25.07.2009

Jamaika Nasıl Başardı?


"Yarışlarımda 80 metre sıkı koşup, kazanacağımı anlayınca hızımı kesiyorum. Kimileri bunun yanlış bir davranış olduğunu düşünüyor, ama bu kurallarımla ilgili..."

Usain Bolt

Jamaika, bizim için Bob Marley, Shaggy ve ot içip, reggea dinleyen tembel insanların ülkesiydi yıllar boyunca. Fakat şimdi Jamaika diyince, Asafa Powell, Usain Bolt gibi süper atletlerin başını çektiği, ABD'nin yıllar süren kısa mesafe hükümranlığına kafa tıtan, ufak ama kararlı bir ülke aklımıza geliyor. İnsana düşünmeden edemiyor ne oldu da, bundan 15-20 yıl öncesine kadar uluslararası spor camiasında adı bile anılmayan bu yoksul ülke bir anda özellikle sprint alanında dünyanın süpergücü haline geldi?

Aslında atletizmde esamesi okunmaması meselesi, bizim gibi, olaya uzaktan ve sadece üst düzey turnuvalar üzerinden bakanların yapabileceği bir tespit. Jamaika yıllardır, özellikle de 1950lerden sonra, çok iyi kısa mesafe koşucuları yetiştiren bir ülke, fakat fakirlik, politik belirsizliğin yarattığı umutsuzluk ve ülkenin yıllar boyunca milli bir spor politikasından yoksun olması gibi etkenlerden dolayı Jamaikalı genç sprinterler, üniversite çağına geldiklerinde, yanıbaşlarındaki sporun süpergücü ABD'ye kapağı atıyorlardı. ABD kolej sisteminin, sporcuya sağladığı kendini geliştirme şansından sonuna kadar yararlanan bu atletlerden bazı zamanla aradan sıyrılıp, zengin ülkeler tarafından kendi milli takımlarına devşirildiler. Bu devşirmelere örnek olarak Kanada için koşmuş olan Donovan Bailey ve Britanya adına madalyalar kazanan Linford Christie'yi sayabiliriz.

Böyle bir imkan farkı, Jamaika'nın gençlerde onlarca potansiyel dünya rekortmenine sahip bir ülkeyken, olimpiyatlarda koşacak doğru düzgün sprinteri olmaması gibi ironik bir durumu ortaya çıkartmaktaydı. 1970lere gelindiğinde bu düzeni değiştirmek için ilk adımlar atılmaya başlandı. İsyan bayrağını ilk açan Dennis Johnson belki Jamaika'nın en hızlı adamı değildi, fakat bundan yaklaşık 30 sene önce okumak ve koşmak için gittiği Birleşik Devletler'deki kolej sisteminin benzerini kendi vatanında kurmayı düşleyince, dünyanın gelmiş geçmiş en hızlı adamlarının da kendi anavatanlarının bayrağı altında koşmalarının önünü de açmış oldu.

Eski bir Britanya kolonisi olan Jamaika, pek çok eski kolonde olduğu gibi, en temel idari ve sosyal devlet mekanizmalarını Britanya'dan almıştı. Buna, spora akademik hayatın tatlı bir rahatlama aracından daha da fazla önem vermeyen, Britanya kolej sistemi de dahildi. Üniversite çağına gelen Jamaikalı atletlerin, spor kariyerlerine devam etmelerine destek olacak hiç bir yüksek eğitim kurumu kurulmamış, daha da kötüsü Johnson bu olaya el atmadan önce, bunun olabileceği düşünülmemişti bile...Johnson, yoksul ülkesinde ufak adımlarla işe başladı, önce iki-yıllık eğitim programı olan bir kolej kurdu. Atletlerin ABD'ye gitme trendini değiştirmese de, bu atılım zamanla ülke içinde kolej takımlarının kurulmasına ve birbirleriyle rekabet etmesine yol açtı. Zamanla artan ilgi ve gelmeye başlayan alt düzey başarılarla, kolej UTECH ismini alarak 4 yıllık bir yüksek öğretim kurumuna dönüştürüldü. Şu anda, UTECH, 280 kadar genç yeteneğe ev sahipliği yapıyor. Her ne kadar, ABD standartlarına göre tesisler ikinci sınıf sayılsa da, UTECH ülkenin en iyi imkanlarını, en iyi gençlerine sunmaya çalışıyor. Kurumun Johnson'dan sonra başına geçen Davis ellerindeki imkanların kıtlığından yakınmak yerine, daha yaratıcı çözümlere odaklanmaları gerektiğini söylüyor. Okulun, tartanları
haftada en az bir kez boyayacak kireç atma makinesi yok, o yüzden kulvar çizgileri, zemine dizel dökülüp sonrasında yakılarak elde ediliyor.

Ülkede bundan 30 yıl önce başlayan bu milli atletizm hamlesi, defalarca yaşanan imkansızlıklar, başarızlıklar ve hayalkırıklıklarından sonra, yavaş yavaş ürün vermeye başladı. UTECH'den çıkan ilk süper atlet Asafa Powell oldu, genç sprinter fakir bir aileden gelen, yetenekleri olan ve imkanları olmayacak bir gençti. Ondaki potansiyeli, ülkenin en büyük atletizm takımlarından Maximizing Velocity and Power (MVP) takımının koçu Stephen Francis farketmişti. Francis de Amerika'da üniversiteye gitmiş bir Jamaikalıydı, fakat diğerlerinden farklı olarak atletizm yerine, Michigan Üniversitesinde işletme ve ekonomi okumuştu. Powell'daki yeteneği açığa çıkaran Francis, ülkede kalarak da olimpiyat şampiyonu olunabildiğini herkese kanıtlamış oldu.

UTECH'in bir başka ünlü mezunu da Usain Bolt oldu. Kendisindeki müthiş potansiyeli farkedip, UTECH'e girmesini sağlayan kişi de eski başbakan P.J. Patterson olmuştur. Usain Bolt'un mezun olduğu lise, Michael Green gibi pek çok koşucuyu okutmuş ünlü bir spor geçmişi olan okuldu. Fakat ilginçtir, 1970 doğumlu Green, kariyerine devam etmek için Clemson Universitesinden burs alıp ABD yolunu tutarken, ondan 15 yıl sonra doğan Bolt'a, eski başbakanlar dahil olmak üzere, herkes ülkedeki en iyi imkanları yaratmak için adeta seferberlik ilan etmişti. Jamaika'nın 15 yılda elde ettiği bu fark gerçekten de kayda değer bir başarı hikayesidir. Bolt da kendisine verilen desteği haksız çıkarmamış, ülkesine altın madalyalar ve rekorlar kazandırmıştır.

Peki sistematik bir atletizm programı, başarıya giden garanti yol mudur? Kesinlikle hayır... Her ülkenin, gen ve doğa şartlarından gelen, uygun olduğu spor branşları olduğu kadar, uygun olmadığı spor branşları da vardır. Genetik bilimciler, Jamaikalılar üzerinde yaptıkları araştırmalarda, kasların yüksek hızda performans arttıran Aktinen A adlı bir maddeye, Jamaikalılarda %70 oranında rastlandığını bulmuşlar. Bu madde, niye bazı insanların daha hızlı koşmaya meyilli olduklarını açıkladığı düşünülen bir madde, bunun mesela Avustralyalılardaki oranı sadece %30. Daha da ilginci, Jamaikalıların hemen hemen hepsinin kökeni Batı Afrika kıyılarından getirilen kölelere dayanmakta, köklerinin geldiği bu ülkelerde yapılan araştırmalarda aynı maddenin insanlarda yine bol miktarda bulunduğu saptanmış. Şaşırdınız mı? Bence şaşıracak bir şey yok, futbol dünyasındaki en hızlı oyuncuları düşünün, aklınıza gelenlerin çoğu Gana, Fildişi Sahili, Kamerun gibi Jamaikalıların köklerinin yattığı ülkelerden gelen oyuncular. Aynı genetik, aynı beceri fakat farklı kullanım alanları... İnsanın, becerilerini çevreye göre adapte etme yeteneği gerçekten de inanılmaz!

Peki Ya Bizler?

İş sonunda dönüp dolaşıyor ve bizim ülkede son buluyor. Türkiye, Jamaika örneğinden neler öğrenebilir? Açıkçası işin genetik tarafında, Türklerin sprint tarzı kısa mesafe koşularına çok da yetenekli olduğunu düşünmüyorum. Kürtler bu konuda biraz daha avantajlı durumdalar, fakat yine de bu topraklarının genetiğinin ve ikliminin, sprintten çok uzun mesafe koşucularının yetişmesine uygun olduğunu düşünüyorum. İç bölgelerimiz, Etiyopya gibi, platolarla kaplı, yüksek rakımlı, az nemli ve nispeten düz alanlara sahipler. Zaten, Süreyya Ayhan gibi yeteneklerin de Çankırı'nın bozkırlarından çıkması bu tezi de güçlendirmekte. Fakat ne kadar yetenekli olursa olsun, ne kadar çalıştığı iklim yaptığı spora uygun olursa olsun, bütün bunlar son kertede ciddi bir eğitim programına bakıyor. Eriksson yazısında da bahsettiğim gibi, ülkedeki en sistematik hatamız, en alt kadrolara en yeteneklileri sokarken, üst kadrolara ise tamamen informal ilişkiler ağı üzerinden yetenekleri kendinden menkul insanların yerleştirilmesi. Spor yönetimini bilmeyen bir ülke olarak, yeteneklerimizi de ya yetiştiremiyoruz, ya da yetişmiş olanların profesyonel spor ömrünü uzatamıyoruz. Yetenek açığını devşirmelerle çözmeye çalışıyoruz fakat bu maya da uzun süre tutmuyor, zaten dünyada sadece devşirmelerle uzun süreli başarı yakalayan bir ülke de yok.

Çok klasik bir bitiriş olacak ama spor konusunda da herşey eninde sonunda eğitime bakıyor sevgili okuyucular. Gittiğimiz üniversitelerin, devlet ve özel sektörle işbirliği içinde bu tarz takımları kurması, okula girişlerde akademik başarı kadar, sporsal ve sanatsal başarının da eşdeğerde sayılması gerekmekte. Bu da köklü bir üniversiteler reformu demek, peki bunu kim yapacak derseniz?

..............


O boşluğu şu an dolduramıyorum fakat bildiğim bir şey varsa, şu anki YÖK yapısının bunun altından kalkamayacağı. Zaten derdi katsayı hesaplarına kalmış bir kurumun, geleceğin atlet ya da sanatçılarının düzgün eğitim almaları gibi ikinci derece konulara ayıracak bir zamanı da olduğunu sanmıyorum. Onların, Asafa ve Usain'leri rekorlara koşarken, bizim Asaf ve Hüseyinlerimiz de hayallerini başka bir hayatta yaşamak üzere bilinmezliğe gömerler. Süreyya'sına sahip çıkamayan bir toplumuz zaten bize koşmak çok bile...

Kaynaklar:
*Bolt'un giriş cümlesi, Newsweek Türkiye 26 Temmuz Sayısı sf. 90
*Genetik Araştırmalar için
http://www.dailymail.co.uk/sport/olympics/article-1041958/Its-genes-New-research-says-Jamaican-runners-born-Bolt.html

*Jamaika Nasıl Başardı
http://www.csmonitor.com/2008/0628/p01s01-woam.html

*Jamaikalı Atletlerin Listesi
http://en.wikipedia.org/wiki/Category:Jamaican_sprinters






0 yorum: