30.11.2008

HELAL OLSUN

Kıtalararası Şampiyon Galatasaray!
Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, Kıtalararası Şampiyonayı namağlup kazanarak şampiyon oldu ve bir kez daha tarihe geçti.Galatasaray, günün ilk maçında son şampiyon Perth Wheelcats'i (Avusturalya) 78-48 mağlup ederek moral buldu. Antrenörümüz Sedat İncesu rotasyanda tüm takıma şans verdi. Özellikle tüm ikinci yarıyı Türk oyuncularla oynayan Galatasaray'da forma giyen herkes Japon izleyicilerden büyük alkış aldı.Turnuvada üçüncülük maçı Perth Wheelcats ile Kanada temsilcisi British Colombia'ya mağlup olan Japon Miyagi Max takımı arasında oynandı. Ev sahibi ekip Avusturalyalıları farklı mağlup ederek turnuvada 3. olma başarısını gösterdi.Galatasaray ile Biritish Colombia arasındaki final maçı ise nefesleri kesti. Bir gün önce rakibini 67-53 mağlup eden Avrupa Şampiyonu takımımız maça iyi başlayamadı. Birinci periyotta rakip takımdan Patric Anderson'un sayılarına Peter Tucek ile karşılık veren Galatasaray, daha sonra karşılaşmada dengeyi sağlayarak birinci periyodu 12-11 önde tamamladı. Karşılamada ikinci periyot da büyük çekişmeye sahne oldu. Kanada temsilcisinde David Engin'in de devreye girmesiyle Galatasaray ilk yarıyı 31-32 geride bitirdi.Karşılamada ikinci yarı henüz başlamış ve bir sayılık fark British Colombia lehine iken talihsiz bir an yaşandı. Rakip takımın önemli oyuncularından Patrick Anderson, sol elinin üstüne düştü ve maalesef bu oyuncunun sol eli kırıldı. Bu dakikadan sonra, sahada daha da hırslanan Kanadalı oyuncular farkı 6 sayıya kadar çıkardı. 4. Periyot başlarken skorbord 49-55lik British Colombia üstünlüğünü gösteriyordu.Bu kritik anda mola alan antrenörümüz Sedat İncesu, önce oyuncularını sakinleştirdi ardındanda Ferit Gümüş, Peter Tucek, Serdar Andaç, İsmail Ar ve Matt Scott beşini sahaya sürdü. Bu oyuncular hem defansta hemde hücumda muhteşem bir performans göstererek karşılaşmadaki farkı eritti. Matt Scott'ın rakibini üst üste üç pozisyonda top kaybına zorlaması, Peter Tucek, Ferit Gümüş, İsmail Ar ve Serdar Andaç'ın da kiritik topları sayıya çevirmesiyle Galatasaray maçı 77-62 kazanarak namağlup şampiyon oldu.Peter Tucek 32 sayıyla final maçının en skorer ismi olurken, Justin Eveson 14, İsmail Ar ve Ferit Gümüş 8'er ve Serdar Andaç da 6 sayıyla skora katkı yapan isimlerdiGalatasaray bu sonuçla Avrupa Şampiyonu olarak geldiği Japonya'dan dünyanın bir numarası olarak dönüyor. Salı akşam saatlerinde, 18:00 sularında Atatürk Havalimanı'na inecek olan Galtasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, Kıtalararası Kupayı taraftarlarıyla birlikte havaya kaldıracağı anı bekliyor
Devamı - HELAL OLSUN

26.11.2008

(Sizi de) Bekliyoruz!!!

Devamı - (Sizi de) Bekliyoruz!!!

Galatasaray'da Neler Oluyor?

galatasaray.org:

Karl Heinz Feldkamp Teknik Danışman olarak tekrar Galatasaray'da...

Devamı - Galatasaray'da Neler Oluyor?

Fenerbahçe:1 Porto:2


Yazacak çok birşey yok aslında. Kayıtsızca oturdum TV'nin karşısına Hollanda Dijital TV'sinde bu maç için İngilizce seçenek yoktu Hollandaca yerine Ertem Şener denen insanı tercih ettim ki ne desem boş gecenin en kötüsü kesinlikle oydu. Ne umutlu ne umutsuzdum ama ilk 10 dakika şöyle bir hareketlendirdi beni ardından bu seneki klasik çöküş... Takımda oynayan çok mücadele eden az adam vardı. Gökhan, Uğur ve Yasin dışında mücadele eden görmedim açıkcası bir de ilk on dakika gazıylşa Emre... İlk ikisi oldukça iyi oynadı Uğur'un pili sonlara doğru bitti. Yasin'e kızanları hiç anlamıyorum adam silah mı dayadı birilerinin alnına beni takıma transfer edin sonra önemli şampiyonlar liginde oynatın diye. Bugün beni de çıakrsalar sahaya Yasin'den bin kat kötü oynarım ama benim iyi niyetinden Fenerbahçeliliğimden kimse şüphe edebilir mi? Bu sene gecen sene de yanımızda olan şansımız da bizi terketti.

İyi niyetle çok savundum Güiza'yı ama elle tutulacak bir yanı yok bu arkadaşın taşra golcüsü işte İspanya'nın taşrası biraz daha afilli duruyor...

Şimdi sahaya baktım diziliş aynı, düzen aynı takım nerdeyse aynı geçen seneyle ne neyi değiştirdik, neden getirdik bu Aragones'i. Kezman'ın yerine neden pahalı bir dublörünü aldık Türkiye transfer rekoruyla...

Kezman'a az kızmadık geçen sene ama Aurelio'dan sonra en çok koşan adammış Şampiyonlar Liginde...

Neyse durum bu, ha Beşiktaş maçı ne mi olur büyük ihtimal alırız gibi duruyor takım o kadar kötü ama o kadar da değil...
Devamı - Fenerbahçe:1 Porto:2

24.11.2008

Ankaragücü:0 Fenerbahçe:0

Bu sene ne zaman maç seyredemeyecek durumda olsam kötü birşeyler oluyor ve puan kaybediyoruz. Blog okuyucuları: 'ne o puan kaybedince yazı yok' diyebilir ama bu haftasonu Amsterdam dışındaydım ufak bir tatil için. Sonradan öğrendim ki Fenerbahçe olarak hocasından futbolcusuna kadar bir puana seviniyormuşuz hemde resmi sitede. Bu durumda ben neden tatilimin ufakta olsa bir bölümünü üzülerek geçirdim canım. Yoruma gelirsek Ankara deplasmanında bir puan iyidir iyi(!)...
Devamı - Ankaragücü:0 Fenerbahçe:0

19.11.2008

Ryan Giggs'den bir Istanbul Hatirasi

"being ready for what they're going to throw at you, sometimes literally, is crucial if you're to succeed in europe. galatasaray had the worst fans. when we played them in the champions league 1993, two or three thousand fans were waiting for us at the airport, two days before the game, late on in the evening, with "welcome to hell" banners. their reaction is so fiery, and it's hard to deal with because you don't feel safe, even at the hotel. the galatasaray supporters were ringing rooms and threatening us with this, that and the other. I was rooming with paul ince and he started swearing at them. i was thinking "what are you doing?" they started beeping their car horns outside the hotel and letting off sirens. it was a nightmare, but you've got to expect it.it's similar in greece because the olimpiakos and panathinaikos fans are fanatical. they throw flares onto the pitch, which isn't something you see in the premiership. the manager always briefs us on what to expect from the fans abroad, but the only way to get used to it is through experience. i was 18 when we played that galatasaray game, so I was forced to learn quickly. after that atmosphere, it all seemed easy. it couldn't get any worse that that, and now I actually relish playing in hostile areas."
Devamı - Ryan Giggs'den bir Istanbul Hatirasi

CONAN ERDAL KESER

Devamı - CONAN ERDAL KESER

Galatasaray'li Ridvan Dilmen

''Cocuklugumdan beri Galatasarayliyim diyen Ridvan, Galatasaray'a haber gondererek alin beni dedi''

Emre Belezoglu'nu niye bu kadar sahiplendigini simdi anladim:)))
Devamı - Galatasaray'li Ridvan Dilmen

Maradona vs. Terry Butcher

Terry Butcher:

“I don’t have a Maradona doll at home that I stick pins in. Although, maybe I should get one. I can never forgive him for what he did. It was probably the best chance England had of winning the World Cup since 1966.”

Maradona:

"I don't understand why Butcher has this attitude,"

"England won a World Cup (1966) with a goal that never crossed the line, so it's not fair that people should judge me."

"I'm not going to lose any sleep over it. If Butcher doesn't shake my hand, I'll still be alive tomorrow."
Devamı - Maradona vs. Terry Butcher

Özledim...

Kaptan iyilişemiş ve takımla çalışmalara başlamış. Objektiflikten uzak bakış açımla benim için hayatımda gördüğüm en büyük futbolcu... Onu tribünde görmek bile yüzümü gülümsetip güven veriyor...

Devamı - Özledim...

18.11.2008

Gökhan Gönül

Giderek geçen seneki üst düzey performansına yaklaşıyor. Sezon başı adeta tanınmaz haldeydi. Gördüğümüz problemin Lamborghini değil Deivid de Souza'nın yokluğu olduğu. Geçen senenin ortalarından itibaren çok kilit bir yere oturdu Deivid... Gelecekten umudum çok olmasa da en azından bir takım güzellikleri görmek haftasonları maçı beklerken içimde kıpırtılar olmasına neden oluyor...
Devamı - Gökhan Gönül

10.11.2008

Yetersiz Kadro - Derin Kadro

Bu aralar Çemberimde Gül Oya adlı eski diziyi seyrediyorum. Daha önce yerli dizi kültürüm klasikler dışında olmadığından benim için yeni bir keyif. Geçen bölümde şöyle bir cümle geçti:

'Bize öğretilenleri yaşıyoruz'

Hakikaten öyle belli birşey söylüyoruz ve buna inanıyoruz.

Maç öncesi hangi kanalı açsam kimi dinlesem, hep aynı lakırdılar ilk onbir kurmakta zorlanan Fenerbahçe ve her mevki için alternatifli seçenekleri ile Galatasaray. Çok güzel hakikaten böyle gözükebilir. Bir de 'çok sakat var çok' cümlesi de çokça popüler.

Aşağıdaki karşılaştırmada ne kadar tarafsız olmaya çalışsam da kendimce iyi bir Fenerbahçe'li olduğumdan doğrulardan sapabileceğimi düşünüyorum ancak bu kesinlikle fanatikliğe dönüşmeyecek. Ha olur da size mantıksız gelirse, bu benim futbol bilgisizliğimdir. Şimdi tek tek bakalım bu iki takımın dün geceki on birlerine ve alternetiflerine...

İki takımda çok benzer dizilişlerle oynuyorlar buna 4-4-1 veya 4-2-3-1 diyebilirsiniz.

Kaleci: Volkan Demirel, Türkiye Ulusal Futbol takımı kalecisi ne kadar hataları olsa da Türkiye'nin sayılı Avrupa'nın kalburüstü kalecilerinden biri. Morgan De Sanctis parlak olmayan bir kariyer İtalya'nın üçüncü kalecisi... Burada iki tarafın birbirine çok bir üstünlüğü yok. Keza yedekler Volkan Babacan ve Aykut Erçetin arasında da ciddi bir farktan bahsedemiyoruz.

Sağ Bek: Gökhan Gönül, geçen sezonun en parlak isimlerinden biri modern futbolun kanat savunucusu özellikerini barındırıyor. Sezon sonu geçirdiği sakatlık sonrası düşen oyununu üç maçtır yükesltiyor. Sabri; vasat bir oyuncu futbol zekasının üstünlüğünden bahsetmek mümkünde değil maçlık parlamalar yapabiliyor. Açık ara Gökhan... Galatasaray'ın sağ bek için yedeği yok gibi gözüküyor buna karşılık Fenerbahçe'de Önder Turacı hazır ve sanırım tüm alternatiflerinden daha iyi...

Sol Bek: Roberto Carlos, giderek düşen dalgalı bir performans çok çok büyük bir isim maç içinde ufak bölümlerde parlamalar. Hakan Balta, vasat bir sol bek iyi yer tutma, daha çok stoper özellikli. Burda çok bariz bir üstünlük göze çarpmıyor... Yedeklerde ise Wederson ve Volkan Yaman var ki sanırım Wederson daha iyi bir seçim olur.

Stoper: Burası tartışılabilinir ancak benim beğendiğim iki stoper. Lugano Uruguay kaptanı ve Brezilya'da en iyi defans ve hatta en iyi oyuncular arasına giren bir adam. Edu zaman zaman Brezilya için oynayan orta sahadan dolayı hata yapabien bir stoper. Servet ve Emre Aşık Türkiye içi oldukça iyi havadan etkili yerden zayıf iki stoper. Burda Fenerbahçe bence öne çıkıyor en iyi ihtimalle eşit idyebiliriz. Alternatifler Can ve Yasin oldukça başarısız buna karşın Emre Güngör geçen sezon iyi bir grafik çizdi. Yasin hakkında umudum devam ediyor çok fazla bir fark yok iki takım arasında...

Açıklar: İki takımda da açıklar bazen sağda bazen solda oynadığından tek bir başlık altında bakmak lazım. Deivid de Souza, geldiği sezonun günah geçisi geçen sezonun Avrupa'da bile parlak isimi. Colin Kazım gelişme gösteriyor ancak disiplinsiz. Uğur Boral biraz Tuncay biraz ondan daha az geçen senenin parlak oyuncularından ama istikrarsız. Burak Yılmaz, Wederson, Carlos, Ali Bilgin ve Gürhan yer yer burada yer alıyor. Galatasaray'ın belki de en güçlü yanı burası. Arda oldukça iyi ama istikrar ve üzerine aşırı yük binme sorunu var, Uğur Boral'dan kat kat iyi ancak aynı onun gibi bir maç var iki maç yok. Kewell geldiğinden beri oldukça iyi ligin çok üstünde bir adam ama Deivid ile arasında dağlar kadar fark yok. Aydın, Volkan Yaman, Hasan Şaş var yedekler arasında. Bu mevkide Galatasarayiın iki üst düzey adamı varken Fenerbahçe'de bir buçuk.

Orta Saha'nın Ortası: Fenerbahçe'nin elindekiler Emre, Selçuk, Deniz, Josico ve Maldonado. Galatasaray'da Mehmet Topal, Meira, Linderoth, Barış, Ayhan... Sırf isimlere bakmak yeterli çok büyük bir fark yok. Fark yaratacak iyi bir oyuncu olan Linderoth ise devamlı sakat... Emre'den bahsetmeye gerek yok, umrım istikrarlı bir biçimde oynar...

Ofansif Orta Saha: Alex vs. Lincoln, tartışmaya gerek yok ancak Lincoln bu sene çok çok iyi ama yine de bariz Alex...

Forvet: Güiza, Semih, İlhan karşısında Ümit Karan, Baros, Nonda... Çok az Galatasaray ağır bassa da öyle aman aman bir fark görmek pek mümkün değil...

Buyrun efendim geniş kadro ile dar kadronun kendime karşılaştırması? Hani efendim nerede büyük fark? Hani sakatlar? Medyanın yönlendirmesi ile yaşıyoruz hepimiz çoğunlukla ve hayat o kadar hızlı ki artık çok düşünmeden diyoruz ki Fenerbahçe'nin kadrosu çok dar? Nasıl dar kardeşim demiyor mu kimse o kadro geçen sene Çeyrek Final oynadı sadece Aurelio ve beğenilmeyen Kezman gitti yerine alınanlar ortada. Fenerbahçe'nin kanımca tek problemi orta sahanın ortasında istikrarlı bir ikli olmaması. Her maç farklı ikili yüzünden takım toparlanamıyor. Yorumlarınızı bekliyorum...
Devamı - Yetersiz Kadro - Derin Kadro

9.11.2008

Geldiler 2#



Devamı - Geldiler 2#

Geldiler...

Devamı - Geldiler...

Bekliyoruz 3#

Devamı - Bekliyoruz 3#

Bekliyoruz 2#

Devamı - Bekliyoruz 2#

7.11.2008

Bekliyoruz...

70'lerden bir gol sevinci...

Bu arada Fenerbahçe'nin çorapları bu seneki bayrak formayı andıryor şiddetli şekilde...


Kaynak: www.turkfutbolu.net
Devamı - Bekliyoruz...

Obama vs. Cimbom

Galatasaray'ı kutlarken Fotomaç efsanesini de boş geçmiyoruz...
Devamı - Obama vs. Cimbom

6.11.2008

Size Baba Diyebilir miyim?


Bana ve benim gibi düşünen milyonlarca kişiye göre Süleyman Seba için yürek sözlüğündeki tanım "Beşiktaşlı olmaktır." Ama kendisine sorsanız bunu asla kabul etmez çünkü onun da kendine göre Beşiktaş olma tanımı ve bunun vücud bulduğu biri var.

"Süleyman Seba Special" gecemde sağdan soldan bulduğum muhtelif röportaj ve kayıtlarını izliyordum Başkan'ın. (Herkesin Büyük Başkan olduğu bugünler sadece Başkan demek sanırım yeterli olur kendisine.) 2003 yılında 100. yıla denk gelen şampiyonluğu kazanmadan önce kendisiyle yapılan bir röportajda iki kısa görüntü dikkatimi çekti. Birincisi, kendisini parasızlık ve yabancı transferlerdeki hatalarından dolayı eleştiren karikatür. O karikatür, Başkan'ın evinde kazandığı sayısız ödül, plaket vb. eşyanın ortasında duruyor. İkincisi ise, Büyük Başkan'ın (Hakkı Yeten), Başkan'ı alnından öpen meşhur fotoğrafın yağlıboya imitasyonu. Hani, hayatta anlar vardır ya, herşey birbirine bağlanır, bir anda kafandaki herşey berraklaşır; işte o iki görüntünün geçtiği on saniye ben de sebasız geçen 10 yılı da bir anda berraklaştırıverdi.

Karikatür doğası gereği insanla dalga geçen bir sanat. Yani karikatüristin eline düştün mü madara olacağın kesin fakat ince bir iş karikatür mesleği, herkes yapamıyor, bakan herkes de önündeki gerçeği kaldıramıyor. Hatırlayınız, pek sevgili başbakanımız mizah dergisine dava açmıştı kendi karikatürü yapıldı diye. (Sonra aynı derginin cevap olarak hazırladığı fotomontaj serisi ise aradaki zeka farkını ortaya koydu, tabiri caizse 1. golün sevincini yaşarken 2.si geldi.) Gerçi problem sadece Mr. Prezidınt'ta değil, ülkemizin teknik direktörü de kendisini eleştiren zatın bıyıkları ile cinsel münasebetlere girmeyi düşünüyor. Ülkemde fikrini söylemenin bedeli, "ulusual suspect" ya da "dinci" olmak, hiç bir şey olamazsan "Soros"çu olmak. Tabi bu iklimde, adamın birinin, ki yaşı ve yaptıkları gereği şu an ki muadilleri gibi tahammülsüz olması beklenirken, kendisiyle dalga geçilen bir karikatürü baş köşesine koyması, hiç bir olmasa, kendisine duyduğu saygı ve güvenin göstergesidir ki bunu uzun zamandır onun bulunduğu pozisyonlardaki adamlarda mumla arar olduk. (İlk başta onun yaptığı işlerin diyecektim aslında ama farkettim ki onun yaptıklarını hep kimse yapamamış. )

Hadi tamam, bahsettiğimiz kişilik eleştiriye açık olsun, hatta şunu düşünsün, "Ben zaten yapacağımı yaptım, erişilmez, ulaşılamaz pozisyondayım. İsteyen istediğini düşünsün, karikarüst yaptığı şeyle dalgasını geçtiğini sanıyorsa, ben de onun naif niyetiyle böyle dalga geçerim" diye düşünerek odasına assın. Fakat bahsettiğim 2. kare herşeyi tamamlar nitelikte...

Bizim kuşak için Süleyman Bey hep beyefendiliğin, Beşiktaşlı olmanın simgesi olmuştu. Kendisi Klüplerüstü bir kişiydi, bugün Fenerbahçeli'lerin, Galatasaraylı'ların "Ben xxx taraftarıyım ama Beşiktaş'a karşı da hep sempatim olmuştur." demesinin meali şudur: "Abicim, ben kendimi bildim bileli Süleyman Seba'yı tanıdım Beşiktaş'ın başında. Onun hali, tavrı, mütevaziliği benim de Beşiktaşa karşı, bizi yenip şampiyon olsalar da ben yine de çok üzülmem, en azından xxxxx'in şampiyon olmasından iyidir." Yani Süleyman Bey bizim çok bira içince bahsettiğimiz o Beşiktaşlı olma duruşunun sembolü idi. Sadece sembol değildi tabi, milyonlarca taraftara sahip, pek çok şirketle yarışır bütçesi olan bir takımın 16 yıl kesintisiz ve muktedir başkanı olmuştu. Çoğu insanın başını döndüren bir gücün başında, sessizce, ama kendini ve gücünü bilen bir şekilde başkan olarak kaldı. Yaptığı çok iyi işler oldu, yaptığı yanlışlar oldu, doğru zamanda yanlış şekilde bıraktı başkanlığı ama hep Başkan olarak kaldı. Gittikten sonra da ağzından tek bir kötü söz çıkmadı Beşiktaş hakkında. Kendi tabiri ile "5 yaşında geldiği" klübünden, hayattaki tek aşkından üzülürek ama kabullenerek ayrılığı, gitti.

Bunu yapabilmesindeki anahtar işte o ikinci karedeki yağlıboya resim. Biz belki onu Baba'mız olarak belledik ama o da Baba Hakkı'yı belledi yüreğinde. Tıpkı, samimi müslümanların evinde baş köşesinde Kuran durması gibi, o da evinin baş köşesine bu tabloyu koydu. Kafasından ne zaman sorular geçse, ikilemde kalsa bu tablo ile dertleşti kimbilir, "Sen olsan ne yapardın" diye sordu içten içe, işte sorduran şey, tıpkı günah işlemesine ramak kala, masasındaki Kuran'ı görüp, vazgeçen sofunun naifliğindeki gibi, yansıdı Başkan'a. Haddini bildi, duruşunu bozmadı, o da insan değil miydi, keyfini ve sınırsız gücününün keyfini süremez miydi? Bunları düşündüğü anda alnını öpen adamın, atacağı tokatı hissetti içinde. Karşısındaki adam "Baba" idi çünkü, ana "merhamet" , "karşılıksız sevgi" ise, baba da "vicdan" demekti. Dememiş miydi ecnebi yazar "Babalarımızın yüzünü unuttuğumuz zaman, vicdanımızı da gömeriz". İşte Başkan Baba'sını unutmamıştı. O yüzden de bize Baba'lık edebildi.
Devamı - Size Baba Diyebilir miyim?

Altı Yıl Önce Altı Kasım

Devamı - Altı Yıl Önce Altı Kasım

Arsenal:0 - Fenerbahçe:0

Değişik bir maç oldu, yazdığım maç öncesi kadroları tutmadı. Deivid yedek, Alex'siz Fenerbahçe iki defansif ortasahsıyla sahadaydı. Fenerbahçe geçen seneye en yaklaşan futbolunu oynadı mantelite ve tempo acısından, hızlı ve genç Arsenal'i kontrollü oynayarak yavaşlatmak istedi ve başardı. Başarırken tabi birinci faktör Volkan, Şans ve Selçuk oldu. Aragones'in bilinçli tercihi midir bilinmez, Fenerbahçe'nin zayıf karnı iki santrahaın arasına atılacak topları engelleme de Selçuk başroldeydi ve İstanbul'daki gibi bir durum ortaya çıkmadı.

Benzer şekilde bu tempo Fenerbahçe'nin maçı neredeyse pozisyonsuz tamamlamasına neden oldu. Aklımda kana bir tek Uğur çaprazdan şutu var. Lugano Edu çok başarılı idi. Önlerindeki istikrarsızlık ve yetersiz oyunculardan dolayı bu iki iyi adamın bu kadar eleştirilmesi dokunuyor bana. Selçuk'un yanında Emre olsa kazanmak için bir şansı olabilirdi Fenerbahçe'nin. Ayrıca insan hayal etmeden duramıyor geçen seneki Fenerbahçe bu Arsenal'den kesin dört puan büyük ihtimal altı puan alırdı...

Iki bekten Roberto Carlos en kötü maçını oynadı sakatlanıp çıkması belki haftasonu için avantaj olur. Gökhan da geçen seneden sahneler izletti bize umut verdi... Semih inanılmaz mücadeleci bir ortasaha oyuncusu gibi oynarken Güiza benim gözümdeki kredisini hızla tüketmeye devam ediyor.

Yazmadan edemeyeceğim o Van Persie ne pis bir adamdır... Bu arada Semih'in kolunun Sivestre'ye 'çarpması' pek bir suni geldi bana...
Devamı - Arsenal:0 - Fenerbahçe:0

5.11.2008

Football Manager 2009

Blog'a yazmadığım zamanlardakı en bomba olay FM 2009 demsunun çıkması idi. İlk izlenimler 3 boyutlu maç izleme ekranının gayet güzel olduğu, yenilenen transfer modülü hakikaten söylendiği gibi eskiden imkansız olan transferleri makul ve gerçekçi rakamlarla gerçekleştirilebilinir hale getirmiş. Ancak sakatlık belası geri dönmüş gibi gözüküyor. Bir maçta beş diğer maçta üç futbolcu en az bir ay olmak üzere sakatlandı. Umudumuz 14 Kasım'da çıkacak gerçek versiyonda bu mevzunun çözülmesi. Demoyu oyunun resmi sitesinden indirebilirsiniz.

Devamı - Football Manager 2009

Arsenal - Fenerbahçe

Yaklaşık üç haftadır Blog'a yazmıyorum bunda sevgili biraderimin ziyarete gelmesi, işler biraz gezme gibi nedenler var. Bu üç hafta Fenerbahçe için iç karartıcı olmaktan ileri gidemedi yine. Maalesef Daum'un takımının tükenişi devam ediyor Bülent Abi bunu Tuncay Ruhu olarak yazmış geçenlerde.

Arsenal deplasmanında Fenerbahçe bu akşam... Taraftar için rahat maç pek bir beklenti yok. En azından benim için. Çook eksik denilen Arsenal'iın kadrosu bir FM'ci için mükemmel denebilir. Fenerbahçe'de Deivid ilk on birde gözüküyor maç öncesi yayınlanan kadrolarda:

Arsenal: Almunia, Toure, Silvestre, Song (Sagna), Clichy, Fabregas, Diaby, Denilson, Bendtner, Van Persie, Vela
Fenerbahçe: V.Demirel, Lugano, Edu, Gökhan, R.Carlos, Josico, Selçuk, Kazım, Uğur, Deivid, Güiza
Devamı - Arsenal - Fenerbahçe

1.11.2008

Ligue 1 Sampiyonluk dagilimi:


St Etienne: 10
Nantes: 8
Marseille: 8
Lyon: 7
Monaco: 7
Stade de Reims: 6
Bordeaux: 5
Devamı - Ligue 1 Sampiyonluk dagilimi:

Ligue 1


Ligue 1'i severim cunku 2.ci ligden cikmis bir takim iyi (iyi demek pahali demek degil) kurarsa sampiyon olma sansi oluyor. Yada 1 sene once sampiyon olmus bir takim ertesi sene kume dusme potasinda olabiliyor. Lyon'un son senelerde yaptigi cikis bu soylediklerimi son 7 senedir degistirsede Ligue 1, bana hep farkli bir heyecan vemistir.

Bakalim Lyon bu senede sampiyon olabilecek mi?

Ben 4 buyuklerin yoneticilerinden biri olsam Toulouse, Nancy, Nice gibi takimlari iyi takip edip 22-23 yasinda futbolculari Lyon-Marseille gibi takimlar kapmadan transferlerini gerceklestirirdim. Bu konu hakkinda en somut ornegi Fenerbahce icin verebilirim. Orta sahasinda oynayan Aurelio gibi bir futbolcuyu kaybetmissin, elinde Maldonado var iken 33 yasinda Josico'yu transfer ediyorsun! Onun yerine Toulouse'dan Achille Emana'yi transfer etmek dusunulse bir cok sorununu cozebilirdi. (Fenerbahce'li yoneticelerin kendilerine sormalari gereken soru su olmali: Betis yonetimi Aurelio'yu transfer etmis iken ustune Emana'yi transfer ediyorsa bizim transfer politakimizda bir yanlislik olmali...)
Devamı - Ligue 1