23.06.2009

'Servet' Çetin


Fenerbahçe'deyken güçlü fiziğine rağmen çok ağır olan, ismi Shevchenko ile anılır hale gelmiş olan bir Servet Çetin vardı. FB’den Sivas’a geçtiği dönemde, ve doğal olarak medyadan uzak kaldığı 1 sezon boyunca kendini mental olarak çok fazla geliştirmiş olmalı ki, bu ağırlığını, aklını, ve fiziki iriliğini kullanarak kapatmayı başaran bir Servet olarak geri döndü. Defansif anlamda yavaşlığını, topa yetişemeyeceği zamanlarda, vücudunu topla rakip arasına faul yapmadan koyarak kompanse eden, ve rakibi de yavaşlatan, hücumda ise gerektiği zamanda (bazen abartsa da) topu efektif kullanmayı becerebilen bir Servet olarak bulduk onu. Başka bir özellik olarak ise, oynadığı takım farketmeksizin, hiçbir maçta rakiple veya hakemle sürtüşmeyen, birçok stoperin yaptığı gibi (Lugano, Emre Aşık, İbrahim Toraman, Bilica en basit örnekler) rakip oyuncuya kasti bir hamlede bulunmayan bir defans oyuncusu olmayı bildi. Bu özelliklerini toplayınca, zaten kaliteli defans oyuncusunun 15 senede bir çıktığı Türkiye’nin tek iyi stoperi özelliğini de kazandı.

Servet'in aslen Galatasaray'lı olmadığına inananlardanım (aynen Ayhan Akman’da olduğu gibi), ve açıkçası beni bu hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Ancak, o takımın formasını 2 sene giyip taraftarın en sevdiği 2-3 adamdan biri olmuş olmasının nedeninin arkasında küçükken GS'li olması değil, o formayı her maç tam konsantrasyonla, her zaman kendi potansiyelinin üstünde oynamayı başarmış olması. Belki de Galatasaray’daki son maçı olan Kocaelispor hezimetinde, ayağı kırıldıktan sonra kenara gelirken, 3 değişiklik hakkı yapıldığını farketmesi, ve insanüstü (biraz da bilinçsizce) bir gayretle sahaya geri yönelmesi, onun renklerden bağımsız olarak, bu oyunu severek, ve ıslattığı formayı sayarak oynadığının göstergesi.

En sevdiğim özelliklerinden biri ise onca medya ve camia yalakası futbolcu içinde en dobra konuşanlardan biri olması. Skibbe döneminde takım içinde, belki birçoğumuzun farkettiği defansif eksikliğin aslen orta sahadan kaynaklandığını açıkça belirtmesi, her zaman Avrupa’da oynama hayalinin olduğunu ortaya koyması, ve bu hayali sadece kulübe para kazandırarak yapacak olduğunu söylemesi onu bu 2 sene içinde her zaman benim için saygın bir yere koydu.


Ancak endüstriyel futbolda her profesyonel futbolcunun bir değeri var. Futbolcuların köle olmadığını anlayan kulüplerin; ve kendilerinin köle olmadığını, ama işçi-işveren arasındaki ilişkinin belli maddi ve manevi kriterler içerisinde gelişmesi gerektiğini bilen olgun futbolcuların, birbirinin kararlarına saygı duyması, ve karşılıklı mutabakatla belli kararlara varabilmesi gerekiyor.

Kulüp açısından bakmak gerekirse, Biyonik Servet, 29 yaşına geldi, ve yaşadığı bunca sakatlığa rağmen oynamaya devam etmesinden dolayı vücudunda kalıcı sakatlıklar kalmış olabilir. Bunu göz önünde bulundurarak, her ne kadar bir defans oyuncusunun tecrübe-teknik ikilisinin en verimli olduğu dönemde olmasına rağmen, etkili olarak geçirebileceği 5-6 senesi kaldığını, ve bundan sonra piyasasının gittikçe düşeceğini düşünüyorum.

Aşağıda, yurtdışında bir takıma giderken kulübüne kazandırdıkları açısından aklıma gelen birkaç örneği sıraladım:

Gökdeniz Karadeniz --> Geliş: Altyapı Giderken kazandırdığı: 8.5 milyon euro
Fatih Tekke --> Geliş: hatırlayamadığım bir rakam Gidiş: 7.5 milyon euro
Elvir Baliç --> Geliş: 13 milyon euro Giderken kazandırdığı: 20 milyon euro
Nihat Kahveci --> Geliş: Altyapı Giderken kazandırdığı: 5 milyon euro
Anelka --> Geliş: 8 milyon euro Giderken kazandırdığı: 12 milyon euro
Servet Çetin --> Geliş: 500bin euro Giderken kazandırdığı: 8.5 milyon euro

Bu birkaç örnekten de gördüğümüz gibi, yurtdışına giderken kulübüne kazandırdığı miktar olarak Gökdeniz’den sonra az bir farkla Servet Çetin geliyor. Avrupa’da belli başlı 3-5 defans oyuncusu dışında bir kulübe, özellikle Türkiye liginden gelecek olan bir defans oyuncusunun net kar olarak bu miktarın kazanılması, neredeyse imkansız. Kulüp, ve belki de tüm futbolseverlerın sevgisini kazanmayı başaran Servet’in ne kadar yeri doldurulması zor olursa olsun, bu miktara yurtdışına yollanıyor olması bence büyük bir başarı.

Fernando Meira & Servet Çetin'den elde edilen net ‘kar’, 10 milyon Euro’ya denk geliyor. Türkiye'nin en efsane kadrosunun belkemiği olan Okan Buruk & Emre Belözoğlu & Hakan Şükür & Fatih Akyel & Ümit Davala'dan toplam 13 milyon euro kazanan, ve karşılığında sadece Jardel'den bu kadar zarar eden bir yönetim şeklinden, bugüne... En azından ikisini karşılaştırıp, transferin yanlış olduğunu söyleyen renktaşlarım, lütfen ‘transfer politikası’ açısından GS yönetiminin katettiği mesafeyi göz önünde bulundurup biraz anlayışlı olalım. Her şeyin bir yeri ve zamanı var, bundan sonra biraz da herşeyinin takıma vermiş olan Servet’in isteğine saygı duyulması, bir yandan da kulübün maddi menfaatlerinin düşünülmesi gerekiyor.

Bundan sonra da 'Ayıboğan' Servet Çetin'de olduğu gibi alanın da, verenin de memnun olduğu bu tarz transferlerin gerçekleşmesi dileğiyle...

3 yorum:

neer dedi ki...

guzel yazmissin da bence yatacak bu transfer yanniz...

Adsız dedi ki...

http://www.ligtv.com.tr/VideoHaber/?r=1&hid=33327

kasti dalıyor dalmıyor bilemem, ama en az lugano, bilica kadar zararlı olabiliyor isteyince kendisi..

Eren dedi ki...

Semih'in daha önce attığı dirsekleri de hatırlıyorum. Onu bırakın, Ergün Penbe'nin bile istemeden birilerini sakatladığı olmuştur. İstisnalar kaideyi bozmaz, ve bu bahsettiğim oyuncuların gözümdeki doğru düzgün adamlığını değiştirmez. Gözleri köreltip defansif bir moda geçmekten çok genel resmi görüp biraz objektif olsak... Konu hakkında özellikle Lugano ile Servet'i karşılaştırmak bayağı bir abes kaçıyor.