30.06.2009

Bir Çarşı Klasiği Daha


Bu pankart üzerine Ali Şen'den Michael Jackson'un aslında Fenerli olduğuna dair bir iddia bekliyorum...
Devamı - Bir Çarşı Klasiği Daha

Worldwide Soccer Manager 2009?


Blog olarak yillardir Championship Manager'i ve onun turevi Football Manager'i tutkuyla oynariz. Ben sahsen kendimi bu zararli aliskanliktan 3-4 sene once kurtardim, ama biliyorum ki aramizda FM'yi hayatindan tamamen cikaramayanlar var. Bunun farkina gecen gun Volkan'dan gelen mesajla vardim: "Yaw adamlarin oyununu yillardir oynuyoruz bari orijinalini alalim. Gelirken bana FM 2009'u getirir misin?" O anda klavyenin karsisinda gozlerim yasardi, elimi agzima goturup icimden cikan hickirigi zor durdurdum. Evet buyumustuk. Beni sasirtan sey sirf Volkan'in bu istegi degil, benim de bu istegi normal karsilamamdi. Emege saygida tabi kusur etmezdik hic ama sonucta ogrenci adamin orijinal oyunla ne isi olurdu. Fakat, iste bir donem de boyle kapanmis oldu. Aldim orijinali. Bir de soz aldim Volkan'dan, Istanbul'a donunce siftahini beraber yapmak icin.
Bu arada yukaridaki konuyla alakasi olmayan bir soku da oyunu satin alirken yasadim. Amerika'da Amazon'a girip 'Football Manager 2009' yazinca insanin karsisina pek bir sey cikmiyormus onu farkettim. Sonra altlardaki baglantilardan birinde 'Worldwide Soccer Manager 2009' gorunce once bi guldum. Ne sacma oyun ismiymis diye. Fakat bir daha dikkatli bakinca anladim ki uzerindeki resim FM ile ayni. Su dakikada tahmin ettiginiz gibi WSM 2009, FM'nin Amerika versiyonuymus. Neyse Volkan'a Amerika'dan taze, en orijinal oyunu getiriyorum. Arsivlik bir eser. Uc yildir Amerika'da yasiyorum, futbol yerine 'soccer' denmesine alistim. Fakat niye 'Worldwide'? Yoksa Amerikalilar 'soccer' sadece Amerika'da oynaniyor zannetmesin diye mi? Bilen varsa lutfen anlatsin.
Devamı - Worldwide Soccer Manager 2009?

29.06.2009

Joel Santana'dan Ingilizce dersleri

Fatih "the Emperor"'in muthis Ingilizcesi hala hafizamizda dura dursun, G.Afrika teknik direktoru Joel Santana, Fatih hocanin en iyi Ingilizce konusan yabanci teknik direktor tahtina goz dikmis olacak ki soyle bi aciklama yapmis...




Ha bir de muzip Brezilyalilar firsati firsat bilip, Funk do Santana isimli bir klip yapmislar ki gercekten guzel bir calisma :)



Devamı - Joel Santana'dan Ingilizce dersleri

28.06.2009

Final Macinda Neden Amerika Tutulur?


Bu turnuvanin basindan beri bu konuyu dusunuyordum ve bugun Bagis Erten'in yazisini gorunce buraya da yazmaya karar verdim. Amerika dunyanin en guclu/en zengin vs. vs. ulkesi... Amerikalilar tabiki bunun farkindalar ve dolayisiyla dunya siyasetinde ve ekonomisinde bu guclerinin getirdigi oranda bir etkileri var . Dogal olarak Amerika'nin kendi cikarlari, diger ulkelerin ve halklarin cikarlariyla her zaman uyusmuyor. Dunya genelindeki Amerika antipatisi de genel olarak buradan kaynaklaniyor. Bu yuzden bir cok kisiye futbolda ABD'yi tutmak olukca zor geliyor. Ama dikkatli bakarsaniz futbolda amator seviyeyi daha yeni asmis bir ulke Amerika. Yani hala emekleyen bir bebek. Surekli karsi ciktigimiz ya da karsi koyamadigimiz endustriyellesen futbolun daha tam olarak fethedemedigi bir yer. Seyrettigim kadariyla da Amerikanli oyuncularda hic bir antipatiklik yok. Guclerinin sonuna kadar mucadele ediyorlar ve rakibe saygi duyduklari kesin. Bu yuzden birakin onyargilarinizi da milyon dolarlik Brezilyalilar yerine hep ikinci sinif takimlarda cebellesen Amerikalilar kazansin bugun.
Devamı - Final Macinda Neden Amerika Tutulur?

27.06.2009

M.J. Exeter'deyken..

"Sporunuz hakkinda hic bir sey bilmiyorum. Ama size inaniyorum."

Michael Jackson 2002 yilinda fahri baskani oldugu Exeter takimi taraftarlarina, yonetimine, ve futbolculara seslenirken... Konusmasinin tamami burada.


Devamı - M.J. Exeter'deyken..

Fulham'dan Tuncay icin 5 Milyon Pound


Seneye nerede oynayacagi hala belli olmayan Tuncay icin en ciddi teklif Fulham'dan gelecek gibi gozukuyor. Daily Express'in haberine gore Middlesbrough Tuncay'i satmak istemese de bu teklifi reddetmeleri oldukca zor olacak. Bu arada Fulham'in seneye mucadele edecegi Avrupa Ligi oncesinde kadrosunu genisletmek icin Tuncay gibi bir oyuncuya oldukca ihtiyaci var. Gecen sene ligi 7. olarak bitiren Fulham simdilik sadece Irlandali Stephen Kelly'i bedel odemeden aldi. Tuncay gibi bir futbolcunun direk oynayabilecegi ve hatta yildizi olabilecegi bir takim.
Devamı - Fulham'dan Tuncay icin 5 Milyon Pound

Türkiye’nin Taraftar Haritası




Bilyoner.com, 1 milyon üyesini kapsayan bir araştırmayla “Türkiye’nin Taraftar Haritası”nı çizdi.

Türkiye’nin 81 ilinde hangi takım taraftarlarının çoğunlukta olduğunu gösteren araştırmaya göre, 5 büyük ilden İstanbul ve Ankara’da en çok taraftarı olan takım Fenerbahçe iken; İzmir, Bursa ve Adana’da ise Galatasaray taraftarı çoğunlukta. Türkiye genelinde ise taraftarların %35’i Galatasaray, %33’ü Fenerbahçe, %20’si de Beşiktaş taraftarı.
Trabzon’daki Trabzonspor taraftarı oranının %72 olduğunu ortaya koyan araştırmada, 4 büyük takım dışında araştırma sonuçlarında yer alabilen takımlar ise Diyarbakırspor, Eskişehirspor, Malatyaspor ve Sivasspor oldu.

Bilyoner.com’un Türkiye’nin 81 ilinde yaşayan üyeleri arasında yaptığı araştırmaya göre, 51 ilde Galatasaray, 29 ilde Fenerbahçe, 1 ilde ise Trabzonspor taraftarı çoğunlukta.
1 milyon kişiyi kapsayan araştırma, Türkiye’nin hangi ilinde hangi takım taraftarının çoğunlukta olduğunu ortaya koyarken, ilginç rakamlara da işaret ediyor. Araştırmaya göre Türkiye genelinde Galatasaray taraftarının oranı %35 iken, Fenerbahçe’de bu oran %33. İki takımı %20’yle Beşiktaş ve %4’le Trabzonspor taraftarı izliyor. Diğer takımların toplam oranı ise %8’e karşılık geliyor.
5 büyük ilden İstanbul ve Ankara’da Fenerbahçe taraftarı çoğunluktayken; İzmir, Bursa ve Adana’da Galatasaray taraftarı sayısının daha fazla olduğu görülüyor:
İstanbul: %36 FB - %34 GS - %21 BJKAnkara: %34 FB - %33 GS - %22 BJKİzmir: %37 GS - %32 FB - %18 BJKBursa: %34 GS - %28 FB - %20 BJK Adana: %39 GS - %24 FB - %20 BJK
Araştırmadaki en yüksek yüzde ise Trabzon iline ait. Araştırma verileri, Trabzon’da Trabzonspor taraftarının %72 gibi yüksek bir oranda çoğunlukta olduğunu gösteriyor. Karadeniz Fırtınası’nın ardından %10’la GS ve %7’yle FB geliyor.

81 ilin büyük çoğunluğunda, birincilliğin GS ve FB arasında el değiştirdiği, BJK’nin üçüncü sıradaki yerinin ise birkaç il dışında değişmediği görülüyor. Türkiye genelinde hiçbir ilde “En çok taraftarı olan 1. veya 2. kulüp” unvanını ele geçiremeyen Kara Kartal taraftarının en çok olduğu il ise %25’le Balıkesir.
Bilyoner.com’un araştırması, taraftarların kendi şehirlerinin takımlarına olan ilgisini ortaya koyarak en fanatik illeri de belirledi. 4 büyük takım dışında, araştırma sonuçlarında yer alabilen takımlar Diyarbakırspor, Eskişehirspor, Malatyaspor ve Sivasspor oldu. Diyarbakır’da GS ve FB’nin ardından en çok taraftarı olan üçüncü takım %17’yle bu yıl tekrar Turkcell Süper Lig’e yükselen Diyarbakırspor olurken, Eskişehir’de Eskişehirspor %27’yle Galatasaray’ın ardından ikinci sırada yer aldı. Uzun yıllardır Süper Lig hasreti çeken Malatya’da ise Malatyaspor yüzde 23’le GS ve FB’nin ardından en çok taraftarı olan takım olarak dikkat çekti. Sivas da en fanatik illerden biri olarak araştırmadaki yerini aldı. Sivas’taki taraftar dağılımı şöyle şekillendi: %29 FB - %28 GS - %26 Sivasspor.
Devamı - Türkiye’nin Taraftar Haritası

26.06.2009

Gokhan Zan Yalakaligi


Radikal'de okudum. Gokhan Zan, Besiktas'tan Galatasaray'a transfer olunca, Hatay'daki koyu de onunla beraber transfer olmus. Koy muhtarinin sozleri oldukca ilginc:

"Türk futbolunun unutulmaz isimlerinden Gökhan Zan’ın, Beşiktaş’ın ilgisiz kalması karşısında profesyonelce düşünerek Galatasaray ile sözleşme imzalamasını kimse yadırgayamaz. Doğru bir davranışta bulundu. Milli futbolcuya haksızlık yapılıyor. Kendisinin bu sezon Galatasaray’ın da şampiyon olmasında pay sahibi olacağına inanıyoruz. Köyümüzde Beşiktaş bayrakları, yerini Galatasaray’a bıraktı. Gökhan neredeyse biz oradayız."

Tamam bir futbolcu dogdugu yerde cok sevilir ve takimi cok onemli degildir. Ne olursa olsun desteklenir. Gokhan Zan'in da koyune maddi olarak bir cok yardimda ve yatirimda bulundugunu ogreniyoruz haberde. Buraya kadar hersey cok guzel. Ama koyce takim degistirme komedisi nedir ya? Bu kadar mi basit bir sey mi takim tutmak, yoksa maksat sadece yalakalik mi? Avrupa'da Reformasyon'dan sonra bir prens din/mezhep degistirdiginde butun tebasi da onunla beraber degistirirdi. Hatay'in Akdari koyunde de malesef durum boyle.

Devamı - Gokhan Zan Yalakaligi

Arda Turan'dan...


FB'li arkadaşların bu noktada ne yorum yapacağını biliyorum, ancak paylaşmadan duramadım. İlk yorumun da Garrincha'dan geleceğini tahmin ediyorum :)))
Hurriyet Gazetesi'nden değişiklik yapmadan bir alıntı... Arda Turan'dan Aziz Yıldırım'ın teklifine dolaylı olarak epik bir cevap:

Arda Turan önceki gece Reina’daydı. Fenerbahçeli bir taraftar kendisine, “Arda 40 trilyon para bu. Nasıl reddedersin?” diye çıkıştı. Genç oyuncunun cevabı ise kısa ve netti:
“Ali Sami Yen’e 1 kere Galatasaray formasıyla çıksaydın beni anlardın.”
Devamı - Arda Turan'dan...

25.06.2009

Magrur olma Ispanya..



Macin ikinci yarisini seyrettim, Ispanya atak uzerine atak harcadi ve beklenmeyen bir anda Birlesik Devletler ikinci golu atti. Genel olarak Amerika cok saglam bir defans yapti ve Ispanya'nin golculerine rahat pozisyon vermedi. Sonuc olarak dunyanin en iyi takimi denilen Ispanya favorisi oldugu Konfederasyonlar Kupasi'na yari finalde veda etti.



Ne olursa olsun oldukca keyifli ve heyecanli bir ikinci yariydi. Ispanya'nin cok iyi bir takim olduguna suphe yok fakat ABD buyuk turnuvalarda surpriz yapma gelenegini bu macta da surdurdu. Dunya yildizlariyla dolu bir takima karsi boyle bir zafer kazanan takima sadece sapka cikartilir.



Macin son dakikalarindaki kirmizi kart, yogun baski, iki takim oyuncularin hirsi gerecekten futbol adina goz yasartacak kadar mutluluk vericiydi. Tek uzuldugum nokta Amerika'da bu galibiyeti bir kac kisi disinda kimsenin sallamiyacak olmasi. Ama Donovan ve arkadaslari merak etmesin biz buradan kendilerine hakettikleri degeri veriyoruz.
Devamı - Magrur olma Ispanya..

Nihat'in Son Dort Sene Istatistikleri


Demiroren "Nihat Besiktas'a hayirli olsun" dedi. Hayir bu adam boyle diyince genelde yanlis cikiyor o yuzden yazmaya korkuyorum. Kesinlikle beklemedigim bir transferdi ama acikcasi oldukca memnun oldum. Nihat ile Besiktas taraftari arasinda cok duygusal bir bag vardi ve Nihat'in geri donmesiyle sanki Besiktas'ta eksik olan birseyler tamamlandi. Nihat tarafli tarafsiz Turkiye'de herkesin sevgisini kazanmis bir oyuncu. Belki uzun zamandir Turkiye disinda oldugundan da olabilir bu. Uzaktaki kiymete biner. Gecen yaz Cekya macindaki golleri hala herkesin aklindadir. Fenerbahce'nin de bir kac sene once onu cok istedigini biliyorduk, ama olmasi gereken oldu Nihat eski takimiyla anlasti. Bundan sonra gelecek soru su? Nihat Besiktas'ta ne yapar? Bunun cevabini bilemeyiz ama son dort sene neler yapmis bakabiliriz:



Nihat'in son dort sene klup takimlarindaki performansi malesef bize pek bir ipucu vermiyor (Resime tiklayarak buyutebilirsiniz). Ozellikle son sene
yasadigi sakatliklar onun takimda duzenli bir yer edinmesini engelledi. Villareal'le bu sene oynadigi 19 macin 11'inde oyuna sonradan girmis. Butun bu mazeretlerin sonucu olarak gecen sene La Liga'da hic gol atamamis Nihat. Bi onceki seneye gittigimizde ise cok farkli bir Nihat portresi goruyoruz. 34 macta 18 gol ve 5 asist. Nihat yine 9 macta oyuna sonradan girmis bu arada. San Sabastian'daki iyi zamanlari kadar olmasa da, La Liga icin cok etkileyici bir performans. Fakat biraz daha geriye gidince tablo cok ic acici degil. 2005/2006 ve 2006/2007' de yine sakatliklar ve basarisiz bir sezon goruyoruz. Sonuc olarak son 4 sezona baktigimizda Nihat'in performansinin dususte oldugunu soylemek icin Galatasrayli yada Fenerli olmaya gerek yok. Demekki ayni gecen sene Fenerbahce'nin Emre'yi alarak yaptigi gibi bir kumar oynuyor Besiktas. Taraftarlarinin ve genel olarak butun futbolseverlerin hosuna gidecek bir kumar bu. Son bir kac haftadaki olumsuzluklardan sonra Demiroren'in de kredisini bir nebze olsun arttiracaktir. Futbol adina konusmak gerekirse, Nihat'in hikayesi umarim guzel bir donus hikayesi olur.
Devamı - Nihat'in Son Dort Sene Istatistikleri

24.06.2009

NBA'de transfer sezonu hizli acildi !



San Antonio Spurs, Duncan-Ginobili-Parker tandeminin yanina uzun suredir eksik olan dinamik, enerjik bir forvet oyuncu eksikligini Milwaukee Bucks'tan Richard Jefferson'i alarak doldurdu.

Spurs, Jefferson trade'i icin Bucks'a Fabricio Oberto, Bruce Bowen ve Kurt Thomas'i verdi. New Jersey Nets'te yildizi parlayan Jefferson, son 2 NBA sezonunda oynadigi her macta 20 sayiyi gecen Kobe Bryant'tan sonra ikinci oyuncuydu.

Bugun itibariyle Spurs artik ilerleyen yaslari nedeniyle takima katkilari gitgide azalan Bowen ve Thomas'i elden cikararak (Oberto da hicbir zaman potansiyelini yakalayamadi) ve karsiliginda Jefferson gibi yildiz bir oyuncuyu getirerek seneye Bati Konferansinda simdiden iddiali bir konuma gelmis oldu. Lakers'i bayag zorlayacaklarini tahmin ediyorum.

Bu arada bir diger ilginc haber de Boston'dan geldi. Boston Celtics'in, Ray Allen ve Rajon Rondo'yu, Detroit Pistons'a Richard Hamilton, Tayshaun Prince ve Rodney Stuckey karsiliginda vermek istedigi konusuluyor. Tabi bu teklif Pistons tarafindan hic dusunmeden geri cevrilmis.
Devamı - NBA'de transfer sezonu hizli acildi !

23.06.2009

'Servet' Çetin


Fenerbahçe'deyken güçlü fiziğine rağmen çok ağır olan, ismi Shevchenko ile anılır hale gelmiş olan bir Servet Çetin vardı. FB’den Sivas’a geçtiği dönemde, ve doğal olarak medyadan uzak kaldığı 1 sezon boyunca kendini mental olarak çok fazla geliştirmiş olmalı ki, bu ağırlığını, aklını, ve fiziki iriliğini kullanarak kapatmayı başaran bir Servet olarak geri döndü. Defansif anlamda yavaşlığını, topa yetişemeyeceği zamanlarda, vücudunu topla rakip arasına faul yapmadan koyarak kompanse eden, ve rakibi de yavaşlatan, hücumda ise gerektiği zamanda (bazen abartsa da) topu efektif kullanmayı becerebilen bir Servet olarak bulduk onu. Başka bir özellik olarak ise, oynadığı takım farketmeksizin, hiçbir maçta rakiple veya hakemle sürtüşmeyen, birçok stoperin yaptığı gibi (Lugano, Emre Aşık, İbrahim Toraman, Bilica en basit örnekler) rakip oyuncuya kasti bir hamlede bulunmayan bir defans oyuncusu olmayı bildi. Bu özelliklerini toplayınca, zaten kaliteli defans oyuncusunun 15 senede bir çıktığı Türkiye’nin tek iyi stoperi özelliğini de kazandı.

Servet'in aslen Galatasaray'lı olmadığına inananlardanım (aynen Ayhan Akman’da olduğu gibi), ve açıkçası beni bu hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Ancak, o takımın formasını 2 sene giyip taraftarın en sevdiği 2-3 adamdan biri olmuş olmasının nedeninin arkasında küçükken GS'li olması değil, o formayı her maç tam konsantrasyonla, her zaman kendi potansiyelinin üstünde oynamayı başarmış olması. Belki de Galatasaray’daki son maçı olan Kocaelispor hezimetinde, ayağı kırıldıktan sonra kenara gelirken, 3 değişiklik hakkı yapıldığını farketmesi, ve insanüstü (biraz da bilinçsizce) bir gayretle sahaya geri yönelmesi, onun renklerden bağımsız olarak, bu oyunu severek, ve ıslattığı formayı sayarak oynadığının göstergesi.

En sevdiğim özelliklerinden biri ise onca medya ve camia yalakası futbolcu içinde en dobra konuşanlardan biri olması. Skibbe döneminde takım içinde, belki birçoğumuzun farkettiği defansif eksikliğin aslen orta sahadan kaynaklandığını açıkça belirtmesi, her zaman Avrupa’da oynama hayalinin olduğunu ortaya koyması, ve bu hayali sadece kulübe para kazandırarak yapacak olduğunu söylemesi onu bu 2 sene içinde her zaman benim için saygın bir yere koydu.


Ancak endüstriyel futbolda her profesyonel futbolcunun bir değeri var. Futbolcuların köle olmadığını anlayan kulüplerin; ve kendilerinin köle olmadığını, ama işçi-işveren arasındaki ilişkinin belli maddi ve manevi kriterler içerisinde gelişmesi gerektiğini bilen olgun futbolcuların, birbirinin kararlarına saygı duyması, ve karşılıklı mutabakatla belli kararlara varabilmesi gerekiyor.

Kulüp açısından bakmak gerekirse, Biyonik Servet, 29 yaşına geldi, ve yaşadığı bunca sakatlığa rağmen oynamaya devam etmesinden dolayı vücudunda kalıcı sakatlıklar kalmış olabilir. Bunu göz önünde bulundurarak, her ne kadar bir defans oyuncusunun tecrübe-teknik ikilisinin en verimli olduğu dönemde olmasına rağmen, etkili olarak geçirebileceği 5-6 senesi kaldığını, ve bundan sonra piyasasının gittikçe düşeceğini düşünüyorum.

Aşağıda, yurtdışında bir takıma giderken kulübüne kazandırdıkları açısından aklıma gelen birkaç örneği sıraladım:

Gökdeniz Karadeniz --> Geliş: Altyapı Giderken kazandırdığı: 8.5 milyon euro
Fatih Tekke --> Geliş: hatırlayamadığım bir rakam Gidiş: 7.5 milyon euro
Elvir Baliç --> Geliş: 13 milyon euro Giderken kazandırdığı: 20 milyon euro
Nihat Kahveci --> Geliş: Altyapı Giderken kazandırdığı: 5 milyon euro
Anelka --> Geliş: 8 milyon euro Giderken kazandırdığı: 12 milyon euro
Servet Çetin --> Geliş: 500bin euro Giderken kazandırdığı: 8.5 milyon euro

Bu birkaç örnekten de gördüğümüz gibi, yurtdışına giderken kulübüne kazandırdığı miktar olarak Gökdeniz’den sonra az bir farkla Servet Çetin geliyor. Avrupa’da belli başlı 3-5 defans oyuncusu dışında bir kulübe, özellikle Türkiye liginden gelecek olan bir defans oyuncusunun net kar olarak bu miktarın kazanılması, neredeyse imkansız. Kulüp, ve belki de tüm futbolseverlerın sevgisini kazanmayı başaran Servet’in ne kadar yeri doldurulması zor olursa olsun, bu miktara yurtdışına yollanıyor olması bence büyük bir başarı.

Fernando Meira & Servet Çetin'den elde edilen net ‘kar’, 10 milyon Euro’ya denk geliyor. Türkiye'nin en efsane kadrosunun belkemiği olan Okan Buruk & Emre Belözoğlu & Hakan Şükür & Fatih Akyel & Ümit Davala'dan toplam 13 milyon euro kazanan, ve karşılığında sadece Jardel'den bu kadar zarar eden bir yönetim şeklinden, bugüne... En azından ikisini karşılaştırıp, transferin yanlış olduğunu söyleyen renktaşlarım, lütfen ‘transfer politikası’ açısından GS yönetiminin katettiği mesafeyi göz önünde bulundurup biraz anlayışlı olalım. Her şeyin bir yeri ve zamanı var, bundan sonra biraz da herşeyinin takıma vermiş olan Servet’in isteğine saygı duyulması, bir yandan da kulübün maddi menfaatlerinin düşünülmesi gerekiyor.

Bundan sonra da 'Ayıboğan' Servet Çetin'de olduğu gibi alanın da, verenin de memnun olduğu bu tarz transferlerin gerçekleşmesi dileğiyle...

Devamı - 'Servet' Çetin

Hugo Broos - Trabzonspor'a Ozel Yeni Bir Koku


Trabzonspor Hugo Broos ile anlasti. Trabzonspor icin adi gecen diger hocalarin yaninda oldukca mutevazi bir isim Hugo Broos. Meshur marka ile olan isim benzerligi spor sayfalarinda espri konusu olacaktir, fakat bu sacma ayrintinin disinda benim dikkatimi ceken sey Broos'un en son calistirdigi takim olan Panserraikos'un kume dusmus olmasi. Her ne kadar Broos Penserraikos'u ligin ortasinda calistirmaya baslasa da Yunan Ligi'nde kume dusmus bir takimin hocasini Trabzon'a getirmek Sener yonetimi icin tamamen bir fiyaskodur. Ersun Yanal'i gondererek kanimca cok buyuk bir hata yapan Sadri Sener, simdi de kariyerinin en iyi donemlerini coktan geride birakmis ve Belcika disinda (Yunanistan hezimetini saymiyorum) herhangi bir varligi olmayan bir hocayi Trabzon'un basina getirdi. Yunanistan'da kume dusen takimdan Turkiye ucuncusune gelmek Broos icin hos bir surpriz olmustur ve eminim yonetimin onbirinci tercihi olmasi pek umrunda degildir.



Butun bunlari soyledikten sonra adil olmak icin Broos'un tamamen bir 'hickimse' olmadigini belirtelim. Belcika'da bir cok kere yilin teknik direktoru secilmis. Anderlecht ve Club Brugge ile 3 Belcika Ligi Sampiyonlugu var. Fakat 2007'de Genk'den kovulduktan sonra hic bir Belcikali klubun onu takimin basina getirmek istememesi bir seyler anlatiyor. Broos tarz olarak defansif oynamayi seven bir hoca. Macerayi sevmiyor ve oynadigi takimlarda klasik 4-4-2 sistemini tercih etmis. Genc oyuncu yetistirme konusunda da herhangi bir basarisi yok, zaten Turkiye'yi tanimiyor olmasi ve dil sorunu yuzunden burada da genc oyuncu yetistirebilecegini dusunmek abes olur. Ersun Yanal gitti Hugo Broos geldi. Iyi mi oldu? Bence kesinlikle hayir. Hem hoca da hem de transfer de cok gec kaldi Trabzonspor. Hugo Broos'un gelmesiyle Trabzon'un iki senesinin daha heba olacagini dusunuyorum.

Devamı - Hugo Broos - Trabzonspor'a Ozel Yeni Bir Koku

Katanec Birlesik Arap Emirlikleri'nin Basinda


Daha once memleketi Slovenya'yi Avrupa ve Dunya Kupasina goturen Srecko Katanec. Birlesik Arap Emirlikleri'nin yeni hocasi olarak dun medyaya tanitildi. BAE aslinda Scolari'yi takimin basina getirmek istiyordu ama Brezilyali'nin yuksek maasi Araplari Katanec'i tercih etmeye zorladi. Bence cok akillica bir karar. Katanec hem oyunculugu hem de teknik direktorlugu sirasinda oldukca basarili olmus biri. En son Makedonya takimini calistiriyordu ama Makedonya'nin yildiz oyuncusu Goran Pandev'le tartismasi sonrasi oradaki gorevini birakmisti. Dunya Kupasi eleme gurubunda sonuncu olan BAE'nin ondan beklentileri cok olmayacaktir. Katanec yine de citayi yuksek tutmus ve Asya Kupasi'ni almak istedigini soylemis. BAE futbolcu havuzu olarak cok kisitli bir ulke ama finansal olarak oldukca saglamlar. Bu yuzden Irak ya da Misir kadar olmasa da diger Arap ulkelerine nazaran basarili olma sanslari daha fazla.
Devamı - Katanec Birlesik Arap Emirlikleri'nin Basinda

22.06.2009

Aramiza Hosgeldin Frank Rijkaard‏


Jupp Derwall'den sonra baska bir Avrupa Sampiyonu apoletli bir teknik direktor olan Frank Rijkaard, 47 yasinda Galatasarayimizi calistiracaktir.

Frank Rijkaard gibi bir ismi getirebilecegimizi aklimin ucundan bile gecirmedigim icin bizim icin en uygun Teknik Direktorun Co Adriaanse oldugunu dusunuyordum. Rijkaard ayni Co gibi hucum futbolunu seven ve sistemini bu oyun duzeni uzerine kuran bir teknik direktordur. Oynattigi hucum futbolu taktigi ile Euro 2000'nin en guzel futbolunu oynattigini dusundugum Rijkaard, Hollanda'nin Italya ile oynadigi yari final macinda, ilk 90 dakika'da Frank De Boer ve Kluivert'in 2 penalti kacirmasi yetmemis, penaltilarda da 3 penalti kacirarak elenmis idi.

Kadrosu yildizlar ile dolu Barcelona'yi herkes sampiyon yapar gibi sacma sapan konusan insanlara, Barcelona'nin, Rijkaard gelmeden once son sampiyonlugunu 5 sene once kazanmis ve bu bes yil icinde ligde sadece bir kez ilk uce girebildigini hatirlatirim.

Sparta Rotterdam'da gecirdigi basarisiz bir sezondan sonra teknik direktorluge 1 yıl ara veren Frank, bu sure icinde bir futbol kulubunun nasil isletilmesi konulu bir kitap yazmak istemis ancak Cruyf'un tavsiyesi uzerine Barcelona'nin basina gecince bu calismalarinin Barcelona ustunde pratikde uygulamasi sonucunda buyuk basarilar elde etmistir.

Frank karekter olarak oyunculara bagirarak kendisini kanitlama yerine, sakin ve guven verici konusurak onlarin guvenlerini ve saygisini kazanmak ile unlu bir teknik adamdir.
Barcelona'ya ilk geldiginde verdigi bir demecde, Kulubun kazanma zihniyetini kaybettigini, Taraftar-Yonetim- Futbolcu ucgeninde buyuk bir hayal kirikligi ve uzuntu oldugunu, takimin yetenekli oyunculardan kurulu olmasina ragmen fundamental olarak iyi durumda olmadiklarini ve bunlarin sonucunda takim oynunu oynayamadiklarini soylemis idi.

Ilk olarak bu konunun uzerine egilen Rijkaard, oyuncularina tekrar kazanma ruhunu kazandirdi. Kenetlenen bir takim oldugunda basarinin mutlaka gelecegini inanan Frank, milyonlar kazanan bu futbolcularin baskasina onemsiz gelebilecek cok kucuk seylerden bile mutlu olabilecegini, oyunculari motive ve mutlu etmek icin farkli farkli yontemleri deneyerek basarili oldu.

Frank, ilk 11 oyuncularini motive etmenin kolay oldugunu ancak asil mutlu edilmesi gereken futbolcularin ilk 11'e giremeyen oyuncularin oldugunu soyleyen Rijkaard basarinin anahtarini hep calismak, arastirmak ve dogru takim ruhunu yakalayayip her futbolcunun kendine has ozellikleri olan bir birey oldugunu hic bir zaman unutmamakdan gectigini soylemistir.

Sanirim yukarda yazdigim seylerden cogu bizim takim icinde gecerlidir. Iste bundan dolayi gecen sene Skibbe ile yapilan yanlis teknik direktor seciminden dolayi (Daha once soyledigim gibi Bulent Korkmaz bu basarisizlikta en son suclanmasi gereken kisidir) agir hasarlar almis Galatasaray'i toparlamak icin ne yapmasi gerektigini bilen bir hocanin basimizda olmasi bizim icin buyuk bir transfer ve vizyon degisikligi basarisidir.

Futbolculuk kariyerinde tum donemlerin en iyi defans yapabilen takimlarindan biri olan A.C. Milan'in teknik direktoru Arrigo Sacchi'nin taktiksel metotlarini kavrayan Frank ayni zamanda tum zamanlarin en iyi hucum futbollarindan birini oynayan Hollanda Milli takiminda (1988 Avrupa Sampiyonlugu donemleri) oynamasini kendisi icin buyuk bir sans oldugunu dusunuyorum.

Barcelona'yi calistirdigi gunlerde bir arkadasinin kendisine senin antrenorluk stilin Milan'in defansif disiplini ile Hollanda'nin total hucum futbol mantiletisinin birlesmesinden sonra ortaya cikardigi bir karisim oldugunu soyledigini, kendisininde bu yoruma cevaben, ben bu konuda basarili olmus hucum ve defansda marka olmus 2 futbol kavramini birlestirmeye calistigini soylemistir.

Rijkaard elbette yanlis oyuncu degisiklikleri yapacak, Turkiye'de oynanan futbola alisana kadar taktik hatalarda yapacaktir.

Acikcasi Cevat Guler'in gorevden alinmasi beni endisilendirdi. Herkesin bildigi uzere Rijkaard'in bir Turk yardimcisi olmayacak. Evet futbolun dili birdir ama ornek vermek gerekirse, Ne Rijkaard'in nede Neeskens'in Balili'nin cok hizli bir futbolcu oldugu icin onlem alinmasi gerektigini, (3 sene once oynanan Sivas-Fenerbahce macinda Zico'nun yorumlarini hatirlayin) yada Sivas'in orta sahasinda oynayan Sezer Batur'un uzaktan cok iyi sutlari oldugunu veya Musa Aydin'in defansin arkasina kosu yaparak gol veya assist yaptigini, Tabata'nin ara paslarina onlem alinmasi gerektigini bilebilir. Su an Ispanyol milli takimini calistiran Del Bosque'nin Besiktasi calistirdigi donemde Turk bir yardimcisinin olmadigini bunun sonucunda ayni sorunlar ile karsi karsiya kaldigini hatirlatir ve yonetimin Rijkaard'i bu konuda mutlaka ikna etmesi gerektigini dusunuyorum. Bu gorevi birikimi, tecrubesi ve adam gibi adam olma ozelligininin yani sira Turkiye ligini cok iyi taniyan ve ayrica cok iyi bir Galatasarayli olan Bulent Under'in yapabilecegini adamin Sinan oldugu kadar eminim.

Tum bunlarin sonucunda, mutlaka kotu oynadigimiz belkide cok agir yenilgilerde alacagimiz gunler olacaktir. Ancak boyle bir teknik direktoru takimin basina getirdiysek kendisine istediklerini uygulamasi icin her turlu yardimin yapilmasi gerektigini dusunuyorum.

1996-2002 yillari arasinda 2 teknik adam (Fatih Terim, Mircea Lucescu) gorev alan Galatasaray'da, 2002-2009 yillari arasinda 6 (Fatih Terim, Gheorghe Hagi, Eric Gerets, Karl Heinz Feldkamp, Michael Skibbe, Bulent Korkmaz) Cevat Guleri 'de sayar isek 7 teknik direktor gorev aldigini hatirlatir, Rijkaard 'in Galatasaray icin dogru bir tercih oldugunu, bu sene Ligi 5.cide bitirse bile biz hocamizin arkasindayiz demeclerini dinlemek istemedigimi, Bu vizyon sahibi insanla ile mutlaka devam edilmesi ve kendi sistemini oturtmasina izin verilmesi gerektigini dusunuyorum.

Servet'in satildigini dusunursek, direk ilk 11'de oynayabilicek olan 4-5 dogru takviye ile Rijkaard'in elinde basarili olabilecegimiz cok iyi bir iskelet kadro var. Sonucda 2006 yilinda Uefa tarafindan yilin en iyi teknik direktoru secilmis (Bu odul 2006 yilindan sonra kaldirildi) olan Rijkaard artik Galatasarayimizin basinda ancak Rijkaard'in elinde sigirli bir degnek olmadigini, herseyi 2 ayda istedigi duzene ve sisteme oturtmasi imkansiz oldugundan sonuclar ne kadar kotu olursa olsun, kendisine hak ettigi destegi verip "SABIRLI" bir sekilde arzuladigimiz takimi yaratmasini beklemeliyiz diye dusunuyorum.

Frank'in kariyeri ortada olmasina ragmen Ulkemizde yasayan 70 Milyon Teknik Direktoru sadece bir bilemediniz iki ay susturabilecek oldugunu cok iyi bildigimden futbol sansininda yaninda olmasini cok istiyorum.

Son olarak birde kucuk bir animi paylasmak istiyorum. Bundan yaklasik 8-9 sene once Amsterdam'da Agbim Timur ile hep gittigimiz D'antica adli bir Italyan Restaurantinda yemek yerken bir baktik arka masimizda Frank Rijkaard ve Ruud Gullit yemek yiyorlar. 1988 yazinda Hollanda Avrupa Sampiyonu oldugunda, Etiler sokaklarinda bisikletlerimiz ile iste Hollanda .... ..... Sampiyon diye dolasmis iki velet olarak hemen masalarina gidip kendilerinden imza almis idim. O gun imzasini aldigim ve ulasilmaz olarak gordugum Frank'in bugun bizim teknik direktorumuz olmasi icimde tarif edilmez bir sevinc ve gurur olusturdu.

Isin ilginc yani yeni ayni Restaurant'da Fatih Terim, Milan'in basina gecmeden kendisinden once A.C. Milan'i calistiran Cesare Maldini ile yemek yemis ve hatta ikisinin resmi bir sure bir duvarda asili idi. Hacidan Ocakbasi gibi her yerde resim olan bir restaurant olarak dusunmeyin bir tek onlarin resmi vardi :)

Devamı - Aramiza Hosgeldin Frank Rijkaard‏

Neden hiçbirsey olmuyor ?

Avrupa futbol piyasasinda Real Madrid'in "Bu sene Barça'yi yakalamamamiz lazim yoksa rezil olmaya devam edecegiz" diye yuz milyonlari havaya sactigindan beri hiçbirsey olmuyor. Ibrahimoviç Etoo Tevez gibi yuksek maasli oyuncular kulup degistirmek istiyorlar fakat o maaslari odemek isteyen çikmiyor. kriz var mi, var, bonservissiz oyuncular icin de henuz erken, iyice etraf koklaniyor, en iyi teklif araniyor. Transfer isleri buyuk gizlilikle yurutuluyor, ya da rastgele yurutuluyor, ya da hiç yurutulmuyor, dedikodudan baska hicbirsey duyamadigimiz icin hangisi dogru karar vermemiz mumkun degil. Trabzonspor'u artik kimse çalistirmak istemiyor gibi gorunuyor, 1 aydir hala bir teknik direktor yok. Besiktas guyya sampiyon oldu ama son bir aydir nedense hiç oyle bir hava yok ortalikta, tek bir oyuncu fahis fiyatlara alinmadi, e yeni ilginç transfer de yok diye takim yine 3. plana dusuverdi. Juninho 2.5 milyona Katar'a gidiyor, e peki niye onun yerine 2.6 milyona Turkiye'ye gelmiyor, Katar'in havasini suyunu çok mu seviyor? Fenerle Galatasaray taraftarlarini heyecanlandirmak icin en cok is yapmis olanlar, fakat hala soyle kesinlikle iyi transfer denilecek biri yok ortalikta. Peki neden hiç birsey olmuyor?

Not: Bugun Kolombiyali Escobar'in oldurulusunun ve benim futbolun asla sadece futbol olmadigini anlayisimin 15. yildonumu. Herkese gunaydin...


Devamı - Neden hiçbirsey olmuyor ?

21.06.2009

Amerikan Ruyasi


Ilk iki macinda sifir ceken Amerika Birlesik Devletleri Konfederasyon kupasinda yari finale kalmayi basardi. Hemen herkes Italya'nin ya da Misir'in bir ust tura cikacagini dusunuyordu, fakat Birlesik Devletleri oyunculari, Brezilya'nin da yardimiyla bu beklentileri bos cikarttilar. Futbolun olu aylarinda boyle guzel bir heyecani bize yasattiklari icin dort takima da tesekkurler.
Macin sonunda ABD'nin yildizi London Donovan soyle buyurmus: "Futbol komik bir oyundur. Her sey olabilir." ABD yari finalde Ispanya ile oynayacak. Neredeyse hic sanslari yok ama futbolu guzel yapan sey boyle tatli surprizlerdir.
Devamı - Amerikan Ruyasi

Brezilya Italya Mac Oncesi Kramponlar







Kaynak: Getty Images
Devamı - Brezilya Italya Mac Oncesi Kramponlar

20.06.2009

Arsenal Thomas Vermaelen'i Kadrosuna Kattı

Arsenal transfer harekatına başladı. Sezon sonunda hissedarlar ile kadro yüzünden problem yaşayan Wenger, transfer hamlesini defanstan başlatmaya karar verdi. Ajax'ın 23 yaşındaki defans oyuncusu Thomas Vermaelen'i kadrosuna kattı. 23 yaşındaki Belçikalı oyuncu, 21 kere milli oldu ve geçen sene Şampiyonlar Ligi'nde Arsenal'e karşı oynadı. Solak oyuncu, defansın ortasında ve solunda oynuyor. Ajax'ta kadroya 18 yaşından beri giren Vermaelen, genç yaşına rağmen ciddi tecrübesi olan bir oyuncu. Bakalım defansta Silvestre ile nasıl bir ikili olacaklar?

*Transfer haberinin The Guardian'daki metni

[Fotoğraf:Stephen Pond/Empics Sport]

Devamı - Arsenal Thomas Vermaelen'i Kadrosuna Kattı

Sicak Transfer: Santa Cruz Manchester City'de


Manchester City ile Blackburn Santa Cruz icin anlasti. Bonservis ucretinin 18 milyon pound civarinda olacagi soyleniyor. Cruz boylece Blackburn'den eski hocasi Mark Hughes ile de tekrar bulusmus oldu. Gecen sene sakatlikla ugrasan Paraguayli bu sene Premier Ligi'ni 5 buyuklu yapmaya calisan City formasi giyecek. Cruz, City'nin bu seneki ikinci ciddi transferi. Daha once Aston Villa'dan Gareth Barry 12 milyon pounda gelmisti. Bir sonraki transferin 25 milyon pound'a Carlos Tevez olmasini bekliyorum.
Devamı - Sicak Transfer: Santa Cruz Manchester City'de

19.06.2009

Kuzey Kore Guney Afrika'ya


Kuzey Koreliler 44 yil sonra tekrar dunya kupasina katilarak "dunyaya açiliyor(!)". 90lardan sonra dogum orani dusunce guney Kore radyolarini dinlemek gibi kapitalist isler yapanlari asmamaya baslamislar. Sahsen su orta-sagdaki sarilidan acaip korktum ben, defansin gobeginde iyi is yapar mi ne...
Kaynak: Ntvspor, wikipedia.

Devamı - Kuzey Kore Guney Afrika'ya

Transfer Dedikodusuymuş Ablam - 7


Transfer sezonu hem Türkiye'de hem de Avrupa'da cok cok hızlı başladı ve aynı hızda devam etmekte. Bu hafta çok dedikodu var o yüzden biraz kısa kısa geçeceğiz:

Real Madrid yönetimi Robben'e eğer takımdan gitmeyi kabul etmezse, seneye takım kadrosuna alınmayacağını söylemiş. Roben gerekirse PAF takımıyla antremanlara çıkarım ben Real'de kalmak istiyorum dememis tabi ki. Robben'in cevabı daha bilinmiyor ama Tottenham Robben için devrede benden söylemesi.

Bayern Munich Chelsea'den Portekiz'in sağ beki Jose Bosingwa'yı istiyormuş. Hamit'in geleceğini ilgilendiren bir haber olabilir bekleyelim.


Ibrahimoviç'in satış fiyatı 80 milyon pound olarak belirlenmiş. Inter yöneticisi Ernesto Paolillo "Doğru fiyatla her şey olabilir" dedi. Özellikle Kaka'dan fazla Ronaldo'dan az bir ücret belirlenmiş. İbra'ya 80 milyonu verebilecek ve İbra'nın gitmek isteyebileceği bir klüp var sadece... Bilmem anlatabildim mi?

Samuel Eto'o Manchester City yolundaymış. Manchester City'i tek düşündüren Eto'o'nun haftalık istedigi 192bin pound. Eto' giderse Barca forvete kimi alır yorumları bekliyorum...



Son olarak Andrea Pirlo Chelsea'ye göz kırpmış: "Belki Ancelotti'ye katılmam mümkündür. Belki kariyerimde yeni bir sayfa açmanın zamanı gelmistir." Artık iyi İtalyan oyuncuları da Serie A'yı bırakmak istiyorsa Calcio gerçekten zor durumda olmalı.
Devamı - Transfer Dedikodusuymuş Ablam - 7

18.06.2009

Futbol ve Politika - Durdur artik Chirac!!


Isvicre milli takiminin 1995'de kisa zamanda alti tane nukleer deneme yapan Chirac'a karsi durusu. Iranlilarin yesil kol bandlarindan sonra aklima gelen hakli bir protesto ornegi daha.





Devamı - Futbol ve Politika - Durdur artik Chirac!!

Ispanyol Basinindan Gunun Satir Aralari

Bugunun Marca'sindan ve El mundo deportivo'sundan satir aralari:
- Ispanyol basbakani Zapatero (ilk Barça taraftari Ispanyol basbakani) CR7ye (CR9a terfi etti sanirim) verilen parayi abartili buldugunu soyledi. Gecen gun de Madrid'li Metzelder ayni seyi soylemisti. Altinda da 1800 tane yorum kisvesi altinda "sayin basbakan, hadi oradan" yaziyor Marca'nin sitesinde (Madrid basini)
- Valdez gidici mi? yillik 9M euro istiyor. Barça en fazla 7 veriyor. Bugun Laporta'yla gorusecekler. Genel olarak Barça'daki ust limit Messi (12 sanirim), Xavi ve Iniesta 9 aliyor. Kaleci uvey evlat mi, Katalan ustelik, bakalim ne olacak?
- Brezilya milli takimi eriyor, futbolcular, Dunga herkes 35 derece sicakliktan ve uzun bir sezon gecirmis olmaktan sikayetci. Doktorlar maçtan once 10 saat uyuyun demis.
- Barça'nin Villa için Valencia'ya yaptigi teklif hileli çikti. Mata'i da kapsiyormus - ki muhtesem bir sezon geçirdi kendisi.
- Zidane: Ribery'i Madrid'e getirmek için elimizden geleni yapacagiz.
- City Etoo'yla Aston Villa'da Drenthe ile ilgileniyor. mussss.
- Espanyol Nakamura'dan sonra Chelsea'li Ben Sahar'la da anlasti.

Simdilik bu kadar, yeterince yorum gelirse yine yaparim bundan...


Devamı - Ispanyol Basinindan Gunun Satir Aralari

Son Beş Yılın Gol Krallığı Listesi

Fatih Tekke(6) - son beş yılın sadece ilk iki sezonunda yer almasına rağmen listeye girdi

Türkcell Süper Lig'de son 5 sezonun gol krallığı listesini hazırladık. Gerçekten emek isteyen bir çalışma oldu keza Türk vatandaşlığına geçenler, Ispanyolca isimlerin karmaşıklığı derken bitiridik. Son beş sezonda 622 futbolcu tam 3,900 gol atmış...

ve işte liste sonrasında da yorumlarımız ve başka diğer listeler:





Alex de Souza bu beş sezonun en golcü ismi. Aslında bu ismin birinci olması ilginç çünki kendisi hala hücuma dünük ortasaha oyuncusu olarak görülüp Fenerbahçe tek forvetle oynuyor masalı her yerde anlatılıyor. Son sene hariç Alex Fenerbahçe'nin hep forveti olduç Son sene Aragone sayesinde ne olduğu belli değil...

Fatih Tekke sadece 2005 ve 2006 yıllarında attığı gollerle altıncı sırada ve aslında basit bir hesapla ortalamada birinci. Türkiye'de kalsa rahatlıkla bu sıralamda ilk sırada yer alacağını söylesek kimse itiraz etmez sanırım. Böyle etkili bir golcünün erken denecek bir yaşta bu halde olması üzüntü verici aslında.

Çok eleştirilen Gökhan ve Umut ikilisi aslında Süper ligin en etkili ve istikrarlı bir kaç forvetinden biri.

Galatasaray'ın üç forveti Hakan, Ümit ve Necati son sezonu çeşitli nedenlerle boş geçmelerine rağmen zorlanmadan son beş sezonun ilk 10'una giren adamlar. Bu da Galatasay'ın hücum gücünü gösteriyor. Başka üç futbolcusu giren bir takım yok... Bu sene Baroş ile bu gelenek devam ediyor.

Listenin görünce bana en süpriz ismi takdir edersiniz ki Jaba... Bu ufak tefek adam beş senede 10.8 gibi bir ortalam tutturmuş...

Keza bu günlerde aldığı ücret çok eleştirilen Nobre Alex'sizliğe rağmen tam bir golcü gibi gözüküyor...

Bu listeyi elde etmek için çok uğraşında açıkçası içinden değişik kombinasyonlar da çıkarmak zor olmadı.

Beş sene boyunca hiç aralık vermeden gol atan tam 22 oyuncu var. Bunların listesi de işte bu:



Burada dikkat çekenler Ayhan'ın her sene bir gol atması Kratochvil'in yüksek ve istikrarlı gol rakamları...
Devamı - Son Beş Yılın Gol Krallığı Listesi

Iran Milli Takimi ve Reform


Secimlerden sonra reform yanlilarinin protestolarina Iran milli takimi oyunculari da katildi. 2010 Dunya Kupasi elemeleri icin Seoul'de Guney Kore'yle oynanan macta takimdaki bircok oyuncu muhalef lideri Musevi'ye kollarina taktiklari yesil bandlarla destek verdi. Iran'daki baskici ve yolsuz duzene Iranlilarin buyuk tepkisi oldugu biliniyor ve boyle bir sosyal patlama uzun zamandir bekleniyordu.


Iran siyasi sistemi degisime izin vermeyen bir sekilde insa edildi ama bu son dalga daha once gordugumuz hic bir seye benzemiyor. Merakla (siyaset bilimi icin) ve endiseyle (Iranli arkadaslarimiz icin) takip ediyoruz.


Devamı - Iran Milli Takimi ve Reform

Futbolcunun Namusu: Bonservis


Servet Çetin, ligimize göre çok iyi sayılacak bir bonservis bedeli karşılığında Marsilya'ya gitti. Çok beğendiğim ve kendi takımımda da görmek istediğim oyunculardan Servet'e başarılar dilemek boynumuzun borcu. Transferi ilginç bir şekilde Galatasaray camiasında da çok olumlu karşılandı. Peki ya milli takımımızın as oyuncusu Servet Fransa'ya bonservissiz gitseydi, arkasından hala bu kadar güzel yorumlar gelir miydi?

Futbolcular takımları için ne yaparlarsa yapsınlar, bonservissiz olarak takımlarından ayrıldılar mı en kötü oyuncu, şerefsiz, üç kuruşa takımını satan olurlar. Emre Belözoğlu'nda oldu, Aurelio'da oldu, Ribery'de oldu, oldu da oldu. Takımına kritik maçlarda puan kazandır, atılmayacak golleri at, çizgi üzerinden mutlak golleri çıkar, sakat sakat oyna, hepsi boş! Kasa dolmalı, başlık parası ödenmeli! Mehmet Topuz örneği önümüzde taze duruyor; Kayserispor eğer oyuncusu ile 1 değil 5 yıllık daha sözleşmesi olsaydı ortalığı bu kadar yangın yerine çevirir miydi? Ekonomik sistem kuramayanların elindeki tek değer kişiler olunca, onların da kişilikleri ekonomik artı ya da eksi olarak değerlendiriliyor. Bonservis öyle bir yaman bir çelişki ki futbolcunun karşısında kendisini, kendi kaderini tayin edenlere karşı hep gebe bırakıyor. Sözleşmen bitmiştir, gitmek istiyorsundur, gidemezsin! Niye? Para kazandırmadın çünkü... Peki ya gitmek istersen? O zaman başkandan malzemecisine, taraftardan, futbol şube sorumlusuna herkes arkandan tenekesini bağlar. Bosman kuralları bu topraklarda sadece formalitedir, formaliteler monşerlere göredir, monşerleri de sevmezler bu taraflarda. Aslolan vefadır, vefa da futbolcu için illa da bonservisli ayrılmaktır, yönetici tayfası içinse sadece bir semttir. O semtte de oturanlar, küstürülmüş, futbol arenasını sessizce terketmiş eski yıldızlardır: Oğuz, Aykut, Metin, Rıdvan, Ogün...

Sorumuzu yineliyoruz, Servet sözleşmesi bittikten sonra, Marsilya ile görüşüp gitseydi, birileri hala aynı başarı temennilerini onun arkasından söyler miydi? Kimin parasının derdindesiniz bu kadar, yoksa sizler de futbolcuları iyi günde seven, kötü günde cenazede, maç bitiminde, tesis çıkışında dövenlerden misiniz?




Devamı - Futbolcunun Namusu: Bonservis

17.06.2009

Beşiktaş'a Bir Şey Lazım mı?

Şampiyonsun ama kadron yeterli değil. Gelen şampiyonluk ve kupadan öte, şu an herkesin derdi oynanmadan kaybedilmiş Şampiyonlar Ligi puanları. Liverpool'dan 8 gol yemek, Mustafa Hoca'nın bol sıfırlı ŞL karnesi, hep gelecekmiş gibi olup aslında hiç olmayan transferler, Beşiktaş'ı yönetiminden kadrosundaki oyunculara kadar ciddi bir sıkıntının içine sokuyor.

Taraftar ile konuştuğumuzda herkeste laf aynı: "Kadro yeterli değil". Evet kadro, İngiliz ya da İspanyol takımları kadar zengin değil, olamaz da zaten. Ne yapmak lazım? Çok paraya, alınacak en iyi oyuncuları almak lazım o zaman! Kaça gelirler peki? Taksimetre 5 milyon eurodan başlıyor. Oyuncuya da yıllık 2 milyon eurodan az veremezsin. 2 "nokta" transfer yapsan, ŞL'den daha gelmemiş paranın hepsi gitti bir de üzerine borçlu çıktın! Başarı gelirse iş kolay, bastır bir t-shirt üzerinde yazsın "çeyrek final gördük, inandık, bunu beraber başardık". UEFA'ya gidersen, artık orası Avrupa Ligi rekabet daha çetin geçecek, kazancı da ŞL düzeylerinden hala çok uzaklarda. Peki ya sonuncu oldun ve evine geri döndün! Piyasaları ve kısmetleri kapanan nokta transferlerin Milan'a oynadığı gibi misal Manisa'ya, Sivas'a, Belediyesporlara karşı oynar mı? Oynamaz, spor yazarları da yazar, bunlar adam değil diye. Sonra form düşen oyuncuyu da satamazsın, tazminatını verip gönderirsin. Sonra tekrar taraftarda bir gürültü "Kadro yetersiz!"...

Şampiyonlar Ligi, ne gönül işidir, ne de para işi. Sistemi olan takımlar, sistemli olarak oyuncu alan, geliştiren ve yıldızlaştıran takımların işidir kupaların kupasında zirveye oynamak. "Benim de elimde Kaka, Messi, Henry olsa, ben de takımımı şampiyon yaparım" makamından çalmak kolaydır, zor olansa kendi kaynaklarından bu yıldızlara kafa tutabilecek oyuncular yetiştirebilmektir. Beşiktaş'ın kadrosu asla Şampiyonlar Ligi için yeterli olmayacaktır, hele transfer ile bu açığı kapatmak bir hayalden ibarettir. Hayallerin bittiği yerdeki gerçek ise çok basittir, elindekilerden yıldız yarat, sistemini kur, yenil, puan kaybet ama zor kazanılan paraları kolayca sokağa atma.

Elindekilerden yıldız yarat demişken, bir Delgado vardı ona ne oldu?



Devamı - Beşiktaş'a Bir Şey Lazım mı?

Ispanya Zamani

"Cok iyi bir futbolcu jenerasyonlari var, ayni 1970'lerin Brezilya'si ve 1990'larin Fransa'si gibi. Su an Ispanya'nin zamani."
Bora Milutinovic




Devamı - Ispanya Zamani

Taraftar Bozuntulari Efes'e Sampiyonlugu Kutlatmadilar !!!

Serinin 6. macini Apdi Ipekci'de kazanarak 2008-2009 sezonunu sampiyon kapatan Efes'li oyuncu ve teknik heyete mac bitiminde gozudonmus 3-5 taraftar denilemeyecek capulcu saha ortasinda fiili saldirida bulundu. Yumruklar, tekmeler havada ucustu. Tabi ki bu olay butun Fenerbahce camiasina mal edilemez ama bu kadar uzun suren bir kaos ortami ve guvenlik sikintisi, sahaya atlayanlar, sokulen koltuklar, atilan pet siseler bir Fenerbahce taraftari olarak beni cok utandirdi acikcasi.

Bu mactan sonra mac hakkinda bisey soylemek de gereksiz. Efes'i kutluyoruz ve ulkemizde boyle cirkin sahnelerin birakin spor salonlarini, hicbir yerinde gorulmesini istemiyoruz. Bu mactan sonra heralde Federasyon bir sene seyircisiz mac oynama cezasi verse Fenerbahce'ye kimse itiraaz edemez. TV'den goruldugu kadariyla olaylar da halen suruyormus, hatta kendini bilmezler Efes'in soyunma odasina dahi girmisler. Umarim olay cikaranlar kamera kayitlarindan bir bir tespit edilip gerekli cezaya carptirilirlar...
Devamı - Taraftar Bozuntulari Efes'e Sampiyonlugu Kutlatmadilar !!!

Pérez Hollandalıları Uçuruyor...

Royston Drenthe-Fenerbahçe'nin gündeminde olan Hollandalı sol kanadın iki yönünü de oynayabiliyor.

Real Madrid tam dokuz futbolcusunu satmak için çalışmalara etkili bir şekilde başladı. Kaka ve C.Ronaldo için yüz elli milyon Euro harcayan Real Madrid hem bu maliyeti düşürmek hem de yeni 'Los Galacticos' üyeleri için kaynak yaratmak için bu futbolcularından getirili bir şekilde kurtulmak zorunda.Başkan Pérez zaten daha seçilmeden Hollanda ekolünün takımdan uzaklaştırılacağını söylemişti ve operasyon başladı. Peki ama kim bunlar:
Royston Drenthe, Arjen Robben‚ Ruud Van Nistelrooy‚ Klaas-Jan Huntelaar‚ Wesley Sneijder‚ Rafael van der Vaart, Mahamadou Diarra‚ Javier Saviola ve Gabriel Heinze için Real Madrid özellikle Premier Lig pazarında çalışmalara başladı. Liste adeta iştah kabartıyor ve Real Madrid'in bir nevi bunları satmak zorunda olması pazarlık gücünü oldukça düşürüyor. Bu oyuncuların her biri (Hadi Heinze'yi hariç tutalım) bir takımın içine oturtulduğunda ciddi etki yapacak adamlar. Avrupa transfer piyasası belki yüzyılın açılışını yaptı ama durulacağa da benzemiyor...

Bunu doğrulayan bir haber de Guardian'dan, buradan okuyabilirsiniz...
Devamı - Pérez Hollandalıları Uçuruyor...

16.06.2009

Özer Hurmacı - Kendi Sesinden


Özer Hurmacı'nın taa 2007 tarihinde TFF'nin Tam Saha Dergisi'nden Barış Tarık Mutlu ile yaptığı röportajdan secmeler. Bu arada Futbolizm blogunda bu roportajin tamami da mevcut:

"Almanya'da Essen Eyaletine bağlı Kassel'de 20 Kasım 1986'da doğdum. Ailem Trabzon'dan gelip Kassel'e yerleşmiş. Ben 9 aylıkken babamı kaybetmişiz, kalp krizinden. İki ağabeyimi ve beni annem büyüttü. Ona çok şey borçluyum. Çok zor bir şey başarmış. Ailem halen Almanya'da yaşamını sürdürüyor."

"Oradaki [Almanya] mantalite ve hocamın öğrettikleri, yeteneğimi geliştirmekte çok etkili oldu. KSV Baunatal'daki hocam Wolfgaug Zieuteck'in katkısı çok büyüktü. Daha önce futbol benim için bir oyundu. Gol at, bacak arası yap gibi gösteri kısmıyla ilgileniyordum. Onunla tanıştıktan sonra ilk başlarda çok zorlandım. Zieuteck gençliğinde orta sahada oynayan, teknik bir oyuncuymuş. İlk 6 ay beni oynatmadı. İdmanlarda tüm takım serbest oynuyordu, bana "kontrol-pas" oynatıyordu. "Benimle ne alıp veremediği var?" diyordum içimden. Sonuç olarak ben de çalım atmayı bıraktım ve paslaşmaya başlayınca da onun 10 numarası, takım kaptanı oldum."



"[Turkiye'de] Altyapıda en önemli gördüğüm sorun da eğitim. PAF'ta oynayan arkadaşların çoğu okula gitmiyor. Bu çok büyük bir eksik. Almanya'da "Önce okul, sonra futbol" diyorlar bize. Liseyi bitirdim, İngilizce ve Fransızca öğrendim. Zaten Almancayı biliyordum. Hocam diyordu ki, "Büyük takıma gideceksen okulda da iyi olmalısın." Burada "Ya futbol ya okul" gibi bir düşünce var gençlerin kafasında. Bu konuda çok acil önlem alınmalı. Oyuncu en azından liseyi bitirmeli ve üniversiteyi kazanıp kendisine güvenini sağlamalı. Buradaki PAF maçlarında çocuklar sanki ölüm-kalım mücadelesine çıkmış gibiydi. Topu ayağımda durdurmaya korkuyordum, arkadan gelip biri biçer diye. Keşke bu çocukların hayatta futboldan başka alternatifleri de olsa. "Futbol benim ekmeğim" deyip hırsla saldırıyorlar ve bu onların gelişimini de eğitimini de olumsuz etkiliyor."

"Aykut Hocam Türk futbolunu ilerletmeye çalışıyor. Öncelikle bize futbol oynatmayı öğretiyor. "Şu maçı alalım da haftaya bakarız" değil, futbolumuzu nasıl oturturuz, geliştiririz diye bir anlayışı var. Türk futboluna yeni futbolcular ve yeni bir takım kazandırıyor."

"Küçükken örnek aldığım futbolcular Davids ve Zidane'dı. Davids gibi hırslı ve defansta güçlü, Zidane gibi ön tarafta etkili olmak istiyordum. Hatta Zidane'a öyle kilitlenmiştim ki, idmanda onun gibi oynamaya çalışıyordum. Almanya'daki hocam ikinci idmanda beni uyardı, 'O Zidane, onun gibi olmaya çalışma, kendin gibi ol' diye. Ama örnek aldığım futbolcular onlardı. Kendi futbolumu onlara örnek alarak anlatmak isterim. Defansif yönde takımı rahatlatıp, ofansif yönde de katkı sağlamak istiyorum."



"Fenerbahçe maçı beni çok etkiledi. Bu sezon cezalar yüzünden pek çok maçı seyircisiz oynadık. Fenerbahçe'nin stadındaki maç atmosferi müthiş geldi. Avrupa'da oynanan maçlar gibi bir hava veriyor. Tribünler dolu, saha güzel. Benim için özeldi."

"Küçükken hokey, basketbol, voleybol, masa tenisi gibi birçok sporla uğraştım. Çoğunun okul takımındaydım. Eğer futbolda yetenekliysen diğer sporlarda da başarılı olursun. Akıl ve uygulama hepsine ortak yansıyor. Bir futbolcu farklı dallarla da ilgilenmeli."

Devamı - Özer Hurmacı - Kendi Sesinden

Brezilya'ya 4 Teknik Faul

Hakem Fatih Söylemezoğlu olsaydi belki de gercekten olurdu..



Devamı - Brezilya'ya 4 Teknik Faul

Bizim Bıyıklı



"...Biz Antalya kampindaydik. Galatasaray’la Efes Kupasi’ni oynayacaktik. Takim sahaya çikti, kulübeye yerlestiler. Biz de malzemelere bakmak zorundayiz orada. Taraftarin biri giyinmis, Siyah Beyaz bayrak almis eline, tam kulübeyle yan yana bir yerde amigoluk yapiyor. Maç basladi bir iki dakika oldu, oradan bagirmaya basladi. Kulübede de hatirladigim kadariyla Tigana, Sergen, Okan Buruk, Murat Sahin, Tayfur Havutçu oturuyor. Oradan basladi önce hocaya bagirdi degisiklik yapamiyorsun, sen git yaramaz adamsin diye. Tayfur’a bagirdi yaslandin artik, futbolu birak sen diye. Okan’a bagirdi sen Galatasaraylisin git orada oyna diye. Sergen’e git at yarisi oyna diye bagirdi. Baktim herkese geliyor sira. Biz de siralanmisiz orada oturuyoruz. Kendi kendime dedim Süreyya sira simdi sana da gelecek. Kalktim gittim adamin yanina, “Herkes rahatsiz oluyor, daha gol yok bir sey yok hemen basladin siradan hepsini rahatsiz etmeye, otur efendi gibi maçini seyret yoksa polis çagirip seni attiracagim” dedim. Bana bakti, “Biyikli sen çok konusma, 15 senedir maçlara geliyorum hep yedeksin, insan bir gün oynamaz mi?” dedi. Tabi herkes afalladi, birbirine bakiyor. Futbolcular gülmeye basladi zaten. Ama adam hala susmuyor. “Kiralik da mi vermiyorlar seni, hangi baskan hangi yönetim gelirse, sen buradasin, torpilin nerden?” diye devam etti. Böyle komik bir aniydi iste."


"Mesela benim iki çocugum dünyaya geldi, ben hep yurtdisindaydim. Onlar da hep olayli oldu zaten. Kibris’a gitmistik, Gordon Hoca vardi. Esim de o zaman hamileydi. Biz gittik, bir gün sonra dogum yapti. Bizim de 22 gün orada kalmamiz lazim. Ekol olsun diye Metin, Ali, Feyyaz ‘dan dan birini koy dediler bana. Ben de hanimi aradim, çocugun adini koymayin da maçlar baslayacak, ilk gol atanin ismini koyariz dedim. Sonra geldik Istanbul’a, aradan 15 gün daha geçti. Tam 1,5 ay oldu. Esim sabirsizlaniyor tabi artik. Araya Milli Takim girdi, 15, 20 gün de öyle bekledik. Sonra burada Trabzonspor’la oynadik, berabere kaldik. Diger hafta Bursa’ya gittik, orada da berabere kaldik. Sonra geldik burada Karabük spor’la oynayacagiz artik. Karabük de yeni çikmisti lige. Artik 5, 6 olur diyoruz. Metin, Ali, Feyyaz hepsi atar diyoruz. Birinci devre bir tane Ingiliz oyuncu vardi, Walsh, o bir gol atti. Ikinci devre oldu ama gol olmuyor. Son dakikalara geldik artik, Walsh girdi yine sol taraftan, Metin’le Feyyaz’a çikarsa gol olacak. Bomboslar, kimse yok. Kaleci zaten ayaklarini uzatmis. Orada kalecinin altindan yine gol oldu, yine Walsh atti. Maç bitti 2-0, hanimi aradim babamin ismini mi koyacaktik ne koyacaktik, koyalim artik su çocugun ismini dedim."

"Kizimda da yine ayni, Isviçre’deyim bu sefer. Yagmur yagiyor tabi orada sürekli. Tam sahaya geldik, Ünal’la beraber sahadaki islerimizi hallediyorduk. Ahmet Ates var bizim kulüpten. O sahaya geldi bana isaret ediyor, gel gel diye. Gittim yanina. Yagmurdan sirilsiklam olmusuz ama. Istanbul’dan haber geldi, kizin oldu dedi. Ben de iyi dedim alistik artik. Tabi futbolcular falan, herkes beni tebrik etmeye basladi. Del Bosque Hoca vardi o zaman. Merak etmis o da sormus kizi oldu demisler. Çagirdi beni yanina, gittim. Tabi o konusuyor ama anlamiyorum ben, tesekkür ediyorum öyle. Tercüman geldi yanimiza. Meger ismini ne koydugumuzu soruyormus. Hoca daha yeni geldik buraya ama dedim, ellerimi yukari kaldirdim, Allah büyük dedim. O da ben ellerimi havaya kaldirinca, Yagmur koyduk anlamis. Yoksa Yagmur mu koydular ismini dedi tercümana. Ben de tamam o zaman Yagmur olsun dedim hocaya. Esimi aradim Yagmur koyalim adini dedim, öyle karar verdik. "

"Schumacher'in Fener'e ilk geldigi seneydi. 'Bana ilk golü atana altin saat hediye edecegim' diye açiklama yapmisti. Kadiköy'de biz de Fenerbahçe'yle oynuyoruz. Ben de soyunma odasinda uyumusum. Arkadas geldi, ''Leslie Ferdinand Schumacher'e gol atti'' dedi. Ferdinand, herkesi çalimlayip golünü atmis. Malzemeci Halil Agabey, 'Süreyya, Ferdinand seni sever, söyle de o saati sen al' dedi. Maç bitince Ferdinand'a söyledim, "Tamam gidin alin saat sizin olsun'' dedi. Fenerbahçe'nin soyunma odasina gittim. Kaptan Oguz'du, ona saati almaya geldigimi söyledim. O da 'Erkeksen git sen söyle' dedi. Fenerbahçe yenilmis, onlarin soyunma odasi allak bullak. Herkes birbirine 'Senin yüzünden yenildik' diye bagiriyor. Ben de gittim Schumacher'in yanina, isaret edip saati istedim. Elinde krampon vardi, kafama bir geçirdi, bagira bagira kovaladilar beni. Ferdinand saati sordu, ben de 'Saat yerine krampon getirdim' dedim"
Devamı - Bizim Bıyıklı

Brezilya Misir Macinin Ozeti






Devamı - Brezilya Misir Macinin Ozeti

15.06.2009

Cevat Guler ile Galatasaray'in Yollari Ayrildi



Bu gunlerde hararetli transferlerin gundemi mesgul etmesiyle bazi haberler medyada gerektigi yeri bulamiyor sanki. Bugun ogrendigim kadariyla Adnan Sezgin, "Cevat Guler'le yola devam etmeyecegiz" demis. Turk futbolunun boyle degerli insanlara ihtiyaci oldugunu dusundugumden bu haberi uzucu buldum.

Yeni teknik kadronun Cevat Guler'le calismama tercihi normal karsilanabilir ama keske Galatasaray Cevat Hoca'ya kulup bunyesinde (ornegin altyapida) baska bir gorev verseydi de Cevat Hoca'nin bilgi ve birikiminden Turk futbolu faydalanmaya devam etseydi. Ne yazik ki biz ulke olarak elimizdeki degerlerin onemini pek kavrayamiyoruz. Cevat Hoca hem futbolun icinden gelen hem de universtelerde ders verecek kadar akademik kariyere sahip ender kisiliklerden biriydi...

2002'de Galatasaray'da goreve baslayan Cevat Guler, 2007-2008 sezonunun bitimine 6 hafta kala Feldkamp'in istifasiyla bosalan teknik direktorluk koltuguna oturdu ve kalan 6 maci da kazanarak Galatasaray'i o donem sampiyon yapti.

Turkiye'nin bu surecte yakindan tanidigi Cevat Hoca aslinda 1985 yılında amatör çalıştırıcılık diplomasıyla Küçükköy Kültürspor’da antrenörlüğe başladı. Bundan sonra sirasiyla Gaziosmanpasa, Cayirgucu, Besiktas, Yildirim Bosnaspor gibi kuluplerde antrenorlukten yoneticilige kadar cesitli gorevlerde bulundu.

Tam 24 senedir Turk futboluna hizmet eden Cevat Hoca 1989 yılında da İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde Egzersiz Fizyolojisi dalında lisansüstü (master) diplomasını aldi. Bundan sonra da yine ayni universitede Beden Egitimi ve Spor Yuksekokulunda ogretim gorevlisi olarak calismalarina devam etti.

70 milyonluk ulkede altyapilara gerekli onemi veremedigimiz icin lisansli futbolcu sayisinin azligi sik sik gundeme gelir. Cevat Hoca belki de bu alanda faydalanilmasi gereken, gelecegin starlarini yetistirerek Milli Takim'a oyuncu kazandirabilecek bir egitmen. Umarim Turk futboluna katkilari devam eder.
Devamı - Cevat Guler ile Galatasaray'in Yollari Ayrildi