Bitmeyen çileye dönen Seyrantepe Projesi'nde tam da yeni bir yüklenici bulundu derken, TOKİ ihaleyi tek başına giren Siyah Kalem'in teklifini düşük buldu, böylece 2. ihale süreci de iptal edilmiş oldu.
Seyrantepe Projesi'nde bundan sonra neler olacak diye yazdığımız ilk yazıda, problemli işlerin, işin tam da ortasından alınmasının genel olarak inşaat piyasasında çok karlı bulunmadığını söylemiştim. Bu yüzden de, iyi iş çıkaran firmaların çoğunun bu işe soğuk bakacağından bahsetmiştim. Geçen süreç beni yanıltmadı, hatta tahminlerimde iyimser bile kalmışım: TOKİ büyük bir süratle vakit kaybetmeden 2. ihale sürecini başlattı fakat sonuç tam bir hüsran oldu: sadece bir firma teklif verdi o da Siyah Kalem firması. Piyasadaki çoğu insan gibi ben de bu firmanın ismini duymamıştım fakat TOKİ müteahhitleri olduklarını duyunca şaşırmadım, TOKİ'nin 2. şahlanış dönemine denk gelen AKP iktadarında pek çok orta ölçekli firma TOKİ'den seri yüklenicilik işleri alarak çok kısa sürede ciddi oranda büyümüşlerdi. Tabii sadece TOKİ'ye dayalı bir çeşit hormonlu büyüme bu firmaları ve inşaat sektörünü orta vadede nasıl etkiler bu kritik bir soru fakat asıl konumuza geri dönersek, anlaşılan TOKİ'nin bu işten (Seyrantepe) temiz şekilde kurtulması artık çok zor görünüyor. Ntvspor'daki habere göre, ihalenin formatını değiştirip "hasılat paylaşım modeli" denilen yeni bir model ile 3. kez ihaleye çıkmaya karar vermişler. Peki bu hasılat paylaşım modeli denilen şey nedir?
Hasılat paylaşım modeli TOKİ'nin bir süredir kentin emlak değeri yüksek bölgelerinde koyduğu bir gelir dağıtım sistemi idi. İşin tesliminde yükleniciden gelecek para, TOKİ için tatmin edici seviyede değilse, yüklenicinin bu teklifinden yukarı çıkma şansı yoksa, fakat arazinin emlak değerinin artma şansı varsa, TOKİ, konutların değer artışlarından %30 civarında kar elde ediyordu. Bu yolla şu ana kadar TOKİ'nin kasasına 274 milyon TL ek gelir girdi. Tabii konut işinde bu hasılat paylaşımı modeli kolay uygulanır bir model gibi duruyor, özellikle kent merkezlerinde, konutların topraktan satışı ile anahtar teslimi satışı arasında misli farklar olduğu için bu durumdan ne müteahhit ne de TOKİ zararlı çıkıyordu, fakat stadyum'un kendisinde bu sistem nasıl işlenecek o tam bir muamma, zira bu model aslında projeden elde edilecek tüm gelirleri kapsayan bir model, buna stadyumun kira bedelleri de dahil, yani Galatasaray klübü eğer uzun süreli bir kira ile stadyumda kalacaksa (sözleşmelerine bakma şansım olmadığı için mülkiyetin kime ait olduğunu bilmiyorum) Galatasaray'dan gelecek paralar TOKİ ile yüklenici firma arasında paylaşılacak.
İsmi biraz falso olduğu için, insan ilk bakışta maç hasılatlarının yüklenici firmaya gideceğinden korkuyor fakat Galatasaraylı arkadaşların bu konuda içleri rahat olsun, ödediğiniz bilet paraları yine klübünüzün kasasına gidecek.
Klas
2 yıl önce
10 yorum:
Hocam bu isin sonu n'olcak simdi?
Bu sezon sonunda, yani bir diger ifadeyle 2010-2011 sezonuna Galatasaray yeni stadyumuna kavusabilecek mi?
Nedir sizin prognozzunuz bu hususta?
Bolat,
az önce bizim yazarlardan Mu da aynı soruyu sordu
benim tahminim, şantiyenin son halini gördükten sonra en iyi ihtimal olarak 2011 yılında tamamlanır, yani 2010-11 sezon başı fazla iyimser bir tahmin.
aslında bu konuda şu an en iyi örnek alınacak şantiye kayserideki yeni tamamlanan stadyumun şantiyesi yaklaşık 60 milyon euro gibi bir rakama tamamlandığını duymuştum ki bu çapta bir iş için çok iyi bir rakam. ayrıca çok hızlı bir şekilde tamamlandınığını da not düşeyim.
işin garip yanı bu işte hiçbir suçu olmadığı halde GS'nin kurumsal markası da bu işten zarar gördü, kamuoyundaki genel kanı, haliyle, GS'nin bir stadyum işini de beceremediği yönünde ki aslında bu işte aktif bir rolleri yok. Özellikle Fenerbahçe camiasında ve taraftarında böyle bir kanı oluşmaya başladı gözlediğim kadarıyla.
Ne yazık ki Türkiye'deki ihale yasasının boşluklarından biri de, projelerin genelde yarışma gibi yöntemlerle en iyisi elde edilmeye çalışılırken, iş uygulamaya gelince en ucuz fiyatı verenin yetkinliğine bakılmaksızın işi alabilmesi. Herkes herşeyi ne çizmeye ne de uygulamaya vakıftır, firmaların uzmanlık alanları vardır, mesela bir mimar olarak ben böyle bir projeyi çizmem, çizemem çünkü bu konuda tecrübem yok, aynı durum müteahhitler için de geçerli olmalı, altyapı işlerinden iş bitirme belgesi alıp, sonra stadyum gibi kamusal yapıların ihalesine girmemeli firmalar. Keşke bu işi güney kore ya da japon firmaları da alsaydı diyorum, fakat birincis için hiç karlı değil, japonlar için de yen kredisi lazım, onların çalışma metodları kendine özgü, toki ile anlaşamazlar.
sonuçta görünen o ki türkiyenin ciddi iş yapan inşaat firmalarından hiçbiri (tepe, alarko, koray inşaat, aşçıoğlu, ağaoglu ve benzerleri) bu işe girecek gibi gözükmüyor, 3. ihale de yine sürpriz bir isme gidebilir.
eren talu da yıllarca çalışarak elde ettiği ismini bu proje ile 3 paralık etti, artık gs kapısından içeri biraz zor girer diye düşünüyorum.
ya da illa yetiştirmek istiyorlarsa bu aralar alışveriş merkezlerinde pek bi popüler olan "soft opening" mantığı ile stadı açarlar. Stadyumda maçlar oynanır ama hala içerde bazı tadilat çalışmaları devam eder, catering bölümlerinin iç dekorasyonu, stadyumun 2. derece mekanları vb. şeyler yapılırken içerde maçlar oynanır. tabi bu tarz bi açılışa UEFA ne der, kıtasal maçlarında oynanmasına izin verir mi, o da tam bir muamma olur. şu an bu konu da daha fazlasını söylemek spekülasyon olur, ihale tamamlanırsa bitiş tarihi de netleşmiş olur.
Versinler Aziz Yıldırım'a hallediversin..!!
Bahsettiğim kamuoyu fikrini süper özetledin tamchee saol :)
acaba GS A.Ş. olarak, kurumsal kimliği ve marka inanınırlığını zedelemekten, eski yüklenici firmaya manevi tazminat davası açabilir mi?
bunu hukuksal bir mantığı var mıdır?
Niye sadece Fenerbahce camiasinda olusmus boyle bir kani?
Kendi stadini devletin kiyagiyla yaptirmaya calisirsan boyle olur iste.
Eren Talu nasil sorumluysa bu basarisizliktan, Galatasaray Klubu de ayni sekilde sorumludur.
@ Cabbar,
işin kıyak bölümüne girersek, 3 büyük klüp başta olmak bütün klüpler töhmet altına girer, hatırlarsınız bir dönem UEFA kriterlerine göre gelir-gider ve toplam borç oranına bazı kısıtlamalar getirilmişti, amaç realist bütçelerle, sürdürülebilir bir lig oluşturulmasıydı, bu konuda federasyonumuz ne kadar takipçi oldu? Diğer ülkelerde pek çok takıma bu konuyla ilgili ihtar ve yaptırımlar geldi, bizim ligde neler oldu?
Fenerbahçe'nin kentin merkezindeki stadının, trafik ve altyapı sorunları çözülmeden nerdeyse 2 katına çıkarılmasına kim göz yumdu?
Klüplerin transfer paralarından alınan gelir vergileri niye düşük tutuluyor? Bizden çok kazanan futbolcuların bize göre -oran olarak- daha az vergi ödemesine kim kucak açıyor?
Galatasaray'ın stadyumu işinde kayırılması doğrudur ya da yanlıştır demeden önce bir klübe yapılan kıyağın bir başka türlüsünün diğer klübe yapıldığını ve temelde bu mantıktan vazgeçilmezse haksızlıklara devam edileceğini unutmayalım.
Volkan gercekten cok iyi is cikarmissin. Ilk yaziyi da ilgiyle okumustum. Bu konuda senden edindigimiz bilgiyi medyadan dahi elde edemiyoruz.
@Rem,
Teşekkürler abi, fakat burada bilgilendirme kadar bu sürecin belliğini de kaydetmek önemli. Blogda bunları yazmamın sebebi de bu zaten. Şimdi Fenerbahçe ve Galatasaray'dan sonra sıra takdir edersiniz ki Beşiktaş'a da gelecek. Kısmi sit alanında, deprem riskinin çok fazla olduğu bir yerde, üstelik de ulaşım altyapısı buna müsait değilken, İnönü stadının yenileme projesi bakalım nasıl skandallara sebep olacak. Keşke Fenerbahçe stadı yapılırken de bu blog olsaydı da o stadın da inşa sürecini inceleyebilseydik, şu anda kayseri ve konyadaki yeni stadyum çalışmalarını da beraber düşünürsek türkiyenin bir 2016 hedefi var, aslında bütün bu stadyum hikayelerine bir de o açıdan bakmak lazım burada mesele sadece takımların meselesi değil, kıtasal bir turnuvaya da evsahipliği yapabilecek seviyeye gelmek.
Tsk ederim Volkan bu ayrintili ve doyurucu cevap icin.
Yorum Gönder