15.10.2009

Ah o golü yemeyeydik: Dibe kazık çakanların öyküsü

Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası elemelerinin klasiğidir, her grupta illa en nihayetinde şamar oğlanına dönüşecek bir takım bulunur. Bu takımlar daha başından bilirler ki önlerindeki 90 dakikaları en iyi ihtimalle rezil rüsva olmamaya çalışarak geçirecek, topu karşı yarı sahaya taşıyabilmenin hazzıyla yetinmek zorunda kalacaklardır. Kendi kalesine en çok gol atan takımlar da bunlardır; hem kifayetsizlik, hem de mükerrer karambol telaşelerinden. Bu adamlara farklı bir saygı duyarım, zira yenileceğini bile bile o futbol topunu santra yuvarlağına koymak, 90 dakika boyunca durum ne olursa olsun o topun peşinden koşmaya gönüllü çıkmak [burada mazoşist okurları tenzih etmek isterim] kolay bir şey olmasa gerek. Kalecinin normalde manavda karpuz atıp tuttuğu, aslen belediye zabıtası olan sağ bekin ara sokaklarda korsan VCD’ci kovaladığına dair yakışıksız şakalarla beraber anılan söz konusu takımlar, bir nevi kahvede pişpirik oynayan mahallenin ağır abilerini kenardan izleyen yancılara benzer. Dün itibarı ile Dünya Kupası eleme maçları bittiğine göre biraz bu takımların performansını kurcalayalım.“

malta ve savunma felsefesi

1. grubun talihsizi Malta idi. Malta bugüne kadar, dostluk maçlarını saymazsak, hepi topu 4 adet maç kazanmış. İlk iki galibiyetleri sırasıyla 1975 ve 1982’de Yunanistan ve İzlanda’ya karşı. 1994 Dünya Kupası elemelerinde Estonya’yı yenen Malta, en son 2006’da Macaristan’ı iki golle evine uğurlamış. O zamandan beri birkaç beraberlikleri var, pek hatırlamak istemesek de 8 Eylül 2007’de Türkiye de Malta’da iki puan bırakıp dönmüştü Atatürk Havalimanı’na. Bu sefer 10 maçta attıkları 0 [yazıyla sıfır] golle “sıfır çekme” terimine ayrı bir boyut kazandırmışlar. Koca turnuvayı golsüz geçiren başka takım yok. Yedikleri 26 gol de cabası. Neyse ki o maçlardan birinde gol yememeyi becermişler de kendi evlerinde Arnavutluk’tan bir puan kotarmışlar.

2. grubun kaybedeni de Moldova ama Moldovalı futbolseverler Maltalılara bakıp hallerine şükredebilir. Hiç galibiyetleri yok ancak toplamda 6 gol atmışlar, iki Lüksemburg maçı ve evlerindeki Yunanistan maçlarında beraberlik noktasında direnip toplam 3 puanla kapatmışlar turnuvayı. Lüksemburg ve Moldova arasında oynanan 180 dakikanın golsüz bitmesi içler acısı. Acaba evine hevesle bira ve cips stoklayan oluyor mudur böyle maçlar öncesinde?

resimdeki san marinolu’yu bulunuz

Üçüncü grupta tanıdık bir takım var, San Marino. Nüfusu 30 bin olan bu ülkede, yedekleri filan da hesaba katsak, aşağı yukarı her 1500 kişiye bir milli futbolcu düşüyor. Milli maçlarını oynadıkları stadın kapasitesi ise 5500 kadar, yani nüfusun neredeyse beşte biri sığıyor stada. Biz aynı oranda insanı bir stada sığdırmaya çalışsak, 15-16 milyon kapasiteli bir stad yapmamız gerekirdi. İnanıyorum ki çivilikrampon yazarı Volkan bir gün bunu da başaracaktır. Bunca saçma istatistikten sonra San Marino tarihine bakalım. Bir resmi maçtaki ilk puanlarını 10 Mart 1993’te Türkiye’den aldılar, hatta ilk deplasman gollerini de o maçın rövanşında atmışlardı yanlış hatırlamıyorsam. Allah’tan Rıdvan bir şeytanlık yapmıştı da aldıydık o maçı. 2002 Dünya Kupası elemelerinde de Letonya’dan bir beraberlik kapmışlıkları var, hem de deplasmanda. San Marino’nun tarih boyunca aldığı tek galibiyet ise 2004’teki bir özel maçta Liechtenstein’a nasip olmuş. Her neyse, oynadığı 10 maçın 10’unu da haliyle kaybeden San Marino, grubu lider bitiren Slovakya’ya bir şeref sayısı atmayı becermiş. Bakınız nasıl da seviniyorlar.

liechtenstein kalecisi için rutin bir iş günü

Liechtenstein demişken devam edelim, kendileri dördüncü grubun dibine demir atmışlar. Son zamanlarda biraz kıpırdanma var aslında bu takımda. 2006 Avrupa Şampiyonası elemelerinde Portekiz ve Slovakya’dan puan çalmış, iki kere de Lüksemburg’u yenip turnuvayı 8 puanla kapatmışlardı. 2008 Dünya Kupası elemelerinde de Letonya ve İzlanda’yı üzdüler. Bu sefer galibiyetleri yok. Azerbaycan’la deplasmanda golsüz berabere kalmış, Finlandiya’yla da kendi evlerinde iki golü kardeş payı yapmışlar. Toplam iki puan ve iki gol, kısa ve öz.

Bizim de bulunduğumuz beşinci grupta çok zayıf bir ekip yoktu, en zayıf Ermenistan dahi 6 gol atıp dört puan topladı. Bu sebepten altıncı gruptaki Andorra ve yedinci gruptaki Faroe Adaları’na odaklanalım. Andorra 10 maçta yediği 39 golle soluğunu San Marino’nun ensesinde hissettirmiş [San Marino 47 gol yiyerek birinciliği kimselere kaptırmamış]. Andorra dün de kendi evinde 6 yedi Ukrayna’dan. Tarihlerinde yaptıkları 88 maçta, Arnavutluk, Beyaz Rusya ve Makedonya’ya karşı olmak üzere üç kere galip gelmişler. İlk ikisi dostluk maçı bunların. İspanya’ya giden turistlerin alışveriş yapmak amacıyla uğradığı bu minik ülke son turnuvada da Beyaz Ruslar’a iki maçta birer gol, Kazakistan’a da bir gol atmasına rağmen totalde sıfır çekmekten kurtulamamış. Yine de Malta’dan iyidir.

andorralı oyuncu crouch’un çok uzun olmasına itiraz ediyor

Faroe Adaları için ise efsanevi bir turnuva oldu bu. Faroe’de futbol pek gelişmemiş çünkü küçük bir ada ülkesi oldukları için topa çok abanınca denize kaçıyor. Dünyada en çok nüfusa sahip olan 205. ülke olan Faroe Adaları, bu turnuvada dört sene sonra ilk kez bir galibiyet aldı. Kendi evlerinde Litvanya’yı 2-1 yenip üç puanı götürdüler bir ay kadar önce, Avusturya’dan kaptıkları bir puanı da ekleyince turnuvayı dört puanla kapattılar. Avusturya, Faroe Adaları’ndan çektiğini kimseden çekmedi heralde, 1992’de de Faroe Adaları’na ilk resmi galibiyetlerini tattırmışlardı. Kötü gün dostu böyle olur. Faroe Adası sakinlerinin yüzünü güldüren birkaç maç var son on senede, ufak takımlara karşı alınan beraberlikleri saymazsak iki kere İskoçya’ya, bir kere Slovenya’ya, bir kere de Bosna’ya geçit vermemişler.

Sekizinci grubun dibindeki Gürcistan ve dokuzuncu grubun dibindeki İzlanda’yı bu seferlik ayrı tutuyorum yukarıdaki ekiplerden, zira nereden baksan yine yedişer gol atıp üçer beşer puan toplamışlar.

Ezilmişlerin, kendi ağlarından top çıkarta çıkarta kas, santrayla oyunu başlatmak için orta sahaya koşa koşa kondisyon yapan takımların dünyasından son haberler böyle. Darısı Grönland’ın başına.

2 yorum:

Volkan dedi ki...

Aslında UEFA bu minik ülkeler için bir mini turnuva düzenlese

Hatta ligleri bile olabilir durmadan kendi aralarında maç yaptıkları

Andorra
Malta
San Marino
Lüksemburg
Liechtenstein (kesin yanlış yazdım)
Faroe Adaları

6 takım, deplasmanlarla beraber 10 maçlık bir mini süper lig kurulur.

platini yap bir güzellik...

Kerem dedi ki...

Ben Luksemburglu olsam bu dediklerine alinirdim.. Adamlar Belcika ve Hollanda'ya yamanarak bugunlere kadar geldiler, birakmazlar Benelux kardesligini..