Bursa,Eskişehir,Antalya,Hacettepe,Sivas...Bunlar,Galatasaray'ın 2008-2009 sezonunda deplamanda kaybettiği puanların sahibi takımlar.Hafızamızı biraz zorlarsak bu maçların hepsinin aslında "normal" maçlar olmadığını hatırlayabiliriz.O zaman Bursa'da oynayan Yusuf'un Galatasaray savunmasını dağıttığı ve Galatasaray'ın hiç bir varlık gösteremeden sahadan 2-0 yenik ayrıldığı Bursa maçı,Yusuf'un yerini Youla'nın almasıyla oluşan 4-2'lik Eskişehir mağlubiyeti,Antalya'da pozisyona giremeden biten 1-0'lık maç,lig sonuncusu Hacettepe'ye karşı alınan 1-0'lık mağlubiyet ve Türkiye Kupası maçlarıyla da çakışan olaylı Sivas deplasmanından çıkan sonuç:2-0.Bu tablo sadece geçen sezona ait.Bundan öncesi içinde Galatasaray'ın deplasmanda özellikle yenik duruma düştükten sonra iyice etkisiz kaldığını görüyoruz.Hatta çok daha kötü skorlarıda hatırlıyoruz(5-0'lık Bursa mağlubiyeti gibi).
Bu durumu krizi iyi yönetememek olarak değerlendiriyorum.Deplasmanda baskıyla karşılaştığı zaman eli kolu bağlanan bir Galatasaray'ı kimse yadırgamıyordur eminim.Çünkü dediğim gibi bu tablo pek de yabancı değil Galatasaraylılara.İşin ilginç yanı bu fobinin kuşaktan kuşağa aktarılması.5-6 sene öncesinin Galatasaray'ı da bir deplasmanda 60.dakikada yenik duruma düşmüşse tüm takım farklı bir hale bürünürdü.Hasan Şaş ve Sabri karşı takımın oyuncularıyla ya da en iyi ihtimalle hakemle tartışır,Ümit Karan atılan topları beğenmez,kafasına atıldıysa ayağına,ayağına atıldıysa kafasına beklediğini işaret eder,Emre Aşık çok büyük ihtimalle kırmızı kart görür ve Hakan Şükür oyuna küserdi...Söylediklerimin hepsi yaşanmıştır ve bu sorun bugünün Galatasaray'ında hala devam etmektedir.
Dünkü Ankaragücü maçına dönersek,baskı halinde telaşlanan,hata yapan,atağa çıkamayan,oyun kuramayan Galatasaray deplasman fobisinin yansımalarını Mustafa Sarp'ın sorumluluk almaktan kaçınması üzerine yaptığı yan toplarda,Uğur'un korkak futbolunda,Arda'nın sürekli birileriyle tartışma halinde olmasında ve Elano'nun sahadan adeta silinmesinde görebiliriz.Bu anlamda hiç bir yararı olmasa dahi bir şeyler yapmak uğruna hücuma giden Servet,sürekli dikine oynamaya çalışan Ayhan ve skor,durum ne olursa olsun topla oynamayı seven Baros'un çabalarını takdir etmek gerek.
Sonuç olarak Galatasaray'ın Ankaragücü mağlubiyetinin gökten zembille inmediği,bu maçında Galatasaray sıkıntılı dönemlerindeki herhangi bir deplasman maçı gibi sıkıntılı geçeceği bilinen bir gerçek olmalıydı.Bu yüzden çeşitli önlemler alınması gerekiyordu.Örneğin rakibin basmasına karşı geriye yaslanmamak,oyundan kopmamak için Barış bu maç için düşünülebilirdi.Bir de Mustafa Denizli'nin de sıkı takipçisi olduğu sistem fetişizmi mevzusu var.Rijkaard'da da bundan izler görebiliyoruz.Sistem uğruna çift forvete dönmemek,Mustafa-Mehmet ikilisinin değişimindeki ısrar(bu oyuncuların birbirine yakın olduğunu söyleyebiliriz) ve o bölgedeki yapıyı bozmamak adına Barış'ın düşünülmemesi gibi kararların sonunda ortaya çıkan sonuç Galatasaray'ın kriz durumlarındaki çaresizliğini ve futbolda da olsa hiç bir fikre koşulsuzca bağlanamayacağımızı gösteriyor.
İlgili Yazılar : Analiz,
Galatasaray,
Güncel
0 yorum:
Yorum Gönder