26.11.2009

Man Utd 0 - Beşiktaş 1 : Akıldışılığın Sırrı

Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi kariyeri, Barcelona'yı burada 3-1 yendiğimiz günden beri hiç şaşırtmadı. Barcelona, Chelsea gibi devleri yenen Beşiktaş; Liverpool ve yine Barcelona karşısında da tarihi farklarla mağlup oldu. Bu mağlubiyetlerden daha acısı, favori ya da başa baş çıktığımız maçlarda kaybettiğimiz puanlar oldu ki, bu durum Beşiktaş'ı hep asgari 2 galibiyetle grubun sonunda tuttu.

Beşiktaş'ın bu seneki Şampiyonlar Ligi kariyeri de bundan farksız değil: elimizde deplasman alınan 4 puan (maks. 9 puandan) ve içerden alınan 0 puan (maks. 6 puandan)var. Zor olan deplasman puanları kısmen de olsa alınmış, evde ise iki maç kaybedilmiş.

"Denizli'nin Beşiktaş'ın ada hüsranlarını iyi incelemiş olduğu bugün çıkardığı takımın kurgusundan belliydi."

Puanlar grubun favori takımlarından alınmış, puan beklenen iki maçtan ise (Wolfsburg 2. maç ve CSKA) puan alınamamış. Mağlubiyet, hatta farklı mağlubiyet beklenen iki maçtan ise puan alınmış. Bütün bunlara ve daha fazla istatistiğe bakarak, Beşiktaş'ın bahisçinin zihin mastürbasyonu olduğunu söyleyebiliriz. Herhalde bu senenin Şampiyonlar Ligi'nde, Rubin Kazan ile birlikte üzerine yatırılan bahislerden en çok kazandıran (ve kaybettiren) takımlardan biridir Beşiktaş.

Maça gelirsek, öncelikle şu "Manchester B takımı ile çıktı" geyiğini bir kenara bırakmamız lazım. Obertan, bu senenin en önemli transferlerinden biriydi ve sahadaydı. Keza Wellebeck ve Macheda da öyle; bu oyuncular gençler ama paf değiller. Türkiye'de bu oyuncular ayarında genç oyuncuların sayısı birkaç tanedir. (Bir tanesi klübede oturuyordu) United'ın genç oyuncuları maç boyunca oyuna hakim olmak istediler, topla oynama istatistiklerine bu durum da %60'ın üzerinde bir rakamla yansıdı. Fakat tıpkı hocaları Sir Ferguson'un da dediği gibi, "minietek istatistikler" bizden asıl sonucu gizledi: Manchester hücumlarını organize edecek bir oyuncunun eksikliği sahada hissediliyordu. Obertan ve Macheda daha çok kendi yeteneklerini göstermek için oynadılar, Anderson'a pek top gelmedi için adını birkaç kez duyduk. Gary Neville kötü bir seçimdi, zaten Neville biraderlerde Sir'ün ne bulduğunu hiç bir zaman anlamamışımdır. Gary Neville de, tıpkı Scholes gibi sadece Alex Ferguson'un kurduğu takımda iyi futbol oynayabilecekmiş izlenimi veren bir oyuncu. Kariyerinin sonlarında, bizim tecrübeli futbolcumuz İbrahim Üzülmez ile karşı karşıya izledik.

"Beşiktaş'ın üst üste oynadığı Fenerbahçe ve Manchester United maçları, takımın toparlanmasında birer milattır."


Denizli'nin Beşiktaş'ın ada hüsranlarını iyi incelemiş olduğu bugün çıkardığı takımın kurgusundan belliydi. Manchester, günümüz futboluna göre ufak modifikasyonlar yapsa da Premier Lig'in hala en "Brit" büyük takımı. Kanat akınları ve yan toplar da en önemli silahları. Bunu bilen Mustafa Denizli, sağ ve sol koridorlara çifte tümsek koyarak Manchester'ın kanat oyuncularının oyununu bozdu. İbrahim Toraman'ın sakatlanmasına kadar bu taktik de fena gitmedi. Toraman yerine oyuna giren Erhan sağ beke, Kaş da stoper'e çekilince, topu oyuna sokmada ciddi problemleri olan Erhan'ın kanadı tıkandı. O bölümden Macheda ile gelişen ataklar (sonra Evra da dahil oldu) son yarım saatte çok sıkıntı yarattı. Sol kanatta ise, ilk yarının etkin ismi Obertan İbrahim Üzülmez tarafından oyundan gittikçe soğutuldu. Maçın sonlarına doğru Obertan ayaklarıyla geçemediği Beşiktaş sol kanadını hava topları ile geçmeyi denedi fakat Beşiktaş'ın en güçlü yeri olan stoper mevkii bugün yine formdaydı.

Beşiktaş'ın üst üste oynadığı Fenerbahçe ve Manchester United maçları, takımın toparlanmasında birer milattır. Bu iki dişli rakip takımın toparlanmasını sağladı, bazı pozisyonların oyuncuları artık kesinleşti, takımda taşlar da yerine oturmaya başladı. Fakat bu iki maçta da görülen iki önemli sorun hala takımın başını ağrıtmaya devam ediyor. Birincisi, takım baskılı temposunu en fazla 45 dakika sürdürüyor ve sonrasında fiziksel olarak ciddi anlamda yıpranıyor. Bugün pek çok oyuncu da sakatlıkların çıkması, iki tanesinin de oyunu bu yüzden terketmek zorunda kalması tesadüf değildi. Beşiktaş belli ki takım olarak son 5-6 günde çok yıpranmış. Özellikle yaşlı oyuncular bu tarz bir tempoyu üst üste kaç maç kaldırır bilemeyiz. Denizli de herhalde bunun farkındadır en ilk büyük arada takımına gerekli kondisyonu yükleyecektir.

"İlginç bir durum, Beşiktaş'ın formundaki yükselişte Nihat'ın sahip olduğu rol. Beşiktaş Nihat'sız daha iyi oynuyor gibi; acaba yıllar sonra yaşanan eve dönüş iki tarafa da hayırlı gelmedi mi? "


İkinci problem birincisi ile yakında alakalı bir durum, o da kadronun derinliği. Taşlar yerine oturuyor dedik; oturdukça görülüyor ki belirli pozisyonların adamları sadece bir kişi, alternatifi yok. Daha doğrusu alternatifi olsun diye alınan oyuncular daha bu seviyede değiller. En ciddi problem sağ bekte yaşanıyor: İbrahim Kaş günümüzün beklerinden beklenilen özelliklere sahip bir oyuncu değil, tek avantajı Türkiye'nin en hızlı stoperlerinden biri olması bu da onu bek için geçici çözüm yapıyor. Erhan ve Rıdvan bu pozisyon için alınan futbolcular fakat şu an için İbrahim Kaş'tan bile daha iyi durumda değiller ki yedek ya da kadro dışı kalıyorlar. Bir başka sorunlu bölüm, Ernst-Fink ikilisi'nin yerinde. Biliyorum şu an Beşiktaş'ın en iyi çalışan departmanı gibi görünen Bundesliga ürünü ikili her maçta takımın iki yönlü bütün yükünü çekiyor ve özellikle yüksek tempolu maçlarda çok yoruluyorlar. Burası için elimizdeki diğer alternatif -benim saçlarından dolayı David Ginola'ya benzettiğim- Uğur İnceman. Fakat Uğur bir ortasaha oyuncusunun sahip olması gereken insiyatif kullanma isteğine pek sahip değil. Mücadele ediyor fakat top dağıtımı ve pozisyon alması yeterli olmadığı için ortasahada çırpınan bir stoper izlenimi vermekten öteye gitmiyor oyunu. Denizli de durumun farkında olduğundan, Uğur'a göre topla arası daha iyi olan ve fizik gücü yerinde Ekrem Dag'dan bir defansif ortasaha oyuncusu yapmak istemişti. Fakat koridor tipi oynamaya alışmış Ekrem, bu pozisyonda kendisini dar alana sıkışmış hissettiğinden etkili olamadı. Nitekim, Denizli de ısrarından vazgeçip Ekrem'i kanatlarda kullanmaya başladı. Beşiktaş'ın yakaladığı bu formda Fink ve Ekrem'in doğru yerlerini bulmalarının payı yadsınamaz.

"Tello, çok yönlü bir oyuncu gibi gözüken fakat iddialı olduğu her pozisyona dair ciddi eksikleri olduğundan aslında pozisyonu olmayan, hatta net rolü bile olmayan bir futbolcu."

İlginç bir durum, Beşiktaş'ın formundaki yükselişte Nihat'ın sahip olduğu rol. Beşiktaş Nihat'sız daha iyi oynuyor gibi; acaba yıllar sonra yaşanan eve dönüş iki tarafa da hayırlı gelmedi mi? Beşiktaş'ın şu an kadro yapısı ile Nihat üzerinden bir oyun kurması zor, elimizde ne Nihat'ı besleyecek bir Valery Karpin - Xabi Alonso ikilimiz var, ne de ilerde Nihat ile beraber çalışacak Kovaçeviç tarzı bir kulemiz... Nihat'ın Beşiktaş'ta taşlar yerine oturdukça, kendine uygun bir rol kapması lazım, aksi halde ilk 11'ün bütün sandalyeleri çoktan kapılmış olacak.

Tello hakkında bir şeyler yazmak açıkçası içimden gelmiyor. Bu maçta bize galibiyeti getirdiği doğru fakat Tello'nun Beşiktaş'a vereceklerinin artık sonuna gelindiğine inanıyorum. Tello, çok yönlü bir oyuncu gibi gözüken fakat iddialı olduğu her pozisyona dair ciddi eksikleri olduğundan aslında pozisyonu olmayan, hatta net rolü bile olmayan bir futbolcu. O ve onun gibi futbolcular günümüz taktiklerinin bug'ları. Ne tam bir oyun kurucu, ne tam bir kanat oyuncusu, ne de tam bir ortasaha box-to-box oyuncu; Tello sadece Rodrigo Tello. Bir maç çıkar şutunu atar, maçı çevirir fakat bir dahaki maç ne yapacağını Tanrı bilir.

Maçın en güzel anı ise, Tello'nun golü değil, Batuhan'ın oyuna girdiği andı. Siyah-Beyaz forma ile kendisini görmeyeli uzun süre olmuş, çok özlemişiz. Batuhan, ikinci yarının en flaş oyuncusu olacak diye düşünüyorum. Siz bu maçtaki heyecanlı ve acemi hareketlerine bakmayın, Batuhan Türkiye'nin açık ara en yetenekli oyuncusu. Bizi de yanlış çıkaracağını sanmıyoruz.

Sonuç olarak, biz ne kadar rasyonel hale getirmeye çalışsak da, bu galibiyet akıldışılığa delalettir. Bu sonuçtan sonra CSKA maçı ile ilgili hiç bir yorum yapamıyorum...




1 yorum:

kaiowasss dedi ki...

guzel yazi olmus ama bi bug var: barçayi 3-0 yenmistik :)