4.09.2009

İktidara Karşı İktidarla




Futbol iktidarı seviyor. Kazananın mutlak iktidarına karşı çıkmadı mı zaten "fair play" kavramı? Fakat futbolun iktidarı, saha içinde kalmalı; futbol da kendi iktidar dinamiklerini üretmeli, yenen hep yenmeye ve iktidara mahkum kalmamalı. Eğer bu iktidar mahkumiyeti sona ermezse, o zaman kaybedenler, yani muktedir olamayanlar, kendilerine başka bir iktidar yaratırlar, tıpkı Ankaragücü'nde olduğu gibi.

Meseleyi, "the Gokcek Crisis" olarak tanımlamak bence fazla CNN tarzı: kişiyi olayın öznesi yapıp, arkada yatan gerçeklerin belli belirsiz hale getirilmesi bizi odaklanmamız gereken konudan uzaklaştırmakta. Problem şu ki: futbolumuzda mutlak iktidar 2+1 takımın elinde ve bir takım da daimi muhalefetle cezalandırılmış durumda. Diğer takımlar sadece fikstür meselesi. Kentlerine bir şampiyonluk kupası getirmeleri hayal, biz ne kadar ligimiz çok çekişmeli oluyor diye kendimizi kandırsak da, aslında futbolun iktidarı İstanbul il sınırlarının dışında sona eriyor. Bu teslimiyet öyle bir hal almış ki, kendi şehrinin takımına başkan olanlar açık şekilde iktidar klüplerinden birine de üye olabiliyor, bundan da gocunmak yerine, açık seçik gurur duyuyorlar. Taraftarları, kendi kentlerine gelebilecek orijinal bir şampiyonluk coşkusuna, Beşiktaş'ta, Taksim'de ya da Bağdat Caddesi'nde yapılan kutlamalarının kopyalarını Atatürk ya da Gazi Mustafa Kemal Bulvarları'ndan birinde uygulamayı yeğliyorlar, bilakis o tek gecede, bir anlığına merkeziyetçi anlayışın çocukluklarından beri üzerlerine yaftaladığı "taşralılık"tan kopup, İstanbulluğu sanal da olsa yaşıyorlar. Futbol hayata fena halde benzer diyorlar ya, işte size bundan daha acı bir örnek olamaz, siyasi hayatımızda ne kadar Ankara'nın merkeziyetçiliğine bağlıysak, bir benzerini de futbolda İstanbul yapıyor, kendini, sadece 3 takımıyla bütün ülkenin futbolu üzerinde söz sahibi ilan ediyor, transferleri belirliyor, milli takımı şekillendiriyor, alıyor, talan ediyor, paylaşmıyor. Onun iştahı ile mücadele etmekten yorulanlar ise, sanal da olsa bu iktidar alanının çekiciliğine kendilerini kaptırıyorlar.

Buna direnen camiaların sayısı gün geçtikçe azalıyor. Taraftarları kalsa bile, hatta sayıca artsa da, İzmir bu mücadelenin nicedir dışında kalmış durumda. Eskişehir eski günlerin hatrına hala direniyor, Ankaragücü de, biraz da İstanbul gıcıklığına bu direnişe destek veren camialardan biri. Fakat anlaşılan artık onlara salt direniş yetmiyor, onurlu bir direnişin parçası olmak yerine, o çok çekici iktidardan kısacık da olsa tatmak istiyorlar. Anlaşılan, bunun için de her yol mübah görülüyor, zira forumlardan ve konuştuğum az sayıdaki taraftardan edindiğim izlenim, karşı çıkanlar olsa da, yeni Gökçek iktidarının takıma iyi olacağına inanan kesim çoğunlukta. Seçilen yol çok tehlikeli bir yol, Özal döneminin Malatyaspor'u da buna benzer bir hamle yapmıştı, sonu hüsranla sonuçlandı, Malatya futbol konusunda uzun yıllar kendine gelemedi, umarım Ankaragücü de büyük sıçramayı yapayım derken, kendini şu an olduğudan daha kötü durumda bulmaz.

Biliyorum Melih Gökçek'i yerden yere vurmamı isterdiniz fakat kendisi sadece, siyasi hayatın iktidarından, futbolda gördüğü bir iktidar vakumuna çekilen bir güç bağımlısı. Gökçek olmasaydı, başka bir şehirden, başka biri onun rolünü üstlenirdi. Bizans'ı her sene fethetme parodileri yapıyoruz, futbolda aslolansa Bizans'ın Anadolu'yu çokdan boyunduruk altına alması. Ee, zalime karşı da mezalimden birileri çıkacak ki, zalimin tahtına geçip, mazlumluğunu unutsun, değil mi?



2 yorum:

Adsız dedi ki...

Gökçek familyasının yardımı ile şampiyonluk görmektense takımlarımızı Süper Amatör'de izlemeyi yeğlerim..

İmza: Gerçek bir Ankaralı..

Adsız dedi ki...

Kenan Evren bizi 1. Lige çıkardığında çok utanmıştım. Resmen cunta takımı damgasını yemiştik. Bu yüzden her yıl dua eder olmuştum, ''inşallah bu yıl küme düşeriz de alnımızdaki kara lekeyi temizleriz'' diye... Ne kadar temizlenirse artık...

Şimdi bir de İ. Melih çıktı başımıza, temizle temizleyebilirsen. Bunun neresini konuşacağız bilemiyorum. Genişçe bir kısım taraftarımızın! pespayeliğinden mi bahsetmek lazım (malum melihin takıma yararlı olacağını, bizi şampiyon yapacağını söyleyen arkadaşlar var ya), yoksa bütün bu olup bitenlere karşı taraftar olarak hiç bir şey yapamayıp elimiz kolumuz bağlı seyretmek zorunda kaldığımızdan mı... Bilemiyorum.

Mustafa Özdemir.