İkisi de 1.5 sene içinde toplamda Hagi veya Alex kadar istatistik bırakmamıştır. Ancak ‘taraftar üzerindeki etkisi’/’kulüpte görev aldığı süre’ oranı göz önünde bulundurulduğunda, kişilik ve olgunluk faktörüyle, GS/FB taraftarları arasında belki de bu efsane ikiliyle yakın seviyede yer alır. (Bu noktada Hagi’nin de Alex’in de karakter olarak şahsına münhasır, özel oyuncular olduklarını belirtmek gerek).
Van Hooijdonk, 2005 Haziran’ında Daum’la yaşadığı sorunlar yüzünden takımdan bir şekilde uzaklaştırılmış, hatta 2004-2005 sezon ortasında, öteki sezondan itibaren onun yerini hayli hayli dolduracağı düşünülen Anelka transfer edilmişti. Bence Türkiye futboluna Hagi’den sonra getirilmiş en yetenekli futbolcu olmasına rağmen, bir buçuk sezonda FB’ye kendi isminin onda biri kadar fayda sağlayamayan Anelka, camia üzerinde hiçbir iz bırakmamıştı. Nitekim, yandaki anket sonuçlarında da görüldüğü üzere Van Hooijdonk, FB taraftarının uzun süredir akılda kalan en önemli forveti olmuştur (Anket sonucunun son yıllarda FB’nin transfer kalitesi konusunda kaybettiği ivmeden kaynaklı olma ihtimali de yüksektir).
Van Hooijdonk-Anelka oyuncu değişimi teorinin pratikle nasıl uyumsuz olabileceğini, futbolda oyuncu kalitesi, oyuncu potansiyeli ve takımdaki isimlerin büyüklüğünün camiaya yansımalarının doğru orantılı olmadığını gösteriyor.
Geçelim İstanbul'un öteki yakasına...
Giovanni dos Santos’un şu ana kadar çeşitli kulüplerde sergilediği oyun kalitesi ve karakterini bir kenara bırakırsak, Kewell ile yer değiştirecek olmasının tek nedeninin TFF’nin koyduğu sınırlamalar olduğunu, bunun sadece geçici bir çözüm olduğunu düşünmek istiyorum.
Uzun süredir ‘Iliç, yeni Hagi olabilir mi?’, ‘Hagi 7 Lincoln eder’, ‘Yaw 40 yaşında bile olsa Hagi’nin sahada 15 dakika kalması skoru değiştirmeye yeter’ gibi söylemleri ağzından düşürmeyen GS taraftarının, son 2 senedeki kaliteli transferlerin de etkisiyle bu ismi artık sonsuza dek fotoğraf albümlerinde saklamayı kafasına kazımış olma gerçeği var. Bu noktada, oyun kalitesi fiziksel yeterlikleri açısından kısıtlı olsa da, kadroda günümüz futboluna daha uygun oyuncular var olsa da, bizim dilimizi konuşmasa da, Harry, kendi talebi dışında bu boşluğun yeni sahibi olmuş durumda. Hatta birçok taraftar için manevi yeri, basamakları koşar adım çıkan Arda Turan’dan bile daha üst seviyede.
Belki çok romantik, belki çok gelenekçi, profesyonellikten uzak olacak, ancak Hasan Şaş’ın 2 sezon boyunca sakatlıklarından dolayı, futbol oynamadan, sadece 2000 ruhunu takıma aşılayacak diye milyonları cebine koymasına göz yuman bir yönetimin, uzun bir süre kadro dışında bile olsa Kewell’ı bir şekilde kulüp içinde tutmayı akıl edeceğini tahmin ediyorum. GS taraftarının yüreğine su serpebilecek tek aksiyon bu olacaktır. Keza, paralel örnekte, Van Hooijdonk’u tribünde gördüğünde tüm FB taraftarlarının gözlerinin içi hala parlıyor.
Yönetimin unutmaması gereken asıl konu şudur, ‘CAMİA’nın önde gelenleri stadyumda Özhan Canaydın’ı gördüğünde nasıl ayağa kalkıp önünü ilikliyorsa, ‘camia’nın yirmibeşbin arkada kalanı da Kewell’ın varlığını farkettiğinde -önünü iliklemek kadar ‘cool’ olmasa da- hep bir ağızdan ‘Daddy Cool’ parçasını söylüyor.
Bloglarda çok yazıldı, çizildi, ve genel hatlarıyla herkesin fikri aynı, o yüzden aslında bize diyecek çok birşey kalmıyor. Az çok bir karşılaştırma yapmaktı bu yazının amacı. Farklı bir camia olsa da geçmişten biraz örnek vermek faydalıdır. Tarih dersi okutulurken kafamıza kazınmaya çalışan şeylerden biri geçmişte yaşanan olaylarla bir şekilde korrelasyon kurmak, kabaca 'ders almak' değil miydi zaten?
İlgili Yazılar : Güncel,
Harry Kewell,
Pierre Hooijdonk
0 yorum:
Yorum Gönder