3.01.2010

Vicente Calderon´dan Atletico de Madrid-Sevilla Manzaraları & Galatasaray Için 'Scouting'


Dün Madrid'te Atletico de Madrid-Sevilla maçına gitme şansını yakaladım. El Clasico'nun bir gömlek altı sayabileceğim bu müdaledeyi izleyebilmek için Endülüs'ten orta İberya'ya yüzlerce kilometrelik bir yolculuk yapmayı göze aldım.


Öncelikle Vicente Calderon Stadı'ndan başlayalım. Madrid, uçaktan bakıldığında kurak görüntüsü ile Ankara'yı çağrıştırıyor. Vicente Calderon Stadı ise şehre hayat veren Manzanares Nehri'nin yanı başına kurulmuş. Hem şehrin içinde yer alması, hem de 57 bin kişilik kapasitesine rağmen, gecekondu görünümünden sıyrılamaması sebebiyle bana hormonlu bir Ali Sami Yen stadı havasını verdi. Galatasaray gibi, Atletico de Madrid de 1966 yılından beri kullandığı bu stadı yakında terkedecek.

Nehrin, sehir tarafinda kalan Piramides metro duragindan disari adim attiktan sonra, ´Puta Sevilla´ naralari atan kirmizi-beyaz-mavili guruhu takip ederek 5 dakika icinde stada variyorsunuz.

3 tarafi, 2 katli tribun ve localarla cevrili stadin, sadece ´numarali´ diye tabir edebilecegimiz kisminin ustu kapatilmis. Bilet fiyatlari fahis bir sekilde 200 Euro´ya kadar cikan ile bu kisim -adeta sosyal mesaj verircesine- fiziksel olarak diger 3 tribunden ayri insa edilmis, ve dikliginden oturu bir yaliyar havasi veriyor. Stadin harika lokasyonundan oturu muhtemelen kotu giden maclarda bu ´numarali´ kisminda arka tarafa yonelerek nehir manzarasina nazir bir efkar sigarasi tutturulebiliyor.


Stadin dogu tarafindaki kale arkasinin alt kismini ele gecirmis olan ´Ultras´ (Ispanyolca´da fanatikler anlamina geliyor), mac boyunca susmayan tek grup. Miktar olarak benzetme yapmak gerekirse, Ali Sami Yen´de konuk takim seyircilerine ayrilan yer kadar bir bolgeyi isgal etmisler, yani sayi olarak Ultraslan Uni kadar bile degiller.

Tribunlerin geri kalani mac boyunca genel olarak cekirdek citliyor, Ultras disinda proaktif bir grup yok. Ancak, hakem veya rakip takim, matadorluga soyunup tribunleri kizdiracak ufak bir davranista bulununca, tribunler burnundan soluyan binlerce Cabrón/Maricon (tam cevirilerine burada yer vermek istemedigim cinsel icerikli kelimeler) jeneratorune donusup sahadaki oyuncular uzerinde muthis baski olusturabiliyor. Sevilla macinda ozellikle 70. civarinda baslayan bu hareketlenme, once Sevilla´nin 10 kisi kalmasina, sonra da son saniye goluyle gelen Atletico galibiyeti olarak geri dondu. O yuzden GS´in taraftardan etkilenmemesi icin ne yapip edip erkenden 1-2 gol bulmasi gerekiyor. Bu durumda dun oldugu gibi, tum nefret oklarini ilk golde topa bakmakla yetinen Asenjo´nun uzerine yonlendirip, aynen Panathinaikos macinda Galinovic´in yasadiklarini yasattirabilmek sozkonusu.

Sonuc olarak, her yerde ´atesli´ olarak tabir edilse de, Atletico taraftari, uyarilmadigi surece maci sadece ´seyreden´, reaktif bir seyirci toplulugu. Turkiye´deki atesli seyirci gruplari kadar etkili degiller.

Atletico de Madrid´li oyuncular hakkinda az cok bilgimiz var. Hani Reyes, Aguero, Forlan, Simao, Maxi Rodriguez,... diye giden yildizlar toplulugu. O yuzden futbolcular hakkinda tek tek yorum yapmaya pek gerek yok, ancak ciplak gozle maci izlemenin artisi olarak gordugum birkac resmi paylasmakla yetiniyorum.


Ilk sok olarak Aguero´nun oynamayacagini ogrendigim macta forvet hattinin nasil olacagini merak ediyordum. Mac oncesi Atletico´nun web sayfasina girip forvet opsiyonu olarak Forlan ve Aguero disinda kimsenin olmadigini gordugumde, muhtemelen 4-2-3-1 gibi bir taktikle sahaya cikilacagini dusundum. Sahada Forlan´in yaninda daha once altyapidan gelen 1990 dogumlu Ibrahim´i gorunce tum stadda soru isaretleri vardi, ki skorbordda oyunculari tanitan resimler arasinda bir tek Ibrahim´in resminin olmamasi olayi aciklar sanirim. Forlan kadar pozisyona girmese de, Ibrahim´in de tarz olarak -tip olarak zaten andirdigi- Adebayor´a evrilmesi sozkonusu olabilir. Forlan, Galatasaray´in cok cok dikkat etmesi gereken bir oyuncu, kimsenin beklemedigi anlarda, akbaba misali, savunmanin hatalarini kullanarak pozisyona girebiliyor. Asagidaki fotolardan da gorulebilecegi uzere sadece ondeki 2´li ile surekli hucum pres uygulayarak savunmanin dengesini bozulmaya ve bu sekilde Forlan pozisyona sokulmaya calisiliyor.


Nitekim ilk golun boyle geldigini, ve Forlan tarafindan ayni tarzda 2 pozisyonun daha harcandigini soyleyebilirim. Galatasaray savunmasinin bu tarz hatalara gebe bir yapisi oldugu dusunulurse, defansa takviye yapilmamasi halinde Forlan´in her 2 macta da bir veya daha fazla gol atma ihtimali hic de az degil.


2. gol de aynen ilk gol gibi beni kara kara dusundurdu. Nitekim Galatasaray´in (hatta Turk futbolunun) en buyuk savunma zaaflarindan biri kornerlerde adam paylasim sorunudur. Antonio Lopez, tereyagindan kil ceker gibi kendini kaybettirip, bos durumda yaptigi kafa vurusuyla galibiyeti getirdi.


Sahaya dizilise gelirsek, Atletico sahaya klasik Ingiliz 4-4-2 si formatiyla cikti, aynen Sevilla gibi. Hucum yerlesiminde ise 4-4-2´yi, 4-2-4´e kaydirarak, savunmada ise ondeki 2 forvet disinda 8 kisiyle ´men behind ball´ oynuyorlar. Skorun degistigi anlarda bile ne Quique Sanchez Flores, ne de Manolo Jimenez 4-4-2 dizilisinden odun vermedi. (Rijkaard gibi onlarin da B Plani yokmus!!!


Hucumda cok organize ataklar yapan bir yapilari olmasa da, ozellikle orta saha savunmasinda savunma-orta saha arasinda alani daraltip tatli-sert oynayabiliyorlar. Orta sahada iyi top yapan, baski yediginde top kaybetmeyen 1 veya 2 oyuncuya ihtiyacimiz var. Bunlardan biri sezon sonuna kadar Isvec´e geri donmesi ihtimali dusuk olan Linderoth olabilir diye diye dilimizde tuy bitti, ama Tobi´nin sakatliklar bitmedi.

Defansif olarak kanatlardan sorun cekecegimizi sanmiyorum, ancak forvet hatti, Galatasaray savunmasini delik desik edebilir. Bir de Aguero´nun oynama ihtimali oldugunu dusunursek, Abramovic´in kesesine bereket diyesim geliyor.

Defanslari konusunda cok fazla yorum yapmaya gerek yok, nitekim ligdeki durumlari ve yedikleri gol sayisi her seyi net olarak ortaya koyuyor. Blog yazarlarimizdan, ve Ispanyolca cevirmenim Nehir´in bir konusmamizda bahsettigi gibi iki macin da 4-4 gibi abzurd skorlarla bitme ihtimali son derece yuksek. Tabi Avrupa Ligi mac gunune kadar koprunun altindan ne sular akar belli degil.

3 yorum:

Volkan dedi ki...

Forlan dediğin gibi bizim defans oyuncularının hiç de sevdigi tipte bir forvet değil, hem poacher hem de komple forvet oynayabiliyor yeri geldiğinde... Manchester United sonrasında kariyeri düşüse değil tam tersine yükselişe geçen ender şanslı azınlıktan. Hatta Veron gibi, en etkisiz dönemini Ferguson'un yanındayken geçirdi. Zaten Ferguson'un tecrübesi bir tek güney amerikalılara tam işlemiyor, onlardan da istediği verimi alsa herhalde dünyada hiçbir takım onları tutamaz...

Neyse konu dağıldı, sonuçta güzel yazı olmuş...

Adsız dedi ki...

hello... hapi blogging... have a nice day! just visiting here....

Eren dedi ki...

Bu arada belki de Maxi´yi son kez Atletico formasiyla izleyememek de hos olmadi.

Guney Amerikalilar konusunda ise... sanirim o Ingiliz liginin sert oyun yapisindan dolayi, nitekim Ispanya ya da Italya ile karsilastirinca Guney Amerikalilar´in Ingiltere´deki kariyerleri genelde cok parlak olmuyor.