27.04.2010

Sahada Yöneticiler Tribünde Futbolcular

Futbolu oynayanlar kim? Cevabın ne olduğu konusunda kesin bir cevabım olmasa da, ne olmadığını biliyorum: futbolu artık futbolcular oynamıyor. Onların herhangi bir öğleden sonra ya da akşam mücadele ettiği 90 küsür dakika üzerinden kazanılmıyor futbol artık. İşin aslı şu: her sezon ligimiz, futbolcularla oynanan maçlarla başlamasına başlıyor da, sonrası biraz karışık: önce birkaç ufak hakem olayı beliriyor, sonra belki bir maç çıkışı kavgası... Derken yenilen taraflardan birinin yöneticisi yenenleri suçlamaya başlıyor. Akabinde önce hakemler, sonra federasyon topun ağzına geliyor. Arada yine maç öncesi ve maç sonrası kavgalar oluyor, devlet de polis eliyle yavaştan kendini göstermeye başlıyor. Tribünlerden organize küfür koroları kuruluyor, sonra yine suçlamalar yine kavgalar... Derken ligin sonunda artık şampiyonluk yarışı sadece yöneticiler ve yönettikleri camialar arasında yapılıyor. Doğrudur, arada Bilica gibi adamlar çıkıp sahada köstebekçilik oynuyorlar ama Bilica zaten bunu yapmayı biliyor sadece, onun tek düsturu kazanmak, daha doğrusu vurup, kazıp, parçalayıp kazanmak! Bu tarz futbolcular hep vardı ve hep olacaklar. Mesele, kazılan çukurun olaylara sebebi değil, makul sonuçlarından biri olduğunu kabullenmekte. Federasyona zaten birileri gidip siyah çelenk bırakacaklardı, bu kara piyango Beşiktaş'a vurdu sadece... Zaten sebep çukur, bazen sebep küfür, bazen sebep çıkan (ya da çıkmayan) bir kart, ama bu oyun yıllardır her sezon sonunda oynanıyor. Daha oynanmamış maçlar şikeli, oynanmışlar da satılmış sayılıyor. Herkes başarıya uzanmak istiyor, uzanamayınca da rakibinin başarısını küçümsüyor. 90 dakikanın geyiği 90 saat yapılıyor ama futbol üzerinden değil: demeçler, karşı demeçler, internet sitelerinden son dakika açıklamaları ve sonrasında futbol yorumcularının beyanatları... Futbolun tartışılmadığı futbol programları izliyoruz, taktiğin konuşulmadığı yorumlara tanıklık ediyoruz hem de her gece... Tek duyduğumuz, isimler ve suçlamalar! 

Bu sezon yarışa Bursa da dahil oldu, fakat sadece futboluyla değil. Bursaspor'un başarısı üzerinden bu sefer bir Anadolu - Bizans gerginliği başladı. Aslında tekrar başladı demek daha doğru olur çünkü bundan 10 sene önce güçlü bir Anti-Bizans hareketi vardı fakat nedense o hareket devam etmedi. Bursaspor üzerinden bugün öğrendik ki, Ankaragücü de dahil olmuş kavgalara, İstanbul büyüklerine bel altından vurmuş. Şampiyonluk peşinde koşan futbolcularından bile daha fazla mesaiye kalan Fenerbahçe basın merkezi de, bu aralar yaptığı en iyi yapmaya devam etmiş: internet sitesinden uzun ve ağdalı bir karşı cevap... Eminim bu yazıya da cevap gecikmeyecektir, bu kavga gürültüyle de cumaya kadar gidecek gibiyiz... 

Ligin son üç haftasında, dört takım gelecek sezonki avrupa biletleri için kıran kırana mücadele ediyorlar. Hala kimin şampiyon olacağı belli değil, hala oynanmamış bir kaç büyük maç da bizleri bekliyor... Yani spiker ağzıyla söylemek gerekirse ortam "futbol oynamaya son derece müsait" ama nedense birileri futbolcuları tribüne gönderip, bütün ilgiyi kendi üzerlerine çekmek istiyorlar. Fakat unuttukları bir şey var, her haftasonu onbinler tribünlere başkanlarının üzerindeki ceket aşkı için değil, futbolcuların üzerindeki formanın aşkı hatrına dolduruyorlar. 


Fotoğraf: Bu fotoğraf daha önceki bir yazımızda kullanılmıştır. 

0 yorum: