"Acımasız baba Wenger'in hayattaki tek problemi Manchester United ve Alex Ferguson. Arsene Wenger Premier Lig'in son 30 yılda gördüğü en büyük hoca olabilirdi, eğer Sir Alex Ferguson dünyaya gelmemiş olsaydı. Belki de Wenger'i Ferguson kadar büyük yapan detay da bu, asla O'nun kadar başarıya ulaşamamak, fakat O'na rağmen yine de az da olsa şampiyonluk ve kupa kazanabilmek."
Bizim babalarımız çocuklarına pek kıyamaz. O yüzden de çocuklar 18 yaşını geçse de,para da kazansalar, evden evlenmedikçe ayrılanına çok sık rastlanmaz. O yüzden bizim gençler biraz geç olgunlaşır, hani tabir doğruysa, yaşlı bedenlerde genç kafalılar toplumuyuzdur o yüzden. Avrupa ve Amerika'da ise durum farklıdır. Gençler 16 yaşından itibaren toplumun üreten bir bireyi olarak şekillenmeye başlar, genelde de 18 yaşları civarında da evden bir daha hiç dönmemecesine ayrılırlar. Onların babaları daha mı az şefkatlidir de bunu yapar? Sanmıyorum, erken yaşta çocuklarının olgunlaşmasını ister. Bunun için düşecek, acı çekecek hatta küçük düşeceklerdir ama olsun sonuçta tecrübe getirirse insanı bir yere getirir. İşte bu akşam maçta gördüğüm ilk resim buydu; Baba Wenger çocuklarını arenanın ortasına atmıştı. Fabregas'ın kaptan sayıldığı bir takımın oyuncuları bugün Şampiyonlar Ligi Yarıfinal ilk maçına çıktılar. Karşılarında, spikerin yalancısıyım, toplamda 90 kupa kazanmış bir 11 vardı sahada. Arsenal 11'inin toplam kaç kupası vardı? Eski ManU'lu Silvestre'yi saymazsak 10 tane bile etmez. İşte size hayatın ilk dersi, hiç bir zaman adil şartlarda mücadele etmeyeceksiniz!
Acımasız baba Wenger'in hayattaki tek problemi Manchester United ve Alex Ferguson. Arsene Wenger Premier Lig'in son 30 yılda gördüğü en büyük hoca olabilirdi, eğer Sir Alex Ferguson dünyaya gelmemiş olsaydı. Belki de Wenger'i Ferguson kadar büyük yapan detay da bu, asla O'nun kadar başarıya ulaşamamak, fakat O'na rağmen yine de az da olsa şampiyonluk ve kupa kazanabilmek.
Maçın ilk 11lerindeki 2 sürpriz Giggs ve Berbatov'un sahada olmayışıydı. Sahayı, maçtan önce sulayan United, Rooney Tevez ve Ronaldo üçlüsü ile kısa paslar ve hızlı sirkülasyonlarla Arsenal defansını çözmek istiyordu. Maçın ilk 10 dakikasında Arsenal defansında alarm sinyalleri verilmişti çoktan. Fakat ilk ciddi pozisyon dk. 16'da Tevez ile geldi. Arsenal, United'ın 3 forvet + Anderson Flatcher Carrick destekli ekibinden ürktü, Adebayor'a destek vermesi gereken Wallcott ve Nasri kanatlarından pek de çıkamadı. Fabregas da ortasahada kendi yarısahasına yakın oynamayı tercih etti. Açıkçası bu taktik, kendisinden üstün bir takım olan United'a karşı yaradı. Fakat golün erken gelişi ile, Fabregas hücumda daha çok yük almaya çalıştı. Kaleye çekilen ilk Arsenal şutu 26. dakikadaydı, golden 10 dakika sonra. İlk yarım saate bakınca zaten maç çoktan bitmiş gibiydi, Arsenal 1-0 geride olmasına rağmen sadece bir cılız şut atmış, kalecisi ise 4. kurtarışını yapmıştı. United'da ilk yarı çok öne çıkan bir oyuncu olmadı, taktiksel olarak kurulan üstünlük ilk yarı boyunca devam etti, bir tek Evra etkili değildi, Carrick ve Fletcher iyi oynadılar. Vidic ve Ferdinand ikilisi yine adam geçirmedi.
İkinci yarı da, ilkinden çok farklı başlamadı, Arsenal biraz daha istekli gibiydi, Fabregas ve Nasri Adebayor'a yardımcı olmaya çalışıyorlardı. Fakat Adebayor'un aldığı topları dikine atacağı bir oyuncu bulunamaması ve Nasri'nin ağırkanlılığı, Arsenal'in istediği etkinlikte oynamasını engelledi. Nasri müthiş yetenekli bir oyuncu olmasına rağmen, benzetildiği Zidane'a göre çok ciddi bir kusuru var; Zizou'ya top geldiği zaman, Zizou tempoyu arttırarak oynardı, Nasri ise top ayağına gelince tempoyu yavaşlatıyor. Zidane'a benzetilmek kolay sanırım, fakat onun gibi olmak bambaşka bir olay.
"Futbol, hayattır diyoruz ya, belki de bazen, futbol hayatın da üstüne çıkabiliyor. Bir zamanlar savaşan iki ulustan birisi kendi evinde oynayan diğerinin bir evladı için, düşman ülkenin adıyla tezahürat yapabiliyor. Büyüklük her zaman kupayla olmuyor işte, zarafetin yoksa büyüklük sadece hantallıktır tek başına."
Nasri ve Walcott kaçamazlarken, United tarafında da sıkıntılı olan hücum hattına takviye 67. dakikada çifte değişiklik ile geldi; beklediğim adamlar Giggs ve Berbatov oyuna girdi. Giggs, yılların getirdiği memuriyet refleksi ile sol kanatı kaparken, Berbatov içeriye, Rooney sağ kanata, Ronaldo da Berbatov arkası "serbest takılma" görevlerinin başına geçti. 1-0 öyle bir skordu ki, ne United'a ne de Arsenal'e yarıyordu, Arsenal de Walcott'u oyundan alıp Berndner'i soktu karşılık olarak. 82. dakikada Adebayor da oyundan çıktı; yorulup aslında hiçbir yapamamıştı. Oyunun son dakikaları ve uzatmalar yüksek tempo ile geçti fakat pek pozisyon çıkmadı.
Sonuçta maç tam da Alex Ferguson'un dediği gibi defans oyuncularının belirlediği bir maç oldu. Fakat benim aklımda kalan detay, kaleci Almunia ile çarpışıp yere yığılan Tevez'e United seyircisinin "Argentina!" diye tezahüratı oldu. Futbol, hayattır diyoruz ya, belki de bazen, futbol hayatın da üstüne çıkabiliyor. Bir zamanlar savaşan iki ulustan birisi kendi evinde oynayan diğeri için, düşman ülkenin adıyla tezahürat yapabiliyor. Büyüklük her zaman kupayla olmuyor işte, zarafetin yoksa büyüklük sadece hantallıktır tek başına.
Maçın olmazsa olmazı : Rio Ferdinand
Maçın olmazsa da oluru : Patrice Evra
Maçın olamaz böylesi: United Taraftarı'nın Argentina tezahüratı
İlgili Yazılar : Arsenal,
Avrupa,
Manchester United,
Sampiyonlar Ligi
1 yorum:
Sahanin neredeyse en iyileri Tevez ve Anderson'un oyundan cikarilmalarina pek anlam veremedim. Ama Gigs oyuna girecekse buna kimsenin itirazi olamaz. Berbatov'dan pek emin degilim.
Yorum Gönder