2.05.2009

Son Düzlüğe Girilirken - Jupiler Evde mi Kalacak?


İstanbul’un karşısında körler ülkesinde yaşamak, ya da Galatasaray’ın gelecekteki efsanevi sağbekini henüz 18 yaşındayken keşfetmiş olma ihtimalini severek Beylerbeyispor’u takip etmek gibi bir his, karşı yakada Arsenal-Chelsea maçı oynanırken, Manchester United’ın pilot kulübü olan Royal Antwerp’i takip etmek. Tamam, 2. ligine kadar inmek akıl sağlığıma zararlı olacaktır, ancak evet, Belçika ligini izliyorum gözlerim ‘kapalı’.

En son geçen sezonun başında kısa bir dönem aklıma gelmişti bu lig, ben karakolun yerlerine paspas çekerken, Anderlecht, Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi ön eleme rakibi olduğunda. Güzel bir kura sonrası FB, bu takımı geçmişti ve adada son bulacak uzun bir maceraya ilk adımını atmıştı. Kim bilir, gelecek sezon buradan gelecek takımlardan birinin Sivasspor veya Beşiktaş’ın bu Euro kumbarasına ulaşmasındaki son engel olmayacağını?

Aynen bizde tepede 2 takımın kaldığı gibi son 3 haftaya girdiğimizde durum benzer Belçika Jupiler liginde. Ülkenin birbirinden son derece kopuk 2 kutbunu bir araya getirmeye çalışan Brüksel’in gülü Anderlecht, hemen her sene olduğu gibi tepede (şaşırmadınız değil mi?) Yarım boy geriden ise kalesini Sinan Bolat’ın koruduğu, kadrosunda genç yetenek Mehmet Sarper Kıskaç’ı da barındıran Standard Liege geliyor. Güneydeki göreceli olarak daha fakir olan Fransız asıllı Valon bölgesinin gayriresmi başkenti Liege’in takımı, liderden sadece ikili averaj nedeniyle geride. Önemli bir hatırlatma, hani olur da gelecek sezon Standard Liege ile bir takımımız oynayacak olursa, Fransızca tezahüratlar yapmak mubah, ancak sokakta karşılaşabileceğiniz (şansınız yüzde kaç?) bir Valon bayana ‘siz Fransızlar...’ şeklinde başlayacak bir cümle kurarsanız, onunla gelecekte olabilecek olan ikili ilişkileriniz zedelenebilir, benden uyarması.
Geçtiğimiz hafta bir toplantı nedeniyle gittiğim Liege’de, 3 saatlik bir trekking sonrasında yorgunluk atmak için bir kahve nedeniyle oturduğum şehir ortasındaki bir pub’da, şampiyonluğa oynayan Standard Liege’in ilk yarıda harika oynadığı Mechelen maçını izleme şansı buldum. Ancak sanırım bu yorgunluğu yaşayan tek kişi ben değildim, ki ilk yarıda sadece(!) 4 gol atmaya muvaffak olan Standard’ın seyircilerinin her golden sonra sadece ‘hmmm’ layışını duyabildim. Uzaktan kulağa çok ilginç gelmeyen bu ligin şampiyonluğa oynayan takımının taraftarının bu kadar ruhsuz bir şekilde maç izlemesi gözümün önüne ligimizde orta veya alt sıralarda yer alan Eskişehir, Ankaragücü gibi takımların ateşli taraftarlarını getirdi, gözlerimden bir damla yaş süzüldü. (yok o değildi pardon) Konsept, bir yanda Flaman, bir yanda Valon taraflarının 2 şehrinin takımının maçından daha ne kadar çekişmeli olabilir?
Bu maçtan aklımda kalan, CM yıldızlarından Stefen Defour’un ve Fenerbahçe’nin transfer listesinde olduğunu geçenlerde bir gazetede gördüğüm Sırp golcü Milan Jovanovic’in güzel golleri, ligimizde az rastlanan güzel arapaslar, ve birkaç sezondur ismi aklıma hiç gelmeyen Adama Sarr’ın (harika bir Fatih Terim keşfi daha!?!?) sahadaki varlığıydı.

Sonuç olarak, Standard Liege arka arkaya 2. şampiyonluğuna koşup, üretimine evsahipliği yaptığı Jupiler birasının evde kalmasını sağlayabilecek mi? Yoksa Anderlecht, hadi tekrar iki taraf bir olun, yine benim önderliğimde ŞL’de varlığımızı hissettireceğiz mi diyecek?
Bu arada, 2003 yılında Galatasaray’ın karşılaştığı Brugge ve bir diğer dünya güzeli Flaman şehri Gent’in takımları ise UEFA kupasına katılma hesapları yapıyor. (Ben de Brugge deplasmanında sahaya çıkıyor olsam, o şehrin büyüsüne kapıldıktan sonra ayaklarım topa vurmak hiç istemezdi, alın size Galatasaray’ın mağlubiyetine kılıf).

Belçika’yı neyiyle tanırsınız? Zirvesi, lahanası, çikolatası ve sonu gelmez bira çeşitleri. Ben sonuncusunun taraftarıyım, o zaman boşverin futbolu, zaten resimden de anlaşılıyodur, bugün biralar benden, hadi içelim...

3 yorum:

Kerem dedi ki...

Brugge'de benim bildigim irkci cuceler ve ingiliz suikastciler dolasiyor.

Gökçe dedi ki...

Biralarin hastasiyim. Buralara gelmeden once cok yakin bir arkadasim var yari Hollanda'li, Efes Pilsen'e laf ederdi hep, ben de dalga gecerdim. Buradaki sayisiz secenek ve tadi gorunce dibim dustu. Sarap gibi bir kultur bira burada. Ozellikle Belcika'da bazi kilise ve manastirlarda yapilan ve sayiyla satilan bazi biralar var. Trappistler, inanilmaz... Yuzde 12 alkol...

Canim istedi aksam icelim:)))

Abi Amsterdam'a da bekleriz:)

Uğur ! dedi ki...

http://ugursfootballove.blogspot.com/