Yuzyillardir suren dominant gucunu Yeni Dunya’ya devretmeye hazirlanan Avrupa’nin Dunya Savaslari ile bogustugu donemde Alpler’in dogusunda sportif sosyallesmenin ilk halkasi olan Mitropa Kupasi ile basliyor hersey. Avusturya-Macaristan, ve dadaslardan Isvicre, Yugoslavya ve Cekoslovakya gibilerin ilk etkilesimleri, su an dunyanin belki en cok takip edilen spor organizasyonu olan Sampiyonlar Ligi’nin temellerini atiyor. Ve onun takipcisi olan ‘Coupe des Nations’ ilk gayriresmi Avrupa Sampiyonu’nu cikariyor, Macar Ujpest FC.
Aradan yaklasik 4 nesil gecmis, ve futbolun oynanis tarzi, gerek oyun ici, gerekse oyun disi duzenlemeleri tamamen degismis durumda. 7-3, 5-3 gibi golun peynir ekmek gibi atildigi finallerin yasandigi, 1966’i mutlu sonla bitiren ful Ispanyol Real Madrid ile 80’lerin sonlarinda politik guclerin yardimiyla zirveye tirmanmayi basaran Cavusesku’nun komple Rumen Steaua Bukres’i, 50’lerin Franco gudumlu efsanevi Real Madrid donemlerinden; Ingiliz’den cok Fransiz takimini andiran Arsenal, Ispanyol kokenli Liverpool, siyahi Brezilyali oyunculari ile asil goruntusunden sapmis CSKA Moskova, kadrosundaki 28 futbolcudan sadece 5’i Ada’li olan Chelsea, sahipleri dunyanin dort bir yanindaki farkli ulkeden petrol ve silah zengini olan takimlarin at kosturdugu bir lig olmus durumda. Artik altin jenerasyonlarin bile paraya ve reputasyona kafa tutmayi basarmasi cok zor Sampiyonlar Ligi’nde.
O yuzden eski ismiyle Sampiyon Kulupler Kupasi ve su anki hali Sampiyonlar Ligi olan iki konsepti birbirinden az cok ayirmakta fayda var. Aslinda Kupa’nin isminin degismesi degil bu farki yaratan. Ozellikle 1996 yilinda yururluge giren (ulkemizdeki yabanci sayisinin agir agir artirilmasini da tetiklemis olan) Bosman kurali, ve 1997-98 sezonundan itibaren uygulanmaya baslanan, bir ulkeden birden fazla takimin bu kupaya katilmasina izin verilmesi, bir anda (1)AB vatandasi oyuncularin Avrupa icinde; bunu takiben (2)Avrupa kuluplerinin Dunya capinda entropi artirmasina neden oldu (yaziya biraz Turbulent esansi katalim), ve zincirin son halkasi olarak (3) AB disi ulkelerden gelen kaliteli oyuncular icin Avrupa kuluplerinin kapilarini acti. Binaenaleyh, Avrupa futbolu bir nevi Hollywood filmine dondu, ve artik gozler futbolcularin eninde sonunda varmak istedigi 3 lige cevrildi, Ingiltere, Ispanya ve Italya (bir tutam da Almanya). Hatta bunlardan Ingiltere ligi ozellikle 2000’lerden sonra iyice sosyetik bir kokteyl havasina burundu.
Yarin 2008-2009 sezonunun Sampiyonlar Ligi finali oynanacak, ve –bir formalite kupasi olan Kitalararasi Kupa’yi saymazsak- dunyanin en iyi ve en gozde kulubu bir nevi tahtinda yerini almis olacak. Sahsi gorusum, bu sezonki finalin su ana kadar izleyecegim finallerden -sezon baz alinarak- sona kalan 2 takim olarak en kaliteli final olacak olmasi. Bir nevi en cok hakedenlerin maci olacak, ve arz-talep dengesini en iyi tutturacak eslesme.
Yukaridaki nedenlere baglamak gerekirse…
- 2 takimin da bahsettigim son 12-14 yillik endustriyel futbolun oturma surecinde on plana cikan 3-4 goz onundeki ligin en sukse yapmis takimlardan olmasi, ve buna bagli olarak ozellikle Avrupa futboluyla cok icli disli olmayan bircok kisiyi TV basina cekecek olmasi (UEFA’nin agzinin suyunu akitan neden)
- Biraz eski kafayla –ancak isin ozune donup- bakmak gerekirse, 2 takimin da kendi yaristigi ligin puan reputasyonunu kullanarak Sampiyonlar Ligi’ne ulasmasindan ziyade, liglerinin gercek ‘Sampiyon’lari olmalari (bu sezon icin konusursak)
- Bircok kisi icin hala bir soru isareti olan Ronaldo vs. Messi sorusunun cevabinin ‘kazanan her zaman haklidir’ felsefesi icerisinde bulunacak olmasi
- Bir yanda 23 senedir tek kisinin etrafinda kurulmus olan bir ekolun son meyvesi, diger yanda ise yonetim ve teknik direktorden bagimsiz olarak oturmus bir futbol ekolunun en kaliteli jenerasyonunun olmasi
- Artik kendi liglerine bakilmaksizin Sampiyonlar Ligi’ne default katilan 4 Ingiliz takimiyla (dortlunun en zayif halkasi Arsenal de dahil olmak uzere) an itibariyle futbol acisindan basedebilecek tek takimin finalde bu 4lunun en iyisiyle eslesmis olmasi.
- Hepsinden cok, futbol kalitesi olarak Avrupa’nin en doyurucu futbolunu oynayan 2 takimi olmasi.Gonlum bordo-mavililerden yana, ama mantigim nedense Ferguson FC’nin alacagini soyluyor. Nitekim, Sir’in kanimca yukariyla baglantisi kuvvetli, oyle ya da boyle kazanmayi biliyor.
Bkz. 1999 - son dakika mucizesi
Bkz. 2008 – Chelsea’nin son penaltisinda Terry uzerindeki voodoo bebegi etkisi
İlgili Yazılar : Avrupa,
Güncel,
Sampiyonlar Ligi
0 yorum:
Yorum Gönder