Terim'in konuşması bir veda hutbesinden çok sinemada film arası izlenilen reklam tadı bıraktı. Bilindik laflar, bilindik pozlar, büyük sözler ile Terim'in markası film arasında parlatılmaya çalışıldı. Doğrudur, kendisi TC pasaportlu teknik direktörler arasında en büyük marka değerine sahip olanıdır ve yine de doğrudur ki, bu marka değerinde kendisinin kendi ismini parlatmasının da payı büyüktür.
Başarılı insanların tevazu göstermesi gerektiğine inanan biri değilim, o yüzden Terim'in başarılı iken takındığı pozlar ve tavırlar beni zerre kadar rahatsız etmedi. En azından, başarılı pek çok kişide olan -olması da gereken- kibir, gizlenmek yerine Terim'de alenen beden bulmuştu. Fakat, ne zaman ki işler ters gitmeye başladı, kariyerinde önce tümsekler, sonra da çıkmaz sokaklar belirdi; Fiorentina'da başlayan olaylar onun için tümsekti, Milan ile İtalya macerası çıkmaz sokakta son buldu. Peki Zeman gibi isimlerin bile iş bulabildiği İtalya'da, Terim'e bir takım bulunamaz mıydı? Belki de, ülkemizde kalabalıktan sıyrılıp biraz başarılı olmak için, bütün enerjisini tüketen Terim yorulmuştu, hep kendini geliştirmek zorunda olacağı Avrupa yerine, "imparator" olduğu topraklara ve klübe geri dönmeyi tercih etti. 2. Galatasaray seferi o kadar kötü sonuçlandı ki, Terim için Galatasaray defteri de, en azından bir süreliğine kapandı. Beşiktaş ve Fenerbahçe klüplerinin zaten kendi taraftarlarının göstereceği tepkiden korkup, Terim'e hiç bir zaman bir iş verme şansları yok. Bu kalibrasyondaki bir teknik direktöre Türkiye'de çalışabileceği iki yer kalıyor, Trabzonspor ve Milli Takım. İlkinin ne kadar sabırsız bir camia olduğu gün gibi ortadayken, e Milli Takım'dan da yeni istifa edilmişken, şu anki şartlarda Terim için Türkiye defteri kapanmamış, "kapattırılmıştır".
Napoli, Atletico gibi takımların ismi geçiyor bu aralar basında. 2 camia da, teknik direktörlük ve yönetim konusunda "şaibeli" klüpler, ilginçtir Terim'in adı artık doğru dürüst yönetilen klüpler yerine, böyle şaibeli klüplerle anılmaya başlamış. Milan'dan kovulduktan sonra, gururunu bir kenara bırakıp, orada kalsaydı, belki bugün Napoli ile ismi anılmak yerine, çok daha büyük klüplerin "shorlist"indeki vazgeçilmez adam olabilirdi. Fakat kendi yarattığı "Terim Miti"ne, herkesten çok kendisi inandı, başarının bir tarafında kibir varsa, öbür tarafında hergün yaptığı işi ilk kez yapıyormuş gibi öğrenmeye aç bir çocuk hevesi olması gerektiğini unuttu. Başarının geçici olduğunu, yanında iyi günde olanların, kötü günde sırtına tekmeyi basacaklarını unuttu; hatta ilginçtir bunu yapanlara küstü, sanki dünyada bir tek kendisinin başına geldiğini sandı, alenen de bunu söyledi. Her şeyden öte, futbolda başarının kupa olduğunu unuttu, 9 senedir kupa kaldırmayan bir hoca olarak, gittikçe başarıdan uzaklaştı, başarmayı unuttu, etrafındakileri başarı için inandırmayı unuttu. Son kaldırdığı kupa, 1999-2000 UEFA kupası olmuştu, hatta kupayı bırakın, hiçbir turnuvada finali bile göremedi. Fiorentina'nın başındayken, kupa finali öncesi istifa etti, Avrupa Şampiyonası'nda yarı finalde elendi. Tabii, orada biraz da milliyetçi hislerden, Milli takımımız haketmeden Avrupa 3.sü yapıldı. Halbuki, Şenol Güneş'in milli takımı gibi bir 3.lük maçı oynamamıştı. Kısacası, o dönem basının verdiği "çakma bronz madalya" Terim'in CV'sindeki son parlak nottu.
Böyle bir ortamda Terim bize veda etti. Giderken, kendince hayat dersleri de vermeyi ihmal etmedi. Halbuki, asıl ders alması gereken Terim'in kendisi. Kendisini devrim yapmaya çalışırken, hatalar yapabilen biri(!) olarak tanımlayan Terim'in, biraz da başka devrimcilere bakmasında fayda var. Eriksson-Göteborg, Ferguson-Aberdeen, Mourinho-Porto örnekleri kendisinin futbol hayatı boyunca gördüğü ve tanık olduğu olaylar. Her biri, yarattığı küçük mucizeden sonra başka ülkelerde şanslarını denedi, ve başarılarını katladı. Hatta Terim ile yükseliş dönemdaşı olan Mourinho'nun bugün geldiği nokta ile, Terim'in geldiği noktayı karşılaştırırsak, sanırım daha fazla söz söylemeye de gerek kalmaz.
Terim vedayı bize değil, artık kendisini de bizi de lanetleyen geçmişine etse çok daha iyi olurdu. Lakin, artık büyük söz değil, büyük icraatlar zamanı Terim için, kendisi farketmese de başarı kredisini çoktan tüketti, ve pek çoğumuz için başarıdan çok bir şakaya dönüştü kendisi.
İlgili Yazılar : Fatih Terim,
Güncel
0 yorum:
Yorum Gönder