16.04.2010

Liverpool'a Geçici Yönetim ve G14'ün Hazin Sonu


Liverpool FC'nin satılmasında son dönemece girildi. Hicks-Gillett yönetimi, British Airways'in patronu Martin Broughton'ı satış işlemlerini gerçekleştirmesi için kulüp yönetiminin başına getirdi. Broughton sıkı bir Chelsea taraftarı ve eminim Liverpool taraftarlarının takımın başında görmek istediği bir isim değil, fakat taraftarın daha da az sevdiği Hicks-Gillett ikilisinden kurtulmak için anlaşılan bu Londralı yönetim dehasına bir süreliğine katlanmak zorunda kalacaklar. 

Liverpool'un düştüğü bu durumdan tam 10 sene geriye gidelim. 2000 yılının eylül ayında içinde Liverpool'un da bulunduğu kıtanın en büyük ve başarılı 14 klübü, UEFA ve ülke federasyonlarına karşı kendi çıkarlarını korumak için G-14 adlı teşkilatı kurmuştu. Futbolun endüstrisinin büyüme hızının tavan yaptığı yıllardı, ayrıca kıtanın en prestijli ve kazançlı turnuvası olan Şampiyon Ligi'ne de olan ilgi her geçen sezon katlanarak büyümekteydi. Bu pozitif ortamda yeterince faydalanamadıklarını düşünen büyük kulüpler, futbol tarihindeki ilk defa bu kadar büyük ve planlı bir karşı saldırıya geçtiler. Aslında niyetleri, o dönem basketbolda yaşanan ayrılık gibi, UEFA'dan bağımsız kendi turnuva hatta liglerini kurmaktı. Düşmenin olmayacağı, sabit takımlı, bol sponsorlu ve bol haliyle bol gelirli bu yöntem, Avrupa tarzından çok Amerika tarzı spor organizasyonlarını (NBA,NHL vb.) çağrıştırıyordu. Sonradan gelen 4 takımla beraber, 18 takıma yükselen bu G-14(18), tek başına bu ligi kursaydı, hem ulusal liglerin, hem de Şampiyonlar Ligi'nin tozunu atacaktı, olmadı... G-14'ün potansiyelinden korkan UEFA, şampiyonlar ligindeki gelir dağılımında ciddi reformlar yaptı. O dönemde, bundan olumlu etkilenen G-14 üyeleri, UEFA'nın bu akıllı hamlesi ile baskılarından vazgeçtiler ve zamanla ağırlıklarını kaybettiler, UEFA'nın uydusu konumuna geldiler. 2008 yılında da UEFA başkanı Platini'nin çağrısı ile kendilerini feshedip, tabanı daha geniş Avrupa Klüpler Birliğine (ECA) yerlerini bıraktılar. 

ECA hiç bir zaman G-14'ün gücüne ve politik manevra kabiliyetine sahip olamayacak ölü doğmuş bir oluşum. İçinde, farklı ülkelerden 103 kulüp var. Liverpool, Roma, Barcelona gibi devlerle Malta'nın, Slovenya'nın önemli takımları aynı organizasyonun içinde. Farklı ekonomik yapıları, taraftar arka planları, başarı kriterleri ve amaçları olan bu kulüplerin ortak bir politikada UEFA'ya G-14 gibi kafa tutması imkansız. G-14'ü elitist olmakta suçlayan UEFA, büyük takımları demokrasinin tuzağına düşürmüş durumda. Buna bir de, ekonomik kriz ve takımların artan borçları eklenince, eski G-14 üyeleri için her koyunun kendi bacağından asıldığı günler çoktan başladı. 

G-14'ün kurucu üyelerinin çoğu ciddi borç yükü altında. Kazandıkları başarılara rağmen, bunun bedeli getirdiklerinden fazla olmuş durumda. Hatta bu ligler arasında en tutumlu hareket eden Alman ekiplerinin önde gelen yetkilileri, Şampiyon Ligi'ni kazanmanın para yakmakla eşdeğer olduğunu söylüyorlar. Almanların konuyu abarttığını düşünenler, Chelsea örneğine bakabilirler. Şampiyon Ligini kazanmayı bırakın, kendi ligini kazanmak için Chelsea'nin harcadığı para inanılmaz düzeylerde. Daha beteri, benzer paraları hatta daha fazlasını harcayan Real Madrid ve Manchester City gibi takımlar, daha kendi liglerinde bunu başarıya dönüştüremediler. Bonservis bedellerindeki kontroldışı artış, buna karşılık gelirlerde ciddi bir artış olmaması, daha da kötüsü her takımın kara geçmesi başarılı olmak zorunda olması şu an devam eden sistemin özellikle İngiltere'de sürdürebilirliğini tehlikeye sokmakta. 

Herkes Barcelona'nın uzay futbolundan büyülenmiş durumdayken, bu parlak sahnenin arkasının gün be gün çürüdüğünü ve parçalanmaya başladığını unutuyor. G-14 olarak bildiğimiz kulüplerin çoğunun cüzdanı şu an delik durumda ve gelirleri giderlerini karşılayamıyor. Barcelona'nın müthiş başarısı da, bu kulüplerin en tepeye ve en çok gelire ulaşmasını engelliyor. İlerde, spor tarihini yazanlar bu dönemden hem Barcelona'nın altın dönemi hem de futbol ekonomisini çöküşe geçtiği dönem olarak yazarlarsa hiç şaşırmayın... 

0 yorum: