1994 felaketinden sonra, bu turnuva Yunanistan bir temize çekilecek dünya kupası tarihinin başlangıç paragrafı olabilirdi. Hem 94'ten beridir köprünün altından çok sular akmıştı: Yunan halkı dışında pek kimsenin hatırlamak istemediği bir Avrupa Şampiyonluğu vardı araya sıkıştırdıkları. Bu sefer, turnuva şanssızlıklarını kırmak, gol atmak, hatta galip gelmek istiyorlardı. Güney Kore maçı bütün bunlar için en ideal başlangıçtı zira Koreliler ne Arjantinliler gibi üst düzey tekniğe, ne de Nijeryalılar gibi baskıcı bir fiziğe sahiptiler.
Yunanistan'ın ve Otto Rehhagel'in atladığı ufak bir nokta vardı: çocukluğumdan beri izlediğim her turnuvaya katılan Güney Kore, rakibine göre ciddi bir tecrübe avantajına sahipti. Ayrıca özellikle Hiddink döneminde, sınırlı teknik kapasiteleri ve fizik güçlerini akıllıca kullanmayı öğrendiler ve bunu maç boyunca sürdürme konusunda ciddi yol katettiler. Yunanistan ise klasik düşük tempolu oyunu ile rakibini önce defansta sönümleyip, sonra Charisteas gibi pivot forvetlerle bitirmeyi düşünüyordu. Yunanistan'ın artık modası geçmiş taktiği bugün Kore karşısında patladı. Tam Türk tipi, yan topta adam kaçırarak yenilen golden sonra, Rehhagel'in taktiği iflas etti. Düşük tempo ile hücum etmeye çalışan Yunanistan, defansını ileri çıkaran Kore takımı tarafından hemen orta sahanın önünde durduruldu. Rakiplerinin aksine tek top ve hızlı tempo ile oynayan Kore, kontra-ataklarla rakibinin ceza sahasında ciddi tehlikeler oluşturdu.
FUTBOLUN AFFEDİLMEZİ: DÜŞÜK TEMPO
Günümüz futbolunda, hemen her eksikliği kapatacak bir merhem tipi oyun planı mevcut. Kısa oyuncular, hızla ara paslarla, fizikli oyuncular tam saha presle, güçlü yönlerini vurgulayıp, eksik yönlerini kapatan futbolu sahaya yerleştirebiliyorlar. Günümüz futbolunun affetmediği tek şey ise düşük tempo. Gerçekten de düşük tempoya merhem olacak bir oyun planı yok ve tempolu rakipler bu eksikliği hiç affetmiyorlar. Yunanistan bu ağır tempo ile oynamaya devam ederse, Dünya kupalarında değil galibiyet, gol bile atamaz.
Kore futbolunun 2002'den beridir yaşadığı gelişim inanılmaz. Artık Avrupalı nispeten zayıf takımları -Yunanistan, Slovakya vb- rahatça yenebilecek duruma gelmişler. Maç öncesi herkesin sıkıcı ve temposuz olacağını düşündüğü bir maçı, neredeyse tek taraflı gayretleri ile bu turnuvaya yakışacak bir düzeye getirdiler. Bu başarıda Hiddink'in payı büyük olsa da, bu ne tek adamla, ne de tek başına milli takımla başarılacak bir şey: açıkçası son 10 senede gösterdikleri uluslararası performans, Avrupa'nın büyük takımlarında oynayan yıldız oyuncuları, Kıta Avrupası'nı örnek alan taktiksel dağılımları ile Güney Kore, şu an tartışmasız Asya kıtasının en büyük futbol takımı ve futbol ülkesi olmuş durumda. Japonya başta olmak üzere diğer kıtasal rakiplerinin, Kore'nin seviyesine ulaşması için daha çok fırın ekmek yemesi gerekiyor.
Yunanistan içinse diyebileceğim tek şey, ülkece iyi bir sene geçirmedikleri. Futbol ekonomik krize merhem olmasa bile, olası başarılar kötü günler geçiren Yunan halkı için moral olacaktı, ne yazık ki olmadı. Bu oyun ile Nijerya ve Arjantin karşısında varlık gösteremezler. Aslında turnuva Ege karşısı için çoktan bitmiş bile olabilir.
0 yorum:
Yorum Gönder