26.04.2009

Nasıl Tottenhamlı Olunur? (Futbol ve Ying-Yang Meselesi)


Taraftarların klasik bir deyişi vardır, ‘aşık olduk renklerine’ diye. Futbol gibi göze hitap eden dinamik bir sporda aşık olunan şey renklerin güzelliği olduğu kadar, içinize işleyen keyif veren görüntülerdir. Bu görüntülerin başında da futbolun meyvesi diye tabir edilen ‘gol’, ve aynı katkı payı ile o golün hazırlanışı gelmektedir. Gözünüzü bu spora aşina etmeye başladığınızda karşılaştığınız ilk goller beyninize kazınır ve bu hazzı yaşatan futbolcular hayatınız boyunca ‘başarı’ tanımı için referans noktası olur. Transformers, Uykudan Önce, He-Man ve Uzaylı Zekiye jenerasyonu olan 26-30 yaş arası futbol meraklılarından, aile veya mahalle baskısı olmadan belli bir takımı seçen kişilerin çoğunun o takımı tutmasının nedeni Metin-Ali-Feyyaz, Uğur-Prekazi-Tanju veya Rıdvan-Oğuz-Aykut 3lüleri olmuş ve her zaman gönüllerinin tahtına bu futbolcular oturmuştur.




Aynı dönemlerden, Perşembe akşamlarımı domine eden, ders çalışmam gerekirken konsantre olmamı engelleyen bir TRT2 programı olan ‘Avupa’dan Futbol’, İngiltere ligi için benim için böyle bir ortamı hazırlamış, birbirinden kaliteli ve birbirinden çok farklı kişilik sahibi 2 oyuncuyu kafama kazımıştır; Paul ‘Gazza’ Gascoigne ve Gary Lineker. Sonuç ise, yıllar boyunca takip ettiğim İngiliz liginde bana hiçbir zaman yol-su-elektrik olarak geri dönmeyen bir hüsran olmuştur; Tottenham Hotspur sempatizanlığı.

80’lerde varolan Liverpool hegemonyasını aşmaya çalışan Arsenal’in yükselişinin yarattığı korkudan mıdır bilinmez, ezeli rakibi Tottenham, bu dönemde arka arkaya yaptığı 2 müthiş transferle çok kısa bir süre ve kısıtlı başarılarla adından söz ettiriyor. Bu 2 transfer ise 1988 yılında İngilizler’in Maradona’sı kabul edebileceğimiz, saha içi ve dışında her türlü hareketiyle bir yıldız olduğunu belli eden dahi çocuk Gazza (yıldız tanımı için bkz. Deszen’in yazdığı ‘Messi neden messih olamaz’ yazısı), ve Terry Venables’ın Barcelona’dan 1 sezon sonra, kendisiyle beraber getirdiği, daha önce Leicester City ve Everton ile First Division (eskinin Premiership’i) gol krallığı yaşamış, leblebi fıstık gibi gol atan Gary Lineker.

Topa her hareketiyle hükmettiğini bağıran Gazza, driplingleriyle, attığı kritik goller, topla rakipler arası yaptığı slalomları ve asistleriyle; Lineker ise ayağına top geldiği anda, aynen Gerd Müller’de olduğu gibi tüm taraftarların ‘haydi rakip takım santraya!!’ dedirten hücumdaki müthiş yer tutuculuğu ve bitiriciliği ile aklıma kazınmıştır. Sadece Tottenham’daki kaliteli futbolları değil, İngiliz futbolunun bu karanlık, ve revize olmaya başladığı dönemde milli takımlarını hücumda taşıyan oyuncular olmuş, Gazza’nın 1990 dünya kupasında İngiltere-Almanya milli maçı sırasında sarı kart görüp, -penaltılar sonrası çıkamayacaklarını henüz bilmedikleri- finalde cezalı duruma düştüğü pozisyon sonrası ağlaması, ülkesi için sembol görüntülerden biri haline gelmiştir. Aynı şekilde Lineker ise İngiliz milli takım tarihinin en golcü 2. futbolcusu (bu noktada kaşlar çatılır, ve gözler zamane İngiltere milli takım teknik direktörü Graham Taylor’a çevrilir) olmayı başarmıştır.

İlginç bir nokta ise bana İngiliz futbolu deyince öncelikle aklıma gelen bu 2 futbolcunun karakter farklılıkları... Gazza, hepimizin bildiği gibi haşarı çocuktur; saha içindeki komik mimikleri, pub’da ale’i fazla kaçırmış sarhoş İngiliz kıvamı davranışları ve saha dışında sivillerle olan diyalogları ile her zaman medyaya oyuncak olmuştur (ki muhtemelen bundan dolayı bir memnuniyetsizliği yoktur). Öte yandan Gary Lineker ise uzun kariyeri boyunca bir tek sarı/kırmızı kart görmemiş, adeta bir Fair Play abidesidir. Sonuç olarak günümüzde de Gazza, elinde bira kutusu, yüzünde muzur bir gülümseme, Lineker ise takım elbisesi ve kravatı ile BBC logosunu anımsatan 2 karakterdir.

Bu iki üstad’ın etkileşimi Tottenham Hotspur’a sadece bir FA kupası ve Community Shield (i.e. Cumhurbaşkanlığı kupası) olarak dönmüştür, ancak belki de benim yaşlarımdaki birçok futbolsever için futbolu sevdiren sihirbazlar olarak akıllara kazınmıştır.
Kaliteleri bir yana, kim bilir, belki de karakterlerindeki ying-yang meselesidir, bu iki futbolcunun müthiş uyumu, ve birçoğumuzda bıraktığı etkinin nedeni...


0 yorum: