4.05.2009

Anadoludan Bir Tribün Hikayesi


Stadlarda yaşını başını almış emektar taraftarların yanına oturmayı çok severim. Ne hikayaler kazınmıştır bu eski futbol sevdalılarının belleklerine. Hele bir de yanında torunu da varsa, demeyin keyfine. Zamanında gazete küpürlerine düşmemiş, televizyon görüntülerine yansımamış anıları torunuyla paylaşırken kulak misafiri olursunuz onlara, sonra amca şunu da anlatsana demekten kendinizi olamazsınız. Eskişehir’in şimdilerde eskimeye yüz tutmuş Atatürk stadında hep Sevilla maçı ile başlar bu hikayeler.


İşte tam şurada, İlhan’ın ortayı yaptığı yerde oturuyordum der amca. İspanyadaki 1-0’lık yenilginin rovanşıdır büyük maç. Tatsız tuzsuz bir oyun oynanırken, birden 77. dakikada Sevilla’nın golu gelir. Bayılanlar oldu der amca. Tabiki kendisi Fethi’nin topu kaleden çıkarıp orta sahaya koşmasını gözünden kaçırmamıştır. Anlatanlar hep inananların tarafındadır. Her biri kendi hikayesinin kahramanıdır adeta. Daha da süslendirirler 30 yıl oncesini gözlerinin önüne getirirken, İspanyollar purolarını yakmış bacak bacak üstüne keyif sürerken başlamıştır onlar Es-Es tezahuratına. Onlar ateşlemiştir sahadaki akademi mezunu okumuş çocukları. Onu takiben, şimdilerin iktisat o zamanların futbol profesoru Fethi’nin 3 golu ve Eskisehirspor tarihine geçen o ünlü slogan: 10 dakikada Sevilla!

Hikaye biter bitmez başka bir emektar dahil olur bu hoş maç öncesi tribün nostaljisine. Peki ya 63 gol attıgımız sezon nasıldı denilir, iç geçirilir 34 gol atan Galatasaray’ın şampiyonluğuna. Anılara dalıp muhabbet koyulaşınca asıl kahramanlara sıra gelir. İstanbuldan çok da uzak olmayan bu Anadolu kentinde Metin Oktaylar, Can Bartular veya Baba Hakkılar değildir bu hikayelerin en şık abileri. Taraftarın kendisidir. Kendi bağırlarından yetişen Amigo Orhan da esas oğlan. O elini kaldırdığında tum Eskisehir’i susturan, indirdiğinde şimşekleri çaktıran Amigo Orhan.

Türkiye’ye tribün kültürünü biz getirdik derler; görsel şovları,tezahuratları futbol sahalarıyla tanıştıranlar da onlardır, Ilk kez deplasmana gidenler de. O kadar güzeldir ki hikaye, herşeye inanasanız gelir. Maç saati yaklaşırken bir yandan, en buruk hikaye en sona saklanmıştır. Hatırlarmısınız Beşiktaş maçını? Beşiktaş’ın kazanıp şampiyon olduğu, Eskişehir’in ise küme düştüğü maç. Bitiminde son bir kez Es-Es çekmek isteyen taraftarın Orhan’ı sahanın ortasına çağırıp, şimşekleri çaktırdığı mac. Orta yuvarlakta yüzünü kapatıp yere eğilen Amigo Orhan ve onunla birlikte ağlarken bağıran binlerce taraftar. Son bir kez.. Es Es Es Ki Ki Ki Eski Eski Es...

Başı kadar güzel olmayan bu sonla biter bütün hikayeler Eskişehir’de. Sonrası ise benim çocukluğum, rakip artık Galatasaray değil, Halk Bankası. Hentbolda Eskisehir Eti’nin şampiyonluklarıyla avunduğumuz yıllar. Yine de her Eylül ayında efsane geri dönecek umuduyla Atatürk stadına gidilir, her mayıs ayındaysa hikayeler yine hüzünlü biter. Baştan alalım hikayeyi denir, bu sefer sonu da güzel olacak...

5 yorum:

omer26 dedi ki...

Çok güzel bir yazı olmuş. Emeğine sağlık. Sabah sabah duygulandırdın beni :(

Eren dedi ki...

Küme düşme hikayesi gözleri doldurdu valla.

Gökçe dedi ki...

Bu cok guzel ilk yazı ile hoş geldin...

Volkan dedi ki...

İyi güzel nostalji yaptınız da, bizim de benzer boluspor beklentimizi geçen sene istanbulda finalde sizler bitirdiniz :)
Es Es geri geldi, temennim bir daha düşmesin, ama Bolusporumun da yıllar sonraki Süper Lig hayalini geleceğe ertelettin...

Adsız dedi ki...

Bu yazidan sonra eksi sozlukten eskisehir'in tribun showlarini okumadan edemedim. Simdi carsiya imrenerek bakanlar, eskisehiri gorselerdi agizlari acik kalirdi diye dusunuyorum. Umarim dusmezler, eski tribun heyecani hep kalir.