11.04.2010

Real Madrid 0 - FC Barcelona 2 : Hierro'yu Aramak

Barcelona'nın niye yendiğinden çok, Real Madrid'in niye kaybettiğini merak ediyorum. Defansa bakıyorum, takımın aradan neredeyse 10 yıl geçmesine rağmen Hierro gibi bir lideri bulamadığını görüyorum. Sergio Ramos bu bölgede tek başına oyunu topla katılmaya çalışıyor fakat çizgi adamı olduğundan etkinlik alanı sınırlı kalıyor. Zaten ikinci yarıda, Guardiola Puyol'u kenara çekti Ramos'un koridorunu da, hayatını da kararttı. Stoperler, ortalamanın biraz üstü oyuncular, fakat değil Hierro, Rafael Alkorta düzeyine bile çıkmamış oyunları. Zaten topla da oyuna katılımları sıfıra yakın... 

Ortada Gago var, Redondo çakması diyebiliriz kendisine. Fakat Redondo ile tek ortak yanları aynı pasaportu taşımaları. Orta sahada herşey Alonso'ya bağlı aslında; hücumda etkinliğini tek başına o koordine ediyor. Marcelo ne yaptı onu da çok anlayamadım, oyun temposu takımın genelinden farklı o yüzden de hücumda attığı toplar ve boşa kaçmalarında hep bir metronom uyumsuzluğu var.

Real Madrid'de sezon sonuna geldikçe, başarısızlıklar artıyor ve problemler ortaya çıkmaya başlıyor. Ronaldo bugün çok kötüydü, bunun da tek sebebi kafa olarak maça hazır olmamasıydı. İşte, böyle maçlarda Alex Ferguson'un farkını anlıyoruz: kendisinin ne sihirli bir antrenman programı var, ne de başka bir galaksiden futbolcu getiriyor. Bu oyuncuları alıp, birer yıldız haline getiren o ve onun beyin yıkama taktikleri. Anlaşılan Fergusonsuz Ronaldo, Real'e sürülen Beckham gibi; yetenekli, heyecanlı ama odaklanmaktan ve liderlik etmekten uzak.. Son iki sene içinde, Messi'nin katettiği gelişme ile kendisinin katettiği gelişme kıyaslanınca durum daha net şekilde ortaya çıkıyor. Maçı uzaklarda bir yerde evinden sakız çiğneyerek izleyen Sir Ferguson da eminim Ronaldo'nun bu haline gülüyordur.


Çok transfer yapan takımların uyum problemi olacağı doğrudur ama Madrid'in durumunda problem transfer sayısından çok daha derinde zihinlerde. Takıma liderlik yapacak bir oyuncu yok. Eskiden Raul vardı, Guti vardı. Şimdi ise: hala Raul var, hala Guti var! Harcanan o kadar paraya rağmen, -bakın bu uyum sorunu değil daha da ötesi- ortada ezeli rakiplerine 2-0 yenilirken, arkadaşlarını gaza getirecek, toparlayacak, onlara liderlik edecek bir oyuncu yok. Ronaldo ve Kaka müthiş becerilerine rağmen bu yetenekten yoksun oyuncular. Ronaldo, bir kuşak öncesinin Figo'sundan çok daha teknik fakat Figo'nun başardığı kadar oyunu kenardan domine etmeyi başaramıyor. Bunu en iyi yapan oyuncu, doğal bir kanat oyuncusu olmayan rakibi Messi... Maç 2-0 olmuş, o kadar transfer yapan takım, kurtarıcı olarak iki yaşlı kurdu, hem de altyapıdan yetişen kendi çocukları Guti ve Raul'u alıyor. Demek ki, yapılan transferlerde popülerlik kadar liderlik olgusu düşünülmemiş. Bugün sahada Zidane ve Figo'nun mirasını devralanlar, Kastilyalılar değil, Katalanlardı. Messi, Figo gibiydi; Xavi de Zidane... NTV'deki canlı yayında durmadan Messi övüldü de, iki golün de mimarı Xavi'den nedense pek bahsedilmedi; attığı her iki pas da adrese teslimdi, Pedro ve Messi de bu pozisyonları affetmeyecek kadar iyi oyunculardı. Herkesin durdurulamaz dediği Messi'nin niye Milli Takım'da aynı performansı gösteremediğinin de cevabı gibiydi Xavi'nin ayağından çıkan toplar. 


Real Madrid, daha maç başlamadan Barcelona'nın üstünlüğünü kabul etmiş. Barcelona karşısında büyük takım gibi oynamadılar, hatta çoğu maçlarına göre son derece acemi bir görüntü sergilediler. Barcelona ya da Messi durdurulamaz değil, bilakis durdurma formülü de gayet açık: önce topa sahip ol, sonra kanatları kullan. Fakat, Sun Tzu'nun dediği gibi savaş kafada yaşanan ve biten bir şey, eller ve ayaklar ise sadece angaryayı yapan taraf. Madrid'de bu akşam, daha maç başlamadan kafalarda maç da skor da çoktan belliymiş, biz boşu boşuna 90 dakika beklemişiz sonucu öğrenmek için. 

Fotoğraflar: BBC Sport & the Guardian web sitelerinden

1 yorum:

Eren dedi ki...

Xavi'nin en son kaç sezon önce pas hatası yaptığını merak ediyorum, veya onu kim programlıyor?