13.06.2009

Tam Zamanında Yetiştiniz: Konfederasyonlar Kupası Başlıyor

Kimilerine göre gazozuna turnuva, hatta yapılmasa daha iyi olur. Kimilerine göre, FİFA'nın para kazanmak için icat ettiği yeni oyuncağı. Kimilerine göre de, milli takımları genç oyuncularını denemesi için bulunmaz fırsat. Transfer dedikodularından bunalan bizler için ise yeni meşgalemiz. Konfederesyonlar Kupası 2009, yarın başlıyor. Başlamadan önce sizlere önemli birkaç not.

BÖLÜM 1 - GÜNEY AFRİKA & FUTBOLU

CM serisinin en komik isimli takımları, Orlando Pirates, Kaizer Chiefs ve Mamelodi Sundowns'un memleketi Güney Afrika en sonunda uluslararası futbolun ağırlık merkezini Afrika'ya taşıyor. 2009 Konfederasyonlar Kupası ve 2010 Dünya Kupası'nın evsahibi olan Güney Afrika'ya bu turnuvaların verilmesinde önemli iki sebep var: FİFA artık risk alarak, futbolu iki kıtanın hakimiyetinden çıkarıp global bir sanayiye çevirmek istiyor. ABD'94, çok eleştirilmesine ve beklenen ilgiyi görmemesine rağmen bu sürecin ilk adımıydı. Bir turnuva atlayarak, 2002 yılında da kupa Asya'ya taşındı. Uzakdoğunun yükselen futbol değerleri Japonya ve Güney Kore ortak turnuvanın, geçmişe dayanan husumetlerini bir kenara bırakıp başarıyla üstesinden geldiler. Sonra kupa yine bir Avrupa molası verdi, moral ve destek yakıtını doldurdu ve bu sefer de Afrika'nın yolunu tuttu.

Afrika'nın yeteneklerinin sömürülmesine iyi bir örnek: Eusebio

Sanayi devrimi nasıl Afrika'nın doğal kaynaklarını sömürdüyse, futboldaki endüstriyel devrim de, Afrika'nın yetenekli gençlerini Avrupa futboluna devşirdi. Portekiz'de Eusebio ile başlayan bu süreç, Avrupalılaşmış Afrikalıları dünyanın tanıdığı yıldızlara dönüştürdü. Vatandaşı olan binlercesi kaçak olarak Avrupa'nın pekçok ülkesinde yaşama tutunmaya çalışırken, Afrikalı futbolcular yetenekleri sayesinde, dedelerini sömüren kıtada, saygı gören torunlar olarak ligden lige, takımdan takıma dolaşarak fink attılar. Gariptir, Avrupa'nın Afrika ile olan futbol ilişkisi, yine sömürge - sömüren ülke ilişkisi üzerinden başladı: Portekizliler, Mozambik ve Angola'ya, Fransızlar Gana, Fildişi Sahili başta olmak üzere kendi kolonilerine dadandılar, şanssız İspanyol, İtalyan ve Almanlar Afrika kökenli oyuncularla o yüzden daha geç tanıştılar. Belki de o yüzden ırkçılığın sahalarda en fazla görüldüğü ülkeler bu son üçlü olmaktadır hala. Aragones'in milli maç öncesi Henry hakkında yaptığı hakaretler unutulmadı, İtalya'da Lazio'nun ve onun insan suretine bürünmüş hali olan Di Canio'nun faşist eğilimleri herkesçe biliniyor zaten, Almanya'da ise ilk kez siyahi bir oyuncu milli olduğu zaman çıkan kıyamet de buna iyi bir örnek olur. Sonuçta öyle ya da böyle, Avrupa ülkeleri, Güney Amerika'nın yerel futbolcu kaynaklarıyla rekabeti sürdürebilmek için, sık sık Afrika'daki "eski dostlarından" destek aldılar. Brezilya'yı dağıtan 98 kadrosunda Fransızlar adeta bir dünya karması oluşturmuşlardı; 4 farklı kıtadan gelen oyuncular Fransa Bayrağı altında, Le Pen'in bütün itirazlarına rağmen, oynayıp Fransa'ya tarihlerindeki en büyük futbol başarısını armağan ettiler.

Steve Biko - Güney Afrikalı Siyahların Kahramanı

Afrika kıtası'nın adı sömürge ile anılmıyor sadece. Apartheid, yani ayrı ayrı gelişim politikası kıtanın bir başka ayıbıydı. Güney Afrika'nın beyaz yönetici eliti'nin ülkelerinin dünya arenasından tecritini göze alarak bu politikayı yıllarca uygulamaya devam etti. Buna karşı çıkanlardan, Steve Biko genç yaşta sorgu sırasında "ölüverdi", Nelson Mandela ve dava arkadaşları ise yıllarca hapis yattılar. Beyaz Afrikalılar tecriti umursamıyordu çünkü ellerinde müthiş bir kaynak vardı: elmas... De Beers öncülüğünde, Dünya elmas piyasasının hakimi aslında Güney Afrika Cumhuriyeti idi. Kazanılan paraların bir bölümüyle, kıtanın diğer bölgelerindeki elmas yataklarını da ele geçirme amaçlı askeri operasyonlar bile düzenlediler. Pek kimsenin bilmediği, fakat Afrika'nın gizli ordusu olarak kabul edilen EXECUTIVE OUTCOMES'da bu süreçte doğdu. ABD'nin Irak'ı işgalinden sonra ortaya çıkan, Blackwater başta olmak üzere özel güvenlik şirketlerinin ilk öncüsü olan Executive Outcomes, ordudan ayrılan özel kuvvet askerlerini, gizli operasyonlarda kullanarak, Sahara altı bölgelerdeki devletleri, kabileleri ya da isyancıları kendi çıkarları doğrultusunda destekledi. Bizim medyamızda çok da yer bulmayan Angola'nın işgali zamanlarında, Güney Afrika "Bush War" denilen düşük yoğunluklu çatışmalarda, dönemin Varşova Paktı ülkelerinin, SSCB'nin ve Küba'nın en iyi özel birliklerine karşı başarıyla çarpıştı. Bu savaşlardan kazanılan tecrübeler de, emekli olan özel kuvvet mensupları sayesinde Executive Outcomes'un taktiksel envanterine eklendi. Elmas, askeri güç ve soğuk savaş destekli beyaz hükümet üçgeni de apartheid rejimini Berlin Duvarı'nın yıkılışına kadar ayakta tutmayı başardı.

Uğruna şarkılar yapılan Madida
döneminin en önemli yabancı
oyuncuları arasındaydı.


Beyazların siyahları yok sayamadığı alanların biri de futboldu. Güney Afrika, eski İngiliz Kolonileri arasında herhalde futbolun en çok sevildiği ülkedir. Milli takımı da, birkaç istisna hariç, tamamen siyah oyunculardan kuruluydu. Fakat ülkenin bir futbol ülkesi olarak tanınırlığına, uygulamada olan ırkçı rejim ket vuruyordu. Mandela'nın başa geçip, ırkçı rejimin resmen sona ermesinden sonra ise, Güney Afrika futbolu patlama yaşadı. Daha öncesinde, Avrupa'da sadece Britanya futbolunda kısıtlı yer bulan Güney Afrikalı futbolcular, İtalya, İspanya ve Alman liglerine de transfer oldular. Bu süreçte, uyanık menejer ve klüp başkanları sayesinde ciddi sayıda Güney Afrikalı bizim ligimizde de oynamaya başladı. Bu oyunculardan ikisi, Fani Madida ve John Leshiba Mosheu oynadıkları büyük takımlarda pek çok başarıya da imza attılar. Bu arada da pek sık olmayan bir olay da yaşandı, ülkemizden bir teknik direktör Muhsin Ertuğral da Afrika'nın en büyük klüplerinden Kaizer Chiefs'in başına geçti. Bütün bu transferlere rağmen, günümüze kadar iki ülkenin ortak paylaşım alanı pek de artmadı. Afrika, özellikle de müslüman olmayan bölgeleri, bizim ilgi alanımızın dışında kaldığı için, oradaki futbol ve spor kültürü hakkındaki bilgi ve ilgimiz hep sınırlı kaldı. Ta ki bugüne kadar, çünkü yarından itibaren iki sene boyunca Güney Afrika iki büyük uluslararası turnuvaya evsahipliği yapacak. Biraz uzayan yazımızın ikinci bölümünde, turnuvaya katılan takımlardan kısaca bahsedeceğiz.

0 yorum: