Milli Takım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Milli Takım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11.04.2010

Toraman İçin Milli Takım Yolu Açık Mı?

İbrahim Toraman'ı ilk kez 19 yaşlarında Ümit Milli Takım'da sol bek oynarken görmüştüm. En iyi sol bekin Hakan Ünsal olduğu bir dönemde, sağ ayaklı bir oyuncudan sol bek yaratmak bana garip gelmişti fakat İbrahim de yabancısı olduğu pozisyonda sırıtmadan oynuyordu. Antep ve Beşiktaş'ta defansın her yerinde oynadı, İbrahim Üzülmez sol tarafı kapattığı için, bir tek orada oynamadı Beşiktaş'ta. Son yıllarda, orta sahada da oynamaya başladı. Oyun yapısı gereği zaten sık sık ileri çıkan, pozisyona giren bir oyuncu. Hatta ligimizdeki defans oyuncuları arasında, Lugano'dan sonra, gole en yatkın stoper kendisi. Fiziği belki Servet düzeyinde değil fakat her kısa stoper gibi iki müthiş özelliğe sahip: çabuk ve çok iyi zıplıyor. Top ayağına yakışıyor, belki bir Gökhan Keskin hassasiyeti yok (zaten o kimde var ki?) topla oynadığında ama Servet ve Gökhan Zan gibi oyuncuların baştacı edildiği bir futbolda, kendisini dönemin Gökhan Keskin'i saymak hiç de abes bir durum değil. 

Sivok-Ferrari ikilisinin müthiş formu ve uyumuna rağmen, ilk 11'de yer bulamayacak denilen Toraman önce kadroya zayıf nokta olan sağ bekten girdi. Günümüzün hücum etmesi gereken bek tarzı, yeni transferler Kaş ve Erhan Güven'de yoktu. İş yine, bizim Toraman'a düştü. Ekrem ve Uğur'un formsuz olduğu zamanlarda, ortasahada Fink-Ernst ikilisine Necip gelene kadar alternatif oldu. Yetmedi, Ferrari sakatlanınca, eski yerine döndü dün akşam. Maçın Serkan Balcı ile birlikte en göze çarpan oyuncularından biriydi İbrahim Toraman. Topla beraber hücuma çıktı, takımının ilk ciddi pozisyonunda ceza sahasında topla buluştu, defansta mücadele etti. Kısacası tek başına takımın yarısının işini yaptı. Peki TC pasaportu taşıyan oyuncular arasında şu anda ondan formda defans oyuncusu var mı? Hayır... Peki TC pasaportu taşıyan oyuncular arasında -Serdar Taşçı kategori dışında- ondan nitelikli bir defans oyuncusu var mı? Hayır... Son yıllarda, mental olarak onun kadar gelişim gösteren başka bir defans oyuncusu var mı Türk oyuncular arasında? Hayır... Peki bu oyuncu Milli Takım Forması ile şereflendiriliyor mu? Hayır... 


Dün akşam İnönü'de üç milli takım hocası vardı. İkisi, bu görevi daha önce başarıyla tamamlamış olan Denizli ve Güneş'ti. Üçüncüsü de şu an bu göreve gelen, herkesin saygı duyduğu isim Hiddink idi... Hiddink Toraman'ı izlerken ne düşünmüştür bilinmez, fakat Milli Takım'a seçilmediğini öğrendiği zaman şaşırdığını sanmıyorum. Hiddink'in bu zihin tutulması ile ilk sınavı değil zaten, kendisi PSV'yi şampiyon yapıp geldiği zaman, buradan bir sezon bile tamamlayamadan, yaka paça gönderilmişti. Geçen yıllar Hiddink'in futbol lugatından çok şey değiştirmedi, fakat ilginçtir 15 yıl önce kovduğumuz adamı şimdi kurtarıcı olarak getiriyoruz. Hiddink, Güneş ve Denizli... Üç teknik direktöre de sorsak, dün akşamki performansı ile hakettiğini söyler. Hatta, Trabzonspor'daki en "underrated" oyuncu olan Ceyhun Gülselam'ın niye Milli Takım'da banko oynamadığını da merak ederler. Ama işte öyle bir yerde yaşıyoruz ki, hakeden değil de, ahbap çavuş ilişkilerinde iyi olanın kazandığı bir yer burası... Milli takım, "kolum girsin"cilere, şikecilere ve tarikatçılara açık ama, formda olana, hakedene açık değil... 

İnönü'nün girişine yazmak lazım: "Her Beşiktaşlı Fani, bir gün haksızlığa uğrayacaktır" diye. Sıra bugün Toraman'da idi, bakalım yarın kime gelecek? 
Devamı - Toraman İçin Milli Takım Yolu Açık Mı?

6.10.2009

Ben Fatih Tekke'yi İzlemek İstiyorum!


Sayın Fatih Terim,

Ben vergisini veren, hatta zorunlu askeri hizmetini bile yapmış bir vatandaşım. Size milli takımlar teknik direktörlüğü görevi verildiği zaman, size ulusal takımda kimlerin oynayıp kimlerin oynamayacağına karar verme hakkı da teslim edilmiş oldu. Bu hak, işinizi doğru dürüst yapmanız için verilmiş bir hak ve şahsen bu hakkın yersiz bir şekilde eleştirilmesini doğru bulmuyorum. Sizin kararlarınıza her ne kadar saygım olsa da, anlamadığım bazı hususlar var. Aldığınız para, bizim gibilerden sağlanan vergilerden geldiği için, kendimi dolaylı yoldan da olsa sizin işvereniniz olarak görüyorum ve kafamdaki bazı soruların netleşmesini istiyorum.

Bana lütfen, Fatih Tekke'nin milli takımdan aforoz edilişinin sebeplerini açıklar mısınız? Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşıyan en iyi golcümüz, kariyeri ve becerileriyle zıt bir milli takım kariyeri olan Fatih Tekke, niye ısrarla ve inatla aday kadronuza seçilmemektedir? Sizden onu takımın yıldızı, evrenin merkezi, derdimizin dermanı yapın demiyoruz; zaten Rusya'daki maçlarını takip etme şansımız pek olmuyor, bari milli maçlarda biraz izleme şansımız olsun. Gökhan'a tanıdığınız şansın yarısını verseniz, Gökhan'ın atamayacağı kadar çok gol atacağına eminim. Hem bu sayede, takımımızda Semih'in üzerine binmiş olan "gerçek golcü" rolünden bir parça çalarak, bu oyuncuyu da rahatlatacağına inanıyorum. Yaşı konusunda da bir problemin olduğunu sanmıyorum çünkü Ceyhun ve Yusuf gibi daha yaşlı oyuncuları kadronuzda görüyoruz. Eğer probleminiz özelse onu bilemem, fakat kişiler arasındaki özel problemlerden milli takımlar şekilleniyorsa, sizden ricam bir daha profesyonel kelimesine fazla vurgu yapmamanız, zira nasıl desem biraz "ironik" oluyor.

Saygılarımla,
Volkan

P.S. Acım o kadar fazla ki, ne zaman FM'de yeni oyun açsam, ilk aldığım oyuncu Fatih Tekke oluyor. Reva mı bana yapılanlar?

Devamı - Ben Fatih Tekke'yi İzlemek İstiyorum!

9.09.2009

Milli Takım : Hep Mucizelere Kalanlar



Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş, Ersun Yanal ve tekrar Fatih Terim... 3 Avrupa Futbol Şampiyonası, 1 Dünya Kupası ve 1 Konfederasyonlar kupası'na katılım... Hem Dünya Kupası'nda, hem de Avrupa'da yarı final oynayan bir milli takım... Milli Takım'ın, Terim döneminde yaptığı ilk büyük çıkışın üzerinden yaklaşık 15 sene geçti. 3 farklı oyuncu kuşağı yetiştirildi, sadece Türkiye'de de yetişmedi bu oyuncular: Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa, İngiltere ve hatta Brezilya gibi dünyanın önemli futbol ülkelerinin bile oyuncuları devşirildi milli görev için. Fakat hala, Türkiye Milli Takımı'nın bir oyun karakteri yok! Skorda günlük başarılara, sahada da yetenekli oyunculara bel bağlayarak, kısa günleri iyi geçirdik, fakat ne zaman ki futbol günümüz uzadı, işte o zaman o hep imrendiğimiz ülkelerin yanına tam yaklaşmışken, müthiş bir hızla geriye tekrar düştük. Son şampiyonada şans tanrılarının yanımızda olduğunu unuttuk, yine yaparız sandık, fakat yapamadık. Afrika'ya giden uçakta artık bir yer kapmak artık imkansız. Kaderin cilvesi olsa gerek, bu milli takıma çıkışını yaşatan adamla, milli takımın kariyeri 15 yıldır hep paralel gitti, aynı zamanlarda düştüler, aynı zamanlarda çıktılar. Şimdi ise kaderdaşlar, birbirlerine sarmaş dolaş olmuş şekilde, futbolumuzu bilinmezliğe doğru sürüklüyorlar.

Mesele Terim meselesi değil, Ersun Hoca gelse farklı mı olurdu sanıyorsunuz? Mesele, kişilere sadece mevkii değil, bütün ulusun futbol kaderini kolaycılıktan teslim edenlerin hala başımızda olması.

Başlıklar yazılmış şimdiden: "İşimiz Mucizeye Kaldı". Başlığı atana sormazlar mı, zaten 15 yıldır işimiz mucizelere kalmamış mıydı? Hangi mucizeyi, gökten yere indirip, realitemiz haline dönüştürdük ki?

Bu arada ufak bir not da fotoğrafa: asker selamından Bülent Uygun'dan sonra kurtulduğumu sanıyordum, saolsun Emre Belözğlu bana o günleri hatırlattı. Duce'nin İtalya'sı, Hitler'in Almanya'sı böyle selamları çok severdi, hatta zorunluydu. İşin korkuncu bizde bunun "gönüllü" olması.
Devamı - Milli Takım : Hep Mucizelere Kalanlar

14.06.2009

Çalışkan örnek insan


Sinyor Terim, 250 emeklinin kazanabildigi parayi yazin Italya'da çatir çatir yerken dikkatli olun Pescara endustriyel sehirmis, ortamlara dalayim derken o muhteşem Italyacaniz da kurtaramayabilir sizi...
Parmaginizdaki teli de eb.y'e koyun da alip donduralim, ileride de Turk milleti o asil DNA'inizle az zamanada çok is başarabilir. Berlusconi hazretlerine haremlerinde selamlarimizi iletiniz lutfen.



Devamı - Çalışkan örnek insan

7.04.2009

Milli Forma

İspanya maçları içimdeki acıyı depreştirdi iki laf etmeden geçemeyeceğim. Yahu bu nasıl formalardır böyle:

İlk maç pazardan alınmış beyaz tişört üzerine anneannenin gazeteden kesip diktiği Türk bayrağı azıcık afilli fontlarıya numaralar. İkinci maç eski bantlı formanın yandan yemişi, ay yıldız olması gereken yerde yüksek çözünürlüklü fotoğrafta bile zor gözüken oyuncu numaraları, bu arada anneannenin diktiği bayrak hala burada.

En sıradan tasarım öğrencisine versen, hatta iddalıyım Türkiye kıraathaneler arası tasarım yarışması düzenlesen en kötüsü bunlardan iyidir. Bir federasyon bir ülke buna dur demez mi, kim seçmiş, küm beğenmiş, kim anlaşmaya imza koymuş.

Daha öncede aynı firma yuvarlak içine alınmış oyuncu numaraları olan formayı herekese dayattı bizimle beraber.

Beğenmediğimiz İstanbul Belediyesi şehir hatları vapurları için internet sitesi açtı orada bilmem kaç modeli halkın beğenisine sundu, en fazla oy alanı seçti yaptırmak için.

Oh be içimi döktüm...

Devamı - Milli Forma

5.04.2009

Türk Futbolcuların 10 Temel Problemi (vol 1)


Uzun zamandır kafamda olan bir yazıydı fakat yeni toparlayabildim. Beni tanıyanların tahmin edeceği gibi, bendeniz basketbolla gençliğinde futboldan çok daha fazla haşır neşir olmuş biriyim. Bir dönem bu işe ciddi anlamda kafayı taktığımı da söyleyebilirim, peki bize ne diyeceksiniz biliyorum o yüzden lafı gevelemeden hemen söyleyeyim: basketbolda en önemli kavram toplu ve topsuz temel hareketlerin öğrenildiği "fundemental" adı verilen hareketlerdir. Fundemental hareketler, oyuncuların -burası çok kritik- yeteneklerinden bağımsız olarak maç içinde takım halinde hareket edebilmelerindeki en temel faktördür. Eğer bir oyuncu ,ne kadar yetenekli olursa olsun, pas atma, pas alma, pozisyon alma gibi temel hareketlerde zayıf ise sadece kendi oyununu değil, takımın da oyun temposunu etkiler. Benzer bir durum aslında futbol için de geçerli; futbolcuların, profesyonel olmadan önceki aldıkları eğitimlerde topla ve topsuz hareketlerdeki temel hareketleri ne kadar iyi öğrenirlerse, profesyonel kariyerlerinde farklı takım ve tempolara o kadar kolay uyum sağlayabiliyorlar. Bunun en iyi Türkiye'deki en iyi örnekleri Nihat ve Tuncay. Ayrıca bu hareketlerin artık refleks kolaylığında yapılması, kritik maçlardaki az sayıdaki pozisyonda belirleyici oluyor, oyuncuların minimum hata ile oynamasını sağlıyor. Bunun en iyi örneklerini ise uluslararası ya da klüpler arası final karşılaşmalarında görmek mümkün: maçtaki tek pozisyonu gole çeviren oyuncu takımını sırtlayıp kupalara götürüyor, ya da en kritik pozisyonda kademe hatası yapmayan defans oyuncusu olası bir mağlubiyeti önlüyor.

Yıllardır avrupa kupalarında mücadele eden takımlarımızı ve milli takımımızı izleyen biri olarak şunu söyleyebilirim ki Türk futbolundaki temel sorunlar çoğu teknik sorunlar ve hep düşündüğümüzün aksine Türk futbolcuları yabancı rakiplerine göre hiç de "teknik" oyuncular değil. Bazılarınızın buna hiç şaşırmadığını, bazılarınızın da olur mu öyle şey dediğinizi biliyorum o yüzden hemen belirlediğim problemlere geçelim bakalım hak verecek misiniz?

"Hakan topu ayağından fazla açtı"
Uzun pas & Top Kontrolü

Sergen, Hagi ya da Alex gibi oyuncuların arada suratında bir ifade oluşur. Yorgunlukta beraber, hafif sırıtan ve "bari bunu topu al ya" tarzı bir bakışla şekillenen bir ifadesi. O anlarda hangi takımı tuttuğumun önemi yoktur, ben bile utanırım. Olaylar, maç,takım, saha, zemin vb. şartlardan bağımsız hep şu şekilde gelişir: maestromuz sazı eline almıştır, ya şık bir bilek hareketi ya da bir vücut çalımıyla savunmacıyı ekarte etmiş önünü açmıştır, topla beraber hızlanmakta, sahayı dikine kattetmektedir, forvetleri savunan oyuncular bir anda boşalan alanda maestroyu tutmak için kademelerini kaybetmeye başlarlar, 10 numara inatla bunların üzerine giderken, bir yandan da o mükemmel zamanlamayı beklemektedir, doğru anda top ayaktan çıkar, çoğu zaman arapas şeklinde, bazen uzun yavaş atılmış bir topta olabilir, takım arkadaşının biraz önüne, tam da hızlanıp topla beraber kaleye süratla gidebileceği bir noktaya topu atar. Forvetimiz kendine sunulan bu gol fırsatını değerlendirmek için harekete geçer, topu kontrol eder ama... Top ya kaval kemiğine çarpıp alakasız bir yere fırlar, ya da hızını ayarlayamayıp topu almadan fazla hızlanınca, top ayağından fazlaca açılır. Ondan sonra asıl komik bölüm başlar, forvet bu durumu kendine yediremez: çılgınlar gibi koşmaya başlar, zannedersin gol çok yakındır. Hızlandıkça, topun kontrolünü iyice kaybeder, defans zaten o sırada yerini almıştır, forveti direkt kale yerine yanlara doğru koşmaya zorlar, forvetimiz kale yerine son sürat aut çizgisine doğru koşarken, en dar açıdan şutunu atar, top ya yan ağlara gider, ya da kalecinin kapattığı açıda etkisiz hale getirilir. Sonrasında da forvetimiz inanılmaz bir gol kaçmış gibi garip triplere girer, reklamları tekmeler, gökyüzüne bakar, kendini alkışlar (en anlamsızı budur!) o sırada pası atan adamı kameralar gösterirse, (tribünden anlamak zordur genelde) 10 numaranın suratında o garip sırıtışı görürler. "Kazmaya bak ya, yine atamadı" der gibidir o surat, ama kibardır tabi sonuçta teknik adam, zarif bir şekilde arkadaşına moral verir. Fakat problem şurdadır ki, pozisyon zaten forvet topu kontrol edemediği anda bitmiştir. Çoğu forvet iyi vuramadığını düşünür, zaten ligimizde bir zamanlar 1-2 sezon iyi oynamış sonradan da ortadan yokolmuş onlarda forvet vardır onun gibi. Hatayı hep yanlış yerde ararlar.

Top kontrolü bence dribling ve şuttan çok daha önemlidir çünkü başlangıç harekti olduğundan ondan sonraki hareketler silsilesinin dengesini de sağlar. Yabancı oyunların, afedersiniz en kazması bile top kontrolünü biliyor, o yüzden topu aldıktan sonra tekniği kadarıyla topla ilerlemeye ve şut atmaya çalışıyor, bizde ise adamımız topu düzgün kontrol etse, aradan overmars ya da zenden gibi çıkacak, golünü bırakacak kaleye ama ah o ilk kontrol yok mu.
Devamı - Türk Futbolcuların 10 Temel Problemi (vol 1)

4.04.2009

Eriksson Ada'ya mı dönüyor




Dün yazdığımız Eriksson yazısına müteakip yeni haberler geldi İsveçli'den. Kendisi, daha doğrusu menejeri, Eriksson'un Premier Lig'de bir takım çalıştırmak istediğini belirtti. Sanırım, İngiltere macerası Eriksson'un aklında kalmış, belki de orada da Seria A'da olduğu gibi uzun süre tutunmak istiyor.

Bu arada asıl ilginç olan nokta, yaklaşık 10 ay takımın başında kalan İsveçli'nin bu sürede yaklaşık 7 milyon dolar para kazanması. (Aylık 700 bin dolar maaş!) Bu maaşın tam olarak dünya piyasa standartlarında neye denk geldiğini görmek için şu eski yazıma bakmanızı tavsiye ederim.

http://civilikrampon.blogspot.com/2008/10/gnde-10-bin-ekmek-yiyen-adam.html

Son olarak, Meksika'da eski teknik direktörlerinden Javier Aguirre ile anlaşmış.
Devamı - Eriksson Ada'ya mı dönüyor

6.02.2009

Mesut'un Seçimi


Dün aklın yolu bir Mesut doğrusunu yaptı dedik. Memlekette kıyamet kopmuş. İnsanlar ne bekliyordu, şaşırıyorum. Avrupalı Türkleri tanımadan bu konuda yorum yapmak o kadar abes ki.

Memleketlim Vliegende Nederlander çok güzel bir yazı yazmış 'Vatan Haini Mesut(!)'. Okumanızı şiddetle tavsiye ederim.


Devamı - Mesut'un Seçimi

5.02.2009

Mesut Seçimini Yaptı


Uzun süre en azından bizim kamuoyunu meşgul eden durum sonuçlandı. Aklın yolu birdir diyen Mesut Özil çeşitli kaynaklara göre Alman Milli Takımını seçmiş. Löw Mesut'u Almanya’nın Norveç’e karşı oynayacağı hazırlık karşılaşması için 21 kişilik kadroya almış.

Bu arada Mesut'un internet sitesi de budur:
www.mesutozil.net
Devamı - Mesut Seçimini Yaptı

31.10.2008

Günde 10 Bin Ekmek Yiyen Adam


Biliyorsunuz Fatih Terim'in yeni maaşı geçen haftalarda çok konuşulmuştu. Merakımdan dolayı, internet diye bir şey varmış arkadaşlardan söyledi, oradan bakıp bazı teknik direktörlerin maaşlarını buldum ve Fatih "The Angry Turk" Terim ile kıyaslama imkanı buldum.

Premier League

Arsene Wenger (Arsenal) £4.5m
Kevin Keegan (Newcastle) £4m
Alex Ferguson (Man Utd) £3m
Harry Redknapp (Portsmouth) £3m
Mark Hughes (Man City) £3m
Roy Keane (Sunderland) £3m
Rafael Benitez (Liverpool) £2.5m
David Moyes (Everton) £2.5m
Alan Curbishley (West Ham) £2m
Alex McLeish (Birmingham) £1.6m
Steve Bruce (Wigan) £1.6m)
Paul Jewell (Derby) £1m
Steve Coppell (Reading) £1.5m

Serie A

Jose Mourinho (Inter Milan) £7m
Carlo Ancelotti (AC Milan) £3.6m
Luciano Spalletti (Roma) £1.6m
Cesare Prandelli (Fiorentina) £1.2m
Claudio Ranieri (Juventus) £1.2m
Walter Novellino (Torino) £800,000
Stefano Colantuono (Palermo) £720,000
Edy Reja (Napoli) £560,000
Walter Mazzarri (Sampdoria) £480,000
Delio Rossi (Lazio) £440,000
Marco Giampaolo (Cagliari) £400,000
Pasquale Marino (Udinese) £400,000
Luigi Del Neri (Atalanta) £360,000
Gigi Cagni (Empoli) £360,000
Silvio Baldini (Catania) £280,000
Domenico Di Carlo (Parma) £280,000
Gian Piero Gasperini (Genoa) £240,000
Andrea Mandorlini (Siena) £200,000
Massimo Ficcadenti (Reggina) £200,000
Fernando Orsi (Livorno) £160,000

Others

Fabio Capello (England) £4.5m
Jurgen Klinsmann (Bayern Munich) £2m
Giovanni Trapattoni (Rep Of Ireland) £1.5m

(2007 rakamları ile yaklaşık yıllık maaşlarmış, bonuslar, bayramlarda çıktıkları ekstralar dahil değilmiş.)

Fatih Terim ise ayda 260.000 YTL + SSK + Yol & Yemek alacakmış. Şu an pound 2.5 YTL civarlarında seyrettiğine göre 105,000 pound oluyor Fatih "The Everyting is samting happened" Terim'in aylık maaşı.

Yabancılar kendilerini daha zengin göstermek için hep yıllık maaşlarını söyler ya, biz de öyle yapalım sonuçta burada bahsettiğimiz herhangi biri değil, bir okkazyon insanı:

105,000 pound X 12 = 1,260,000 ingiliz sterlini etti. (Pound 12 ile çarpılınca sterline dönüşür.)

Tersten bir okuma yaparsak, hangi takımlar bu maaş skalasının altında bir ücreti kabul edebiliyor
İngiltere'de sadece Derby County....
İtalyada ise Milanlar ve Roma dışında bütün klüpler.
Milli takımlarda da İrlandayı bile çalıştıramıyor, içimizdeki irlandalılara rağmen.

Ya tersi tersten okursak, yukarda bahsi geçen teknik direktörlerden kaç tanesi Fatih Terim'in maaşına burada Milli Takımı çalıştırmayı, Hıncal'la falan muhatap olmayı ister?

"Asgari ücretin bilmem kaç lira olduğu bu memlekette,insanlar evine ekmek götüremezken, adam çuvalla para alıyor" edebiyat tarzı olarak ilginçtir, güzeldir, insanı hüzünklendirir ama eskimiştir.

Üstat da bunu farkettiği için dememiş miydi "I dont look back, I look (elleri ile de gösterir) front."

Fatih Terim'in maaşı ile ayda 371.000 ekmek alınabilmektedir. Günde 10bin ekmekten fazla etmektedir ki şüphesiz bu kadar ekmeği bir kişinin yemesi insan bünyesine zararlıdır.

Peki Fatih Terim Türkiye'nin en çok kazanan kişisi midir? Şüphesiz hayır. Fakat tanınmış insanlar arasında aylık geliri deklare edilmiş yegane insanlardan biridir.

Peki adamın maaşı konusundaki safsatanın sebebi nedir?

1. Adanalı olması. Yani TC vatandaşı olması. Üstelik de öyle zengin bir aileden falan gelmeyip, çalışarak, didinerek, çene kaslarını gererek bir yerlere gelmesi ve iyi para kazanması anlaşılamamaktadır. Yoksa yabancı teknik direktörler gelir, bu paranın bir kaç mislini kazanır, ama yabancı olduğu için yabancıdır işte, otobüs yolculuğun kapıkuleye kadardır, sen vize kuyruğuna girerken o kimliğini gösterir geçer.

2. Değerinin olması... Berberde saçı kesilirken eğlencelidir tabi "Ulan bu Fatih Terim'de bir halt bilmiyor. Koyacaktı Ümit'i kadroya. Abicim yok yaw, bizden teknik direktör falan çıkmıyor." geyikleri... Derken asker arkadaşı gözüyle baktığı adamın aldığı maaşı duyunca arasındaki ulaşılmaz mesafeyi idrak eder bünye. "Fatih"in çok para aldığını biliyordur, zaten kendisi dışında herkes çok para kazanıyordur, yoksa bu kadar lüks araba olur mu memlekette, diye düşünür. Ama "çok" belirsiz bir değerdir, analitik düşünmeyen zihin için tavşan kanı çay ayarındadır. 260.000 YTL diyince veresiye veren bakkal kafası çalışmaya başlar, düşünür, taşınır, yaw kendisi ayda 1000 ytl'ye talim ederken bu adam nasıl bu parayı kazanıyordur? Adaleti yok mudur bu dünyanın? Ulan futbolcu olmak vardı, sonra da teknik direktör.... Ah be ah, oğlum çayım bitti, tazelesene, efkar yaptık şurada...

3. Futbolu 21 kişinin bir topun peşinden koştuğu koca bir zaman kaybı olarak zihniyet. Dur ayol, yoksa 22 kişi miydi, zaten hiç anlamadım bu ofsayt olaylarını.

Bir an için kendinizi FM dünyasında düşünün. İşiniz yok pek çok takıma başvuruyorsunuz. Sizinle ilgilenen iki takım var ve aynı maaşı veriyor. Derby County ve Türkiye Milli Takımı. Siz de Türkiye Milli Takımını seçiyorsunuz. (Ama aklınız hep milanda, çünkü oyunun başında milan'ı almışsınız fakat oradan kovulmuşsunuz daha takımı tanımadan.)

Ama Ertugrul Özkök ne demiş, "Hadi itiraf edin kendinize, Türkiye Milli Takımını FM'de çalıştırmak size gurur verse de, gönlünüzde hep Derby'i alıp orada genç yeteneklerle Premier Lig şampiyonluğunu koşmak yatıyor değil mi?"

Sonuçta FM dünyasında eve günde 10 bin ekmek götürme kaygısı yok...
Devamı - Günde 10 Bin Ekmek Yiyen Adam

14.10.2008

Milli Takım -Kendine ve Takımına Saygı

Milli maç arasında doğal olarak hep milli takım, Fatih Terim, oyuncular tartışılıyor progrmalarda, tek rol çalan Mustafa Denizli ile Beşiktaş oldu...

Bosna Hersek maçını seyretmedim, fazladan 10 dolar vermek istemedim... Ama hemen maçın ardından evde çıkan tüm kanallarda yorumları ve ropörtajları dinlemeye calıştım. Çıkan ortak fikir takımın ikinci yarı çok iyi mücadele ettiği ve geleceğe dair umut verdiği. Bu herkesin anlaştığı bir konu idi, bir diğeri ise sakatlıklar ve bunun sonucunda sahaya çıkan genç kadro. Hadi yorumcuları anlamak mümkün ama Milli Takımın kendi oyuncularının, 'çok eksiktik bugün ona göre haaa' tarzı yorumları o kadar çoktu ki canımı sıktı. Sen birlikte sahaya çıktığın ve beraberce bir takımın parcası olduğun arkadaşların hakkında bu şekilde konuşursan yorumcudan ve taraftardan nasıl saygı beklersin bu konuda. Galibiyetle sonuçlanmış umut veren bir maçtan sonra bunu söylüyorlar. Hele Servet, erdemli ve dolu konuşmaya çalışan tavrı ile hiç örtüşmeyen konuşmalar yaptı bu konu ile ilgili. Benimle aynı düşünceleri bir spor yazarı daha paylaştı çok benzer kelimerler televizyonda ama içerki odada iş yaptığımdan kim olduğunu göremedim. Oyuncularımızın fiziki ve futbol altyapısı kadar genel eğitim altyapıları da yetersiz olduğundan ortaya çıkıyor bu manzara... Sen sahaya çıkan gencecik çocuklara eksik demeyeceksin artık. O genç dediklerinin yaşındakiler geçen sene EPL ve ŞL kazanan takımın bir nuamralı yıldızı oluyor.

Aynı şekilde spor yazarları da benzer şarkıları söylüyolar hem de üst notalardan sert sert, arkadaşım siz genç yaş ortalamalı Arsenal'i bir gün önce örnek verip sonra bu milli takımı eleştirirsen tabiki internetle elinde her tür bilgi olan nesilden saygı bekleyemezsin.

Çok doluyum arkadaşlar:)
Devamı - Milli Takım -Kendine ve Takımına Saygı

11.09.2008

Fatih Terim'in Ofkesi



Dunku Turkiye-Belcika macinin son dakikalarina yetistim ve isin acikcasi gorduklerimden sonra iyi ki bastan beri seyretmemisim diye dusundum. Seyrettigim dakikalarda, Fatih Terim azgin bir boga gibi bir yan hakeme saldiriyordu, bir karsi takimin teknik direktorune. Rakip takimin temsilcileri ne yaparsa yapsin Terim'in uluslararasi bir spor musabakasinin mudahiline yakismayan goruntuler vermesi eminim benim disimda baskalarini da sinirlendirmistir. Bugun Radikal'de cok guzel bir yazi vardi Terim'in diger vukuatlarini da anlatan. Sonuc olarak baska biri olsa bir kerelik olmustur hadi goz yumalim denebilecek bu hareketler malesef Terim tarafindan gozumuzde siradanlastirildi.
Hani hafiften sosyoloji parcalamak gerekirse, karsitliklardan guc alan bir milli takim profili ortaya cikarildi da denebilir Terimli milli takim icin. Pozitif ve negatif milliyetcilik kavramlarini Fatih Terim yonetimindeki milli takima uyarladigimizda, yavas yavas birlik butunluk edebiyati yerine biz ve onlar, icimizdeki dusmanlar, vs. gibi kavramlarin daha cok one ciktigini gorebiliriz. Itiraf edeyim, Ermenistan maci oncesindeki mulayim tavirlarindan sonra Terim'in gercekten degistigini dusunmustum, fakat dunku mac Amerikan Baskan adayi Barack Obama'nin rakiplerinden Sarah Palin hakkinda soylediklerini aklima getirdi.

Devamı - Fatih Terim'in Ofkesi