Bursaspor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bursaspor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17.05.2010

Iki Timsah Arasindaki iki gozyasini bulun

Fetullahçilari ve alenen irkçilari (bkz. Bursaspor-Diyarbakirspor karsilasmasi) simdilik bir yana birakip Bursaspor'un hakli sampiyonlugunu kutluyorum. Hosgeldin 5. sampiyon, ne de çok bekledik seni...



Devamı - Iki Timsah Arasindaki iki gozyasini bulun

16.05.2010

Sokaklar Sessiz, Bursa'ya Gitmiş Sevgilim...

Sezonun son akşamı için alışılmadık derecede sessiz İstanbul sokakları. Kadıköy'de devam eden olayları saymazsak da bu gece kendi kişisel tarihimde ilk defa "Şampiyonluk Gecesi" İstanbulumun dışında yaşanıyor. Bizim gibi burada doğup büyüyenler için kupa, aslında hep evin içinde kalan ama durmadan da salondan yatak odasına oradan da başka bir odaya geçen sarı parlakça bir nesnedir. Normalde en fazla bir seneliğine kiralanan kupaya, İstanbul o kadar uzun süre el koydu ki, kupanın bir gün bize nanik yapıp evin dışına, başka ellere gideceğine kimse inanmadı, ta bu geceye kadar... 

1984'teki Trabzonspor şampiyonluğunda sadece 3 yaşındaydım, o yüzden yaşananlar hakkında bir hatıratım yok.   1996'da Trabzon'da oynanan maça,  Kocaelispor, Gaziantepspor ve en son geçen sene Sivasspor'un şampiyonluk deparlarına şahit oldum. Ne olduysa artık, son düzlükte bu takımların nefesi yetmedi ve kovaladıkları kupa yine bizim evde kaldı. Ama hınzır Bursalılar, bu akşam kupayı bizim alıp kapıp kaçtılar, ve bizim evde de yaşayan pek çok futbolseveri de gizliden gizliye mutlu ettiler. 

Sezon başı ve sezon ortası yazdığım Bursa yazılarında değindiğim bir konu vardı: Bursaspor zaten büyük bir camia ve geçen seneye göre kadrosunu en akıllıca güçlendiren takım. Şampiyonluğu kazanmaları bu büyüklüklerinin tescillenmesi anlamına geliyor. Fakat bu olayların bir yüzü, diğer taraftan bakınca Türk Futbolu için tarihin 2. büyük dönüm noktasında bulunuyor olabiliriz. Nasıl ki Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı kazanması takımlarımız için bir milat ve yeni bir -ve gayet yüksek- bir çıta olmuşsa, Bursaspor'un bu şampiyonluğu da ülke içindeki rekabet açısından benzer bir etki yaratacaktır. Bu akşam Bursa'nın sokaklarında karnaval yaşanırken, Anadolu'nun çeşitli kentlerinde akşam yatağına girecek olan kulüp yöneticileri ve futbolcularının kafasında şu soru olacaktır: "Acaba biz de yapabilir miyiz?" 

Futbolu güzel kılan yegane şey tarihidir çünkü tarih anlatıldıkça abartılır, güzelleştirilir ve bir efsaneye dönüşür. Böyle efsane anlara çok fazla tanıklık edilmez. Kişisel futbol ajandamda, Bursaspor'un bu şampiyonluğu, 92'de Danimarka'nın ve 99'da Galatasaray'ın yaptığı ile aynı sayfaya yazılacak. Aynı sayfanın bir köşesinde şu not yer alacak: "Beşiktaş'tan zorla istifa ettirilen Ertuğrul Sağlam, başına geçtiği Bursaspor'u 1,5 senede şampiyonluk kazanan bir takım haline getirdi."

Bu haftayı Fulham'a ayırmayı düşünüyordum, artık Bursaspor ve Fulham'a ayıracağım. Yılın takımlarına gereken ilgi ve saygıyı göstermenin zamanı geldi de geçiyor. 

Tebrikler Bursa, tebrikler Bursaspor ve tebrikler "adam gibi adam" Ertuğrul Sağlam.
Devamı - Sokaklar Sessiz, Bursa'ya Gitmiş Sevgilim...

25.04.2010

Galatasaray-Bursaspor 0-0: Ruhumuz Yeşil, Bedenimiz Kırmızıydı



"İşte Süper Lig Bu!" tarzı spot bir maça tanıklık ettik bu akşam hep beraber. Ligimizin ortalamasının üzerinde bir tempo ve hücum anlayışı vardı sahada. İki takımın da en güçlü oldukları tarafları hücumdu ve ortada bir şampiyonluk artı şampiyonlar ligi pastası vardı. Bu şartlar, haliyle, ligin en güzel maçını bizlere sundu... Açıkçası, iki takımın da taraftarı olmayan biri için, maç ikilemlerle doluydu: bir tarafta İstanbul'a başkaldıran asi ruh yeşil-beyaz, diğer tarafta ise, düşmanımın düşmanı dostumdur şiarına karşı çıkan ve sahada son dakikaya kadar ölümüne mücadele eden sarı-kırmızı... Geçen hafta yaşananlardan sonra bu haftasonu önce Şerey Bey'de olanlar, sonra bugün sırasıyla Kasımpaşa ve Mecidiyeköy'deki maçlar, hepimizin ruhunu açtı.

Bu tarz maçların değişmeyen bir formülü vardır: ya hiç gol olmaz, ya da bir gol oldu mu, devamı gelir...  Bugün hiç gol olmadı ama her iki kalede de sürüsüne bereket pozisyon yaşandı. Sahadaki oyunculara baktığımızda, iki takımda da ligin en süratli ve en iyi top süren oyuncuları olduğundan bu kadar gol pozisyonuna denk gelmek  sürpriz sayılmaz. Bursaspor asla bir Şampiyonluğa-Koşan-Sivasspor değil; geçen sene aynı zamanlarda maçlarını izlediğim Sivasspor'a göre çok daha soğukkanlı ve akıllı oynuyorlar. Bir kere kadroları daha zengin ve kenardan da maça girip oyunu etkileyecek oyuncuları var. Misal, bugün Sercan çıktı, yerine giren Turgay ile yine tehlike yarattılar. Zapo kart görünce, yerine giren İbrahim de ligin kalburüstü stoplerlerinden biri. Bursaspor herşeyden önce tempolu ve açık oynamayı seven bir takım, oyuncularının çoğu çizgide etkin, süratli oyuncular, hatta en önemli forvet oyuncuları Sercan bile aslında salt golcünün ötesinde dikine oynayabilen ortasaha forvet arası boşlukta da etkin bir oyuncu. Zaten dikine oynayabilen yerli oyuncuların varlığı Bursayı ligin son düzlüğüne kadar şampiyonluk potası içinde tuttu. Şu an 4 büyükler arasında yerli oyuncu kalitesi Bursaspor kadar iyi olan bir takım yok. Bu da Bursa'nın başarısının tesadüf ya da büyüklerin başarısızlığından çok, kendi kadro yapılarının başarısı olduğunun en iyi kanıtı.

Bu akşamın en kahredici yanı, geçen hafta sözde şampiyonluk mücadelesi veren iki takımın olaylı maçından sonra, bu akşamki muazzam mücadelenin iki takımın da işine yaramamış olmasıydı. Geçen hafta, kötü bir maç ve sahada çukur kazan, saç çeken, adam döven oyuncular varken, bu hafta sahada canını dişine takarak mücadele eden ama yenişemeyen iki takım vardı. Sonuçta kazanan Fenerbahçe oldu, tıpkı filmlerdeki kötü adamlar gibi; hani şu hiç olumlu bir şey yapmayıp filmin sonunda iyi adamların çanına ot tıkayan kötü adamlar olur ya, aynen onlar gibi... Fakat hayatın adaleti de böyle bir şey işte, zaten Fenerbahçe'yi seven de nefret eden de bu özelliğinden dolayı bunları hissetmiyor mu? Fırsatçılık, "1-0 olsun bizim olsun"culuk, ne olursa olsun kazanmak mübahtır felsefesi işin sonunda kupayı da başarıyı da götürmez mi? Aziz Yıldırım'ın kupaların parlak metaline yansıyan gülümsemesi bize bunları öğretmedi mi? Öyle bir nefret ki o parlak metale aksaden gülücükte gizlenemeyenler: bu hafta düşen Anadolu'nun en düzgün camialarından Denizlispor'un ardından zafer naraları, ezeli rakibine daha oynanmamış maçı satmakla suçlayan ağızların köpük saçarcasına bir nefret saldıranlar...

Ama yine de milyonlar biliyor ki bu gece sahada boks maçı tabiriyle "şampiyonların maçı" vardı... Ve iki camia bugün kendilerini tanımayanlara sahadaki futbolları ile önemli bir ahlak dersi verdiler, sonuç ikisini de şampiyonluktan uzaklaştırsa bile...

Fotoğraf: NTVSpor.net
Devamı - Galatasaray-Bursaspor 0-0: Ruhumuz Yeşil, Bedenimiz Kırmızıydı

29.03.2010

Federasyona Çağrı: 29. Haftadaki Gençler-Bursa Maçına Dikkat!



"Kulüpler Birliği Başkanı ve Gençlerbirliği Kulübü Başkanı İlhan Cavcav, Türkiye’de teşvik primlerinin olmadığını söylememenin hata olduğunu belirterek, “Teşvik primi verilebilir, buna karşı değilim.” dedi. Bu sözler 2005 yılına ait.

Şimdi de 2 hafta sonrasına bakalım: ligin lideri ve şampiyonluk adayı Bursaspor, Ankara'ya Gençlerbirliği deplasmanına gidiyor. 29. hafta, elde zaten 33. haftadan bir Ankaraspor maçı var, yani o haftadan sonra Bursa'nın, sadece 4 maçı kalıyor. Şampiyonluk iddiası süren 3 büyük takım var, hiçbirinden de bugüne kadar teşvik primi konusunda net bir tavır görmedik! Elde de, başkanı bu işe sıcak bakan bir takım var... Sizce ben mi paranoyaklaşıyorum, yoksa futbolun içinde görmediğimiz çanta hareketleri mi şampiyonu belirliyor?

Basın zaten birlik olmuşcasına, haftalar azaldıkça Bursa'nın şampiyonluk baskısını kaldıramayacağını söylemeye başladı. Hatta bu haftaki Büyükşehir maçından sonra hala 3 puan farkla lider olan takım için "Avrupa'ya bile zor gider" diyenler var... Her şey Bursa'nın psikolojik çöküşü için hazırlanmış durumda. Tek gerekli olan, rakiplerinin Bursa'yı biraz sıkıştırması. Bunun için de kesenin ağzını açmaktan kolay ne var? Sonuçta kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez!

Teşvik primi etik mi değil mi diye tartışıyoruz kaç sezondur. Kim bilir bizim tartıştığımız onca sezon boyunca, ne kadar siyah Bond çanta el değiştirdi? Aslında teşvik primi, şike sayılmasa bile onu yakalamanın başka bir yolu daha var: el altından, kayıt dışı verilen paralar, yasa dışı ödemelerdir. Sırf bu yüzden bile teşvik primi denilen nane yasaklanabilir. Bunun tespiti kolay mı? Cevabı hem evet, hem de hayır... Teknik anlamda kulüplere ve futbolun işindeki kişilere ödenen paraların sıkı bir kontrolü gerekiyor ki, bu yapıldığında aslında teşvik priminin ötesinde başka bir problemle daha karşılaşıyoruz: ne kulüplerin, ne başındaki yöneticilerin, ne de bu sektörden ekmek yiyenlerin sağlıklı bir para transfer sistemi var. Teşvik primini yakalayacağım derken, aslında iflas etmesi gereken ama bir şekilde el altından akan paralarla komalık yaşayan kulüpler mi radara girer, yoksa federasyona 1 bildirip, açıktan 5 alan futbolcular mı ifşa edilir, artık gerisini siz düşünün. UEFA ve FIFA'nın çarpık mali düzenle ilgili kararları artık çok net: cüzdanını denkleştiremeyen takıma, ligde oynama izni yok! Federasyon, buna şimdilik göz yumuyor. Eğer bu kurallar uygulanmaya başlarsa, Süperligimiz 4 takımlı (ki büyükler olmayacak bu dörtlüde) ilginç bir yapıya kavuşacak! Federasyon da teşvik primi takip edeyim derken, elindeki ligden olacak...

Bunca lafın özeti şu: Anadolu'dan şampiyon çıkması, para piramidini ters çevirir. Şu ana kadar hep, ekonomik programda çalışmaya alışmış Anadolu ile, müsrif Bizans'ın kurduğu ve ağırlıklı olarak yüzeyden bonservisler, derinden de teşvik ve primlerle işleyen düzen bir kez yıkıldı mı, bunun altında kalanlar uzun süre kendilerini toparlayamaz.

Biz yine de uyarımızı yapalım çok geç olmadan: Sayın Federasyon Yetkilileri, 29. haftadaki Gençlerbirliği-Bursaspor maçına dikkat edin, iki takımın da her türlü spekülasyondan uzak durmasını sağlayın...
Devamı - Federasyona Çağrı: 29. Haftadaki Gençler-Bursa Maçına Dikkat!

28.03.2010

Beşinci lig şampiyonu hayalleri



Hadi bakalım, diyelim Bursaspor sezon sonunda ligi tepede bitirdi ve şampiyon oldu. Zaten Ertuğrul Sağlam Beşiktaş'ta rahat çalışma ortamı bulamadığı için başarısız olmuştu, şimdi de Türkiye'nin en iyi teknik direktörü olduğunu kanıtladı. Birden herkes Sercan Yıldırım 9 formaları aldı, caddelerde gezerken sağda solda önün yeşil-beyaz formalarını gururla taşıyan insanlar görüyoruz. Bursaspor, İstanbul Ankara ve İzmir'de şampiyonluk turları düzenledi, kutlamalara binlerce kişi katıldı. Şimdi de bir bırakalım hayal kurmayı: alım gücünün düşük, kapitalizm
mekanizmalarının pek fazla gelişmemiş olduğu bir ülkede, hem de tek memeden üç buçuk koca enik sürekli emerken Bursaspor gibi (çoğunlukla) yerel bir güç olan bir takıma kalır mi şampiyonluk? Öncelikle bir ayrım yapmalıyız ve Şampiyon Olabilecek Takımlar ile Yukarıyı Zorlayabilen Takımlar arasında bir çizgi çekmeliyiz.

Bursanın puan farkıyla lider olması yine bu sene de sürpriz bir takım biraz heyecan yaratsın, biraz dikkat çeksin gündem oluştursun numarasidir. Sonunda da Bursa çakılmaya başlar, ve ligi 2.-4.luk arasında bitirir. Bu kadar eşitliksiz bir ülkeden nasıl adaletli bir lig çıkar ki? Bursalılar darılmasın, Bursasporla alakadar değil bu tespit. 2 senedir gördüğümüz gibi ligimizdeki kadro-yönetim-taraftar uçlusu bakımından yeterince güçlü herhangi bir takımın (fakat örneğin Diyarbakır harıç) Yukarıyı Zorlayabilen Takımlar arasına girmesinin zamanı gelebilir.
Fakat bu tip takımların ilerideki 3-5 sene içerisinde bu etkilerini sürekli hale getirmeleri, bir yandan da modern kapitalist yöntemlerle büyüyen futbol şirketlerinden nasıl daha fazla yağ çıkarabileceklerini öğrenmeleri şart. Oyuncularının medyatik ve popüler olmalarıyla, forma satışlarından, havuzdan vs. aldıkları yüksek gelirleriyle, Avrupa Ligi'ne katılıp kadrolarına birkaç Avrupa tecrübeli oyuncu daha katarak oradan elde ettikleri paralarla, diğer hizmetleri (mesela banka kartları sponsorluğu, ülkemizde cips, su markalarına vs. sponsorluk gibi ilginç varyasyonlar da mevcut) iyi derecede şirketleşmiş, önemli büyük alışveriş merkezlerinde dükkanları olan, 3.5 büyüklerle birçok farklı alanlarda çekişebilecek bir marka olmaları gerekiyor bir yandan. Türkiyede anca o zaman lig şampiyonluğunu gerçekten zorlayabilirler.

Fakat söylenmesi gereken bir nokta daha var: örneğin bu hafta "Bizans" taraftarları ilk defa bir Belediye-Bursa maçını heyecanla takibettiler. Başarı, bu tip takımları önemli duruma getiriyor ve maçları izleniyor, göz aşinaliği sağlanıyor bu ekiple ve renkleriyle. Bursa bu iyi gidişatını
birkaç sezon koruyabilirse ancak (Sıvasın bütün oyuncularını bırakıp küme düşmemeye çalışma hezimeti gibi değil) büyükler gibi paraya ve güce sahip olabilme imkanı olabilir, bunlar tabi Bursaspor yönetiminin uzun sürede alacağı kararlara, ve öngörülerine direk olarak bağlı.

Yine de sonuç olarak Bursa veya başka bir 5. şampiyon olma potansiyeline sahip takım, sportif başarıdan bağımsız olarak, anca günün kapitalist düzeni içerisinde, forma satışlarıyla, reklamlar, sponsorluk anlaşmalarıyla en azından Trabzonspor kadar önemli bir güç olursa Şampiyon Olabilecek Takımlar arasına girebilir. Bursa ise önümüzdeki YILLARDA bu oyunu nasıl oynaması gerektiğini öğrenirse o zaman 5. şampiyonumuz 5. büyük ilden çıkar. Bize de sırf "oh be, yeni bir takım şampiyon oldu" diye şampiyonluk kutlamalarına katılmak düşer.

Devamı - Beşinci lig şampiyonu hayalleri

23.03.2010

Bursaspor'un Şampiyonluğu Neyi Değiştirir?


Bursaspor'un şampiyonluğu açıkçası hiç bir şeyi değiştirmez. Nicedir söylenen şey, eğer Anadolu'dan bir şampiyon çıkarsa, Türk futbolunda büyük değişiklikler olacak. Trabzon, Anadolu'dan çıkan şampiyondu ve bunu 6 kez başardı. Sonucunda ne oldu? 3 büyükler daha da güçlendiler, Trabzon'u adeta bir daha şampiyon olmaması için öyle kenara ittiler, öyle radikalize ettiler ki, artık Trabzonspor bile kendisini geçmişinin bir parodisi gibi görmeye başladı.

Trabzon'un başarılarının, futbola para akmadığı dönemde gerçekleştiği için, bu başarıların sürdürülebilir olmadığına inanan bir grup da var. Doğrudur, şimdi şampiyon olan takım daha fazla para kazanıyor. Ayrıca, havuzdan aldığı sabit pay da artacak. Üstüne Şampiyonlar Ligi'nden gelecek olan para da var tabii. Fakat para ile herşey dönseydi, bizler zaten İstanbulspor, Adanaspor, bilimum Belediye takımını çoktan şampiyon görürdük. Para bir başarı kriteri olsa da tek başına bir şey ifade etmiyor.

Peki problem nerde derseniz size hemen cevabını verebilirim: Anadolu, kendisine ihanet ediyor! Bu ihanetin iki boyutu var. Birinci boyutu yöneticiler. Hep dükkan küçük olsun ama benim olsun mantığı ile hareket ettiler, camialarını tek adamda birleşecek düzeyde tuttular ve yarattıkları minik iktidar alanlarını da asla bırakmadılar. Dikkat edin, Trabzonspor dışında başkanı 2-3 yılda bir değişen Anadolu klübü yok gibidir. Hatta bazı başkanlar resmen klübün sahibi gibi davranırlar. Fakat yönetim kadrosu bu kadar sabit olan takımların oyuncu kadrosu ile her sene revize edilir. Yıldız oyuncular sezon sonunda köle pazarında satılır gibi büyüklere satılır, yerleri bazen dolar, çoğu zaman hiç dolmaz. O yüzden bir önceki sezonun tozunu atmış takımı, sonraki sezon kümeye oynarken bulabiliriz.

Başkanlardan daha ciddi bir problem ise taraftar profilinde. Ben taraftarlık konusunda son derece katı bir tek eşlilik taraftarıyım. Bir insan, Antepli ve Beşiktaşlı olamaz, ya da Bursalı ve Fenerbahçeli. Bugün Anadolu'nun tamamında 3 büyük takımın ciddi bir hegemonyası vardır. Bu ekonomik ve sosyal destek olarak asıl farkı açandır. Bu durum tersine dönmedikçe, 1. ligin iddialı ekiplerinin her biri birer Trabzon'a dönüşmedikçe (taraftarlık bazında) herhangi bir Anadolu takımının kazanacağı başarı uzun soluklu olamaz. Bursaspor'un 3 kere üst üste şampiyon olması, şu anki taraftar profili ile Türk Ligi'nin marka değerini çökertir, şu anki ekonomik tablo o kadar iki kutuplu ki, değil Bursa, bu başarıyı Beşiktaş 3 sene üst üste yakalasa, ligin marka değeri yine düşer. İşte bu dengesiz beslenme şu an obezite seviyesine ulaşmıştır. Lig ihalesi çok başarılı geçmiş olabilir ama bunun takımlara yansıması hala son derece dengesiz ve adaletten uzaktır.

Başkalarının da aynı başarıya ulaşmasına yol açacak sistemleri kurmadan gelen başarıların ne kadar geçici olduğunu bu ülke sanırım defalarca ilk elden deneyimledi. Ortada, 10 sene önce Avrupa'nın kupalarını müzelerine götüren bir Galatasaray örneği varken, bugün aynı anda 2 takımla Şampiyonlar Ligi'nde yarışamamak işte tam da bu sistemsizliğin sonucudur. Bütün bunlar ortadayken, hala Bursa, Sivas ya da Eskişehir'den beklenen şampiyonluklardan medet ummak saflık değil de nedir?



Devamı - Bursaspor'un Şampiyonluğu Neyi Değiştirir?

16.12.2009

BJK-Bursaspor maçında rakip taraftara yer yok



Beşiktaş-Bursaspor maçına, BJK ve İstanbul Valiliği'nin ortaklaşa aldığı bir kararla Bursasporlu taraftarlarının alınmayacakmış. Anlaşılan, kaç yıl geçmesine rağmen Bursa-Beşiktaş gerginliğinde bir adam boyu yol katedememişiz. Umarım bu gerginlik maça yansımaz.

Açıkçası ligden iyice sıkılmaya başladım. Taraftarı olmayan takımların üst düzey liglerde cirit atması, güvenlik sağlanamıyor diye bazı maçlara rakip takım taraftarının alınmaması, Diyarbakırspor'un bitmeyen çilesi, bay(!) takımı Ankaraspor ve son olarak da Fenerbahçe'nin durmadan seyircisiz oynaması. Kaç maç ceza aldı bu adamlar yahu? Bu arada Sivas'ta kar yağışı da başlamış, kötü giden takıma kötü hava da eklenirse oranın da taraftarından pek umutlu değilim. Gerçi haftasonunda Eskişehirspor'un kurduğu taraftar orkestrasını gösterdiler. Bir kez daha gördük ki, Eskişehirspor canmış; onsuz geçen Süperlig yıllarına yanarım. Altay, Göztepe, Karşıyaka, Adanademirspor ve Boluspor'u da özledik, onlar da eksik kalmasın. Kasımpaşa yerine de Sarıyer gelse süper olurdu. Bak sen, Bursa maçından başladık söze, kendimizi Kavak'ta bulduk. Hadi gençler yumulun midyelere, biralar da benden!

P.S.1 Fotoğraftaki yanılmıyorsam Gökhan Zan ve meşhur omzu. İkisinin birlikte olduğu ender zamanlara ait bir fotoğraf. Alo fetva hattına sorumuzu soralım hazır yakalamışken: "Omzu durmadan çıkan bir futbolcuyu, bu durumu bile bile oynatmak caiz midir hocam?"

P.S.2 Yok yaw, Toraman bu! Profilden bir an için karıştırdım. Yoksa Zan mı? Yok Toraman'dır kesin. Zan daha uzundu, ama eğilmiş, yoksa o mu?


Devamı - BJK-Bursaspor maçında rakip taraftara yer yok

28.11.2009

Artık Bursa da Yarışın İçinde


Bursaspor yazımda bu takımın kendini ispat etmesi için dişli rakiplerden 3 puan almayı öğrenmesi gerek diye yazmıştım. Kabak Galatasaray'ın başına patladı, gerçi şu anki performansı ile Bursaspor, Fenerbahçe'den de evinde rahat puan alır; hatta Beşiktaş dışında her takımı evinde mağlup eder. Dün akşamki Galatasaray takımı ile kıyaslandığı zaman, tek tek oyuncu bazında zayıf bir takım olan Bursa, rakibine göre çok daha derli toplu oynayan bir takım görüntüsü verdi. Bunu daha önce de yazdım ama çok kritik bir konu; Bursaspor'da herkes gol atıyor. Rakibi Galatasaray en golcü 10 oyuncu arasına 3 oyuncu sokmuş durumda, fakat goller zaten 4-5 oyuncudan çıkıyor. 14 maçta 18 gol yemişler ki, Ligdeki 18 takım içinde 10 tanesi bundan daha az gol yemiş. Ligin en golcü takımı Galatasaray fakat Bursa ile aralarında sadece 3 gol fark var, yani gelecek hafta bu istatistik bile rahatça tersine dönebilir. Demek ki, Galatasaray'a gol atmak önemli değil, herkes atabiliyor zaten; mesele Galatasaray'dan gol yememek. Ligin Beşiktaş dışında iyi savunma yapan takımları da bunu zaten başardılar. Beşiktaş maçı ise ayrı bir konu olarak ele alınmalı...


Sonuçta, işler Bursa için daha da iyiye gitmeye başladı. Şimdi büyük takımlar Volkan ve Sercan başta olmak üzere Bursasporlu oyuncuların aklını bulandırmaya başlayacaktır. Fakat bu baskılara direnme konusunda misal Sivasspor'a göre iki büyük avantajları var; birincisi Bursa şehri ve klübü Sivas'a göre daha geniş imkanlara sahip, ikinci ve daha önemli avantajı ise Bursaspor'un sahip olduğu altyapı ve pilot takım ağıyla alttan daima kaliteli oyuncu çıkarabilmesi, Sercan'ın gitmesi halinde alternatifler hazır, Muhammet Demir kuşağının en yeteneklisi olarak A takımda görev almayı bekliyor zaten. Onun gibi daha pek çok yetenek, Bursaspor ve pilot takımlarında kendilerine şans verilmesini sabırla bekliyor.

Sonuçta Bursa, 3. sıra için en önemli rakiplerinden birini yenmeyi başardı. Galatasaray'ı tek maçta yenmeleri yetmiyor, bu formu devam ettirmeleri lazım. Galatasaray cephesinde bu mağlubiyetin bir şok etkisi yarattığını sanmıyorum, Rijkaard'a camia güveniyor ve beklentileri minimumda tutuyorlar. Bu kadro ile Galatasaray'ın Bursaspor ile üçüncülük yarışına girmesi daha mantıklı olur. Uzun vadede ortasahası ve defansının daha iyi performans göstereceğini sanmıyorum, herşey Arda-Keita-Kewell-Nonda-Baros-Elano hücum grubunun göstereceği performansa bağlı.

Devamı - Artık Bursa da Yarışın İçinde

12.11.2009

"Bursaspor'da Ama Lamborghini'si Var"



Star isimli gazeten ikinci bir başlık. Bursasporlu Sercan Yıldırım, fırsat buldukça lamborghinisi ile İstanbul gecelerinde tur atıyormuş. Ne kadar tepeden bakan bir bakış açısı, başlık bile insanın midesini bulandırıyor.

"Bu pahalı araç Fenerbahçe’de Volkan Demirel ve Roberto Carlos ile Beşiktaş’ta Matias Delgado’da bulunuyor."

Sen ki, sadece Bursasporlusun nasıl olur ki Fenerbahçeli ve Beşiktaşlı futbolcuların kullandığı arabayı kullanırsın değil mi?

3 büyükler dışında bir takımdaysan, yeme içme, gezme, lüks araba alma, hatta aldığın araba büyük takım topçularının arabasından silindir olarak 2, hacim olarak en az 1000 cc altta olsun, maçta büyüklerden biri sana kasti faul yapınca sesini çıkarma, hakem hakkını yiyebilir, sus otur yerine konuşma!

Şuna bak, hem Bursaspor'da, hem de Lamborghini'si var!



Devamı - "Bursaspor'da Ama Lamborghini'si Var"

28.10.2009

Dibimizde Bir Dev Uyanıyor

Fener'in, Cimbom'un, Kartal'ın derdine düşmüşken, dibimizde yıllar sonra kendine gelen devi görmezden geliyoruz. 10. hafta sonunda Bursaspor, averajla da olsa, Galatasaray'ın önünde 2. sırada. Ligin yerlere göklere sığdırılamayan Galatasaray forvet hattından sadece 2 gol daha az atmış Bursalı forvetler. Kalesinde ise 9 gol görerek, ligin en az gol yiyen ekiplerinden biri olmayı başardı Bursa. Son maçlarını ise 6-0 gibi müthiş bir farkla kazandılar. İlginçtir, golcü bir takım olmalarına rağmen, hatta Sercan gibi Milli bir forvete sahip olmalarına rağmen, gol krallığında ilk 10'da hiç Bursasporlu futbolcu yok. Takımın tamamı gol atıyor, hatta kalecileri İvankov'un bile golü var. Karşımızda, takım olarak gol atmayı da, savunma yapmayı da bilen bir takım var. Asıl bunun adı "total futbol" fakat hoş, oynayan takım Bursa, oynatan hoca da Ertuğrul Sağlam olunca, başarı basının radarından çıkıveriyor.

Bursa'nın lig performansında bence dönüm noktası olan maç deplasmanda 2-0 galip geldikleri Manisaspor maçı idi. Manisa, rakibini iyice ablukaya gelmiş, pozisyon üzerine pozisyon yaratırken, Bursaspor attığı 2 golle 3 puanı alıp götürmüştü. Hatta sonuç Manisa'nın teknik patronu Mesut Bakkal'ı çıldırtmış, maç sonrası istifa etmeyi bile düşünmüştü. Bu maçla beraber görüldü ki, Bursaspor kontra atağa ve ofsayt taktiğini bozmaya çok uygun bir takım, bu da onları özellikle deplasmanlarda korkulan bir rakip haline getiriyor. Bursa'nın zaten kendi evinde, taraftarından dolayı, belirli bir üstünlüğü var, Ertuğrul Hoca'nın taktiksel başarısı bu takımın deplasmandan da puan alabilecek bir ekip haline gelmesini sağlamış.

Peki Bursaspor'da herşey toz pembe mi? Aslında basınımızda, bir Sivasspor kadar yer almamalarının mantıklı sebebleri de yok değil: Bursaspor güçlü rakiplerine karşı puan kaybediyor. 10. hafta itibarı ile, yendiği takımlar Kasımpaşa, Manisa, Ankaragücü, Denizli, Sivas (deplasman), Diyarbakır ve Büyükşehir Belediyespor. Sivas'ın bu sezonki halini de göz önüne alırsak, hiçbiri Bursaspor'dan daha iyi futbol oynamayan, daha doğrusu oynayamayan ekipler. Peki kimlere puan kaybetmiş? Ligin lideri Fenerbahçe'ye evinde yenildi, ligin bir başka formda ekibi Eskişehirspor'a da deplasmanda 3-2 kaybetti. Trabzonspor'dan deplasmanda aldığı 1 puan aslında başarı sayılsa da, Trabzon o eski korkutucu deplasman şehri değil, formda takımlar Avni Aker'e çıkıp, takır takır futbolunu oynayıp, 3 puanı alabiliyor. Bu hali ile Bursaspor'un ligde uzun vadede şampiyonluk kovalaması zor olur, fakat takım olarak direnci arttırıp, güçlü rakipleri en azından kendi evinde yenebilecek seviyeye gelebilirse, Bursaspor'un bu sene ligin seyrini değiştiren takımlardan biri olmaması için hiç bir sebep yok.

Lig başlamadan yazdığım Bursaspor analizinde yazmıştım, "Bursaspor kadrosunu koruyup takviyeler yaparak, sezon başlamadan Kayseri ve Sivas gibi başaltı takımların önüne geçti" diye. Fakat kadrosunda olacak kayıplar bile, Bursaspor'u çok derinden etkilemeyecektir. Sivas ve Kayseri gibi takımların aksine, Bursa kentinde müthiş bir futbol altyapısı var ve bu gençlerin hepsinin hedefi Bursaspor'da oynamak. Transferi çok konuşulan Sercan'ın, takımdan ayrılması haline, Bursaspor'un golcüsüz kalacağını düşünenlere kötü bir haberim var: altyapıdan bomba oyuncular geliyor, şu aralar u17 milli takımımız ile Fifa Dünya Şampiyonası'na katılan, Muhammet Demir, hem milli takımının kaptanı, hem de en önemli gol silahı. Zaten Bursaspor ne zaman golcü oyuncudan yoksun kalmış ki? Timsahlar'ın yakın dönemini incelerseniz, Hakan Şükür, Elvir Baljiç, Mususi, Murat Sözkesen ve Okan Yılmaz ile devam eden golcüler geleneğinde Sercan Yıldırım ve onun halefi Muhammet -şimdilik- son temsilciler. Düşünüyorum da, böyle bir golcü yetiştirme geleneği başka bir Anadolu ekibinde var mı diye, başka bir örnek bulamıyorum. Trabzonspor, altyapı'dan golcü çıkarma geleneğine Fatih Tekke ile son vermeyip, Bursaspor'un yolunda devam etseydi, bugün büyük olasılıkla çok farklı bir Trabzonspor, ve çok farklı bir Milli Takım izliyor olurduk. Neyse, Trabzon'un durumu başka bir yazının konusu olacak uzun ve acıklı bir konu...

Ertuğrul Sağlam, kariyerinde yaptığı en büyük yanlışı, şu ana kadar yaptığı en doğru hamle ile düzeltti. Erken yaşta, Beşiktaş'ın başına geçmek ne kadar büyük bir hataysa, Bursa gibi yıllardır potansiyelinin altında performans gösteren bir camiaya gitmek de o kadar doğru bir hareket. Yapılacak yeni stad ile Bursaspor bir zamanlar yaklaştığı Anadolu'nun 2. büyüğü olma şansına, tekrar yaklaşabilir, ekonomisi ve potansiyeli ile İstanbul'un dibinde bir devin doğuşuna hep beraber tanıklık edebiliriz. Bursaspor'un yapması gereken şey ise, basit ama en zoru yapmak; kendi insanımıza inanmak ve sabretmek....


Devamı - Dibimizde Bir Dev Uyanıyor

2.08.2009

Süper Lig'de Anadolu Takımları - Bölüm 1

Ligin başlaması yakınken size kısa bir Anadolu turu yaptıralım, bakalım bu sezon da sürpriz bir takım çıkacak mı, yoksa Sivasspor yükselişine devam edip belki de çok istedikleri şampiyonluğa mı kavuşacak? Ankaragücü 100. yılında ne yapar? Bursaspor'un yükselişi devam edecek mi? Yeni takımların asansörden kurtulma şansı var mı? İşte size ziplenmiş Anadolu Turumuz:

ANKARAGÜCÜ:
En Önemli Transferi: Darius Vassell En Büyük Kaybı: Mehmet Yılmaz Artıları : 100. yıl heyecanı ve transfer atağı camiaya yıllar sonra görülmemiş bir heyecan getirdi. Eksileri : Takımı sırtlayacak ortasaha, Ankaraspor ile birleşme hikayesinin bir türlü sona ermemesi.

Ankaragücü ligin 4 büyük takımdan sonraki taşıyıcı sütunu. Fakat yıllar boyunca Ankaragücü ne düştü, ne de üst sıralara oynadı, kendi kemikleşmiş taraftarı dışında kimseye heyecan vermeyen bir takım görüntüsündeydi. 100. yılını kutlayan camia, bu sene, sanki yüzyıllık ölü toprağını üzerinden atarcasına atak ve istekli bir görüntü sergiliyor. Sahada ne yapar bilinmez ama Vassell transferi klüp için önemli bir hamleydi, istenirse İngiltere Milli Takım oyuncularından birinin Ankara'ya getirilebileceğini gösterdiler ki bu çapta bir Adalı oyuncu ilk defa ligimize katıldı. (Les Ferdinand geldiğinde Vassell kadar tanınmamıştı ve milli olmamıştı.)

Vassell transferine rağmen, kadro genelinde ciddi problemler var, ortasaha hala Ceyhun'un ayağından çıkacak toplara bakıyor, yeni transfer Cihan belki Ceyhun'a destek olabilir fakat iki oyuncu da en formda dönemlerini geride bırakmış gözüküyorlar, isimlerinin hakkını vererek oynadıkları her maç Ankaragücü adına artı sayılabilir. Mehmet Yılmaz forvetteki en büyük kayıp ama bu kayıp da göreceli bir kayıp sayılabilir. Tabii 100. yıl baskısı takımın gücünün ötesinde atak oynamasına sebep olup gereksiz puanlar kaybetmesine sebep olma riski de daima bir kenarda durmakta. Sonuçta Ankaragücü güçlenmiş gözüküyor fakat camiadaki beklentilerin belirsizliği en büyük handikapları.

ANKARASPOR
En Önemli Transferi: Aydın Karabulut En Büyük Kaybı: Aykut Kocaman Artıları : Transferden iyi para & genç yetenekler kazandılar, TSYD Kupası moral oldu Eksileri : Ankaragücü ile birleşme hikayesi, kaybedilen oyuncuların ve teknik direktörün yerinin doldurulamama riski

Ankaraspor, taraftarı olmayan bir klüp olarak, son yıllarda gündeme Aykut Kocaman'ın özel gayreti ile gelebilmişti. Orta sıralara oynayan bir klüp için, sahanın her yerine basan, iyi futbol oynamaya çalışan bir takım oluşturan Kocaman ve pozitif futbolu sayesinde, Ankaraspor pek çok futbolseverin sempati duyduğu bir takım haline gelmişti. Bu sene, Aykut Kocaman yok, kurduğu takımın beyni Özer ve defanstan Erhan da büyük takımların yolunu tuttu. Bu transferlerden, klübün kasasına iyi para girdi, ayrıca da Aydın, İlhan ve Özgür gibi genç ve yetenekli oyuncular takıma dahil edildi. Bu üç oyuncu da yetenekli oyuncular ve şimdi ilk onbirde oynayabilecekleri bir takımdalar. Aydın Ümit Milli Takım'da yeteneklerini göstermişti, fakat Beşiktaş'ta Ertugrul Sağlam'dan sonra oynaması çok zor görünüyordu, şimdi belki de kariyerindeki en önemli fırsat eline geçti. Fakat Post-Kocaman dönemi, Ankaraspor için çok da kolay geçmeyecek gibi görünüyor, TSYD kupasını almış olsalar bile.

Belediye takımından evrilen ve A.Ş. statüsüne kavuşan Ankaraspor'da hala yaygın kanaat Onursal Başkan Melih Gökçek'in ipleri elinde tuttuğuna yönelik. Ankaragücü'nün geçen seneki zayıf halinden faydalanıp, iki klübü birleştirmeye çalışması şimdilik önlendi. Bu harekatın sportif ve politik boyutlarını farklı farklı değerlendirmek lazım. İstanbul dominasyonuna karşı geçen sene hiçbir şey yapamayan 4 Ankara takımı vardı. Fakat aslında nerden bakarsanız bakın, Ankara'da asıl 2 klüp yıllardır futbolun bayraktarlığını yapar: Ankaragücü ve Gençlerbirliği. Ankaragücü'nde geçmiş ve taraftar gücü var, Ankaraspor da ise para ve politik destek; 2 klübün birleşmesi ya da başka olası kombinasyonlar, sportif anlamda Ankara'dan bir "süperklübün" doğmasına vesile olursa, bu yeni klübün de hem taraftar desteği, hem de yerel kapital desteği olursa, ligimizde Bizans'a karşı önemli bir rakip çıkmış olur. Fakat işin politik boyutundan bakarsak, Melih Gökçek, bir belediye başkanı için fazlasıyla politize olmuş, adeta Ankara halkını ortadan ikiye bölmüş bir isim; yaptığı olumlu icraatlar kadar, kendisi ve ailesine yapılan pek çok itham ve suçlamalar olan, işin aslında kendi partisinde bile ismi en çok tartışılan Belediye Başkanı. Haliyle, bu kadar tartışmalı bir ismin Ankaragücü'nün marka gücüne gözlerini dikmesi, pek çok kişinin aklına karanlık soruları da getiriyor. Melih Gökçek, kendisine karşı olan antipatiyi Kocaman dönemindeki iyi futbol iştahı ile bir nebze olsun bertaraf etmişti, fakat şimdi önüne koyduğu bu perde de kalkınca, Ankaraspor hala ligin sempati güzelleri arasında sayılacak mı, onu da sanırım bu sene öğrenmiş olacağız.

Antalyaspor
En Önemli Transferi : Balili En Önemli Kaybı : - Artıları : Nokta transferler ile kadroyu güçlendirmesi Eksileri : Ortasahanın hala yaratıcı isimlere ihtiyacı var

Geçen sezon Antalya için zor bir sezondu. Bu sezon ise işler daha iyiye gidebilir gibi gözüküyor. Balili, Batak, Kerim Zengin ve Veysel Cihan önemli nokta transferler. Balili her Anadolu takımının rüyası olan forvet tipi, Veysel ise yerli forvetler arasında taktiksel oyuncu olarak en iyisi. Fazla spektaküler hareketleri yok, doldur boşalt tipi oyunlarda hava toplarına hakim, Balili'ye çok pozisyon yaratabilir. Batak defans için nispeten iyi bir seçim, Ankaraspor'dan geldiği için TSL'ye de alışık bir oyuncu. Kerim Zengin ise şahsen beğendiğim bir oyuncu. Takımın sağ kanadına ciddi bir hareket getireceği kesin, Balili ve Veysel için çok faydalı olacaktır.

Antalya için söyleceğim şey pek çok Anadolu Klübü için de aynı: takımlar forvet ve defans hatlarına verdikleri kadar önemi ortasahalarına verseler, TSL rekabeti ve seyir zevki en güzel liglerden biri olur, fakat doldurboşalt tarzı oyunlar ve top rakipteyken kapanma paranoyası Antalya gibi takımların ortasahalarının dirençsizliğinden ve yaratıcı oyun yoksunluğundan kaynaklanıyor. Bu takıma, mesela Ceyhun gibi bir maestro alınsa, Antalyaspor bir sezonda düşme hattından, ilk 10 sıranın gediklisi bir takıma yükselebilir. Bakalım umarım bu sezon Akdeniz'in yegane takımına iyi gelir.

BURSASPOR:
En Önemli Transferi: Hüseyin Çimşir En Büyük Kaybı : Mustafa Sarp Artıları : Sercan kaldı, Ertuğrul Sağlam faktörü, Zapo ve Hüseyin transfleri Eksileri : Takımın sahadaki lideri kim olacak?

Ertuğrul Sağlam ve Beşiktaş ayrılışı, iki insanın olmayacak bir ilişkiden sonra mutluluğu başkalarında bulmasına benziyor. Beşiktaş, Ertuğrul sonrasında morali ve kendine güveni Denizli ile buldu, Bursa ise Ertuğrul ile adeta serpildi güzelleşti. Gençlere yatırım yapmayı seven Sağlam için Bursaspor doğru tercih, takımın yaş ortalaması genç ve oyuncuların hemen hepsi başarıya ve kendini ispata açlar. Sercan bu oyuncular arasından en çok parlayanı, Okan Yılmaz sonrası Bursaspor'un sembol bir oyuncuya ihtiyacı var, Bursaspor Anadolu'daki takımlar arasında bu tarz sembol oyuncuları en çok yaratan ekiplerden, fanatik taraftarının bağrına basacağı tipte bir oyuncu Sercan; fakat Okan ve Baljiç gibi olması için takımda birkaç sezon daha kalması ve formunu geliştirmesi lazım.

Transferdeki en önemli hamleler, Batalla ve Hüseyin transfeleri. Hüseyin belki müthiş bir futbol zekasına sahip değil, fakat tecrübesi ve büyük takım kaptanlığı ile Bursaspor'un Kemal, Gökhan, Sercan gibi oyuncularını toparlayacak tipte bir oyuncu. Batalla, iyi bir oyuncu fakat ilk kez Avrupa'ya açılıyor, eğer tutarsa Bursa müthiş bir güç kazanır. Kemal Arslan için Bursaspor bence son şans: takımı sırtlamayı becerirse, belki futbol tarihimizdeki 2. Yusuf Şimşek vakası olabilir. Ali Tandoğan da önemli bir artı takımda, bana göre Türkiye'deki en iyi kulvar oyuncularından biri ve en iyi orta yapanlarından hala, fakat sinirli tavrı yüzünden kariyeri asla yetenekleri oranında olmadı. Hagi'nin son kez asist kralı olduğu sezonda, onun ardında ikinci sırayı alan bir oyuncudan, bir dönem Ersun Hoca'nın vazgeçilmezi bir oyuncudan söz ediyoruz: kariyerinin sonunda hatalarından ders almış bir, olgun bir Ali Tandoğan Bursaspor'a çok şey katabilir.

Farkettiğiniz gibi Bursa'nın elinde bahsettiğim diğer takımlara göre çok daha fazla yetenekli ve kariyerli futbolcu var. Hatta şu an kadro zenginliği açısından üç büyüklerden sonra Trabzon'la beraber 4. sırayı paylaşabilir. Fakat bu kadroya sahada liderlik edecek bir oyuncu yok, ortasahada Kemal bu rolü ne kadar alabilir bu bir tartışma konusu, fakat şu an için Batalla dışında tek seçenek o gözüküyor, eğer takımdaki liderlik sorunu da çözülürse, geçen seneki kadrosuna göre güçlenmiş bir Bursaspor, bu sene ligin en önemli başaltı takımı olacak gibi gözüküyor.















Devamı - Süper Lig'de Anadolu Takımları - Bölüm 1